Bir varmış, bir yokmuş… Yeşil tepelerin ortasında geniş ve bereketli bir çiftlik varmış. Bu çiftlikte güleç tavuklar, tembel koyunlar, neşeli keçiler ve çalışkan atlar yaşarmış. Çiftliğin en dikkate değer hayvanı ise pırıl pırıl altın sarısı tüyleriyle parlayan güzel bir inekmiş. Adı Sarı Kız‘mış.
Sadece tüylerinin rengiyle değil yüreğinin büyüklüğüyle de farklı bir inekmiş. Herkese yardım etmeyi ve çiftlikteki hayvanlarla sohbet etmeyi çok severmiş. Ama ne kadar iyi niyetli olsa da diğer hayvanlar onun sadece bir süs ineği olduğunu düşünür ve onun ağır işlerin altından kalkamayacağını sanırlarmış.
Çiftlikteki Önyargılar
Bir gün sabahın ilk ışıklarıyla çiftlikte bir telaş başlamış. Çiftlik sahibi büyük bir yarışma düzenlemeye karar vermiş. Çiftliğin En Yararlı Hayvanı yarışması yapılacakmış! Kim en çok işe yararsa yumuşak bir yatak, altın bir çan ve kışın yiyebilmesi için bolca saman kazanacakmış.
Tüm hayvanlar heyecanlanmış. Kıvırcık Koyun hemen atılmış:
“Kesin ben kazanırım! Yünüm sayesinde herkes sıcak kalıyor!” demiş.
Çilli Horoz gururla ötmüş:
“Ben olmasam kimse uyanamaz! Gün ışığını ben getiriyorum!” diye karşılık vermiş.
Köpek Karabaş kuyruğunu sallamış:
“Hepinizin güvenliğini ben sağlıyorum, en yararlı hayvan benim!” diye devam etmiş.
Sarı Kız ise hevesle söze girmiş:
“Ben de yarışmaya katılmak istiyorum!” demiş.
Sarı Kız sözünü bitirir bitirmez diğer hayvanlar katıla katıla gülmüşler. “Sen mi?” demiş İnatçı Keçi. “Senin tek yaptığın çayır çimen gezmek!”
“Hafif işleri yapabilirsin belki ama ağır bir görevi asla başaramazsın!” diye eklemiş At Gümüşyele.
Sarı Kız çok üzülmüş ama pes etmemiş. “Beni küçük görüyorlar! Ama onlara ne kadar güçlü ve yararlı olduğumu göstereceğim!” diye düşünmüş. Böylece yarışmaya katılmaya karar vermiş.
Ancak hiç beklenmedik bir olay çiftliğin kaderini değiştirecekmiş…
Fırtına ve Kayıp Civciv

O gün hava her zamankinden biraz garipmiş. Sabah güneş açmış olmasına rağmen öğleden sonra kara bulutlar gökyüzünü kaplamış. Rüzgar şiddetlenmiş, ağaçların dalları savrulmaya başlamış. Sonra büyük bir gök gürültüsü duyulmuş ve aniden şiddetli bir fırtına çıkmış!
Tüm hayvanlar korkuyla ahırlara ve kümeslere sığınmış. Ancak fırtına geçtikten sonra herkes Minik Civciv Fıstık‘ın kayıp olduğunu farketmiş.
— “Fıstık nerede?” diye bağırmış anne tavuk.
Kümesin kapısı açık kaldığı için minik civcivin fırtınayla uçup gitme ihtimali olabilirmiş! Tüm hayvanlar telaşlanmış ama kimse dışarı çıkmaya cesaret edememiş!
Tam o sırada Sarı Kız cesurca öne çıkmış ve “Ben bulurum Fıstık’ı!” demiş kararlı bir şekilde.
“Ama dışarısı çamur içinde!” demiş Karabaş.
“Senin gibi narin bir inek bu fırtınada çok zorlanır!” diye eklemiş İnatçı Keçi.
Ama Sarı Kız onları dinlememiş. Güçlü bacaklarıyla çamurların içinden geçmiş ve büyük göletin kenarına kadar yürümüş. Tam o sırada titrek bir ses duymuş:
— “Cik cik… Buradayım!”
Minik Fıstık bir çalının içine sıkışmış! Küçücük kanatlarıyla çırpınıyor ama çıkamıyormuş. Sarı Kız hemen eğilip onu yumuşak burnuyla alıp sırtına yerleştirmiş. Sonra büyük adımlarla çiftliğe geri dönmüş.
Anne tavuk yavrusunu görünce sevinçle koşmuş: “Fıstık! Ah, Sarı Kız! Sen olmasaydın yavrum dışarıda ne yapardı?” demiş.
Bütün hayvanlar şaşkınlıkla bakakalmış. Sarı Kız’ın sadece güzel bir inek olmadığını aynı zamanda cesur ve yardımsever bir inek olduğunu anlamışlar!
Ama macera burada bitmemiş…
Renkli Kanatlar Vadisi’ne Yolculuk

Ertesi sabah çiftlik sahibi üzgün bir şekilde gelmiş ve “Fırtına yüzünden su kanalı tıkanmış! Eğer hemen açılmazsa bütün çiftlik susuz kalacak!” demiş.
Tüm hayvanlar panik olmuş.
“Bu çok zor bir iş!” demiş At Gümüşyele.
“Ben küçük toynaklarımla kazamam!” diye eklemiş İnatçı Keçi.
Sarı Kız bir an düşünmüş ve aklına bir fikir gelmiş:
“Belki de Renkli Kanatlar Vadisi’ndeki Bilge Leylek’ten yardım istemeliyiz!” demiş.
Ama o vadiye giden yol zor olduğu için çiftlik hayvanları korkuya kapılmış.
“Oraya kimse gitmez! Orası bilinmezlerle dolu!” demiş Karabaş.
Sarı Kız korkulara kulak asmamış ve cesurca yola çıkmış. Yanına Çilli Horoz, At Gümüşyele ve Karabaş da katılmış. Vadiye vardıklarında Bilge Leylek onları gökyüzünden izliyormuş.
“Beni arıyordunuz, değil mi?” demiş zarif sesiyle.
Sarı Kız durumu anlatınca Leylek kanadının altından sihirli bir taş çıkarmış:
“Bu taş suyun yolunu gösterecek. Onu kanalın üzerine koyun ve suyun akmasını sağlayın.” demiş.
Sarı Kız ve diğer hayvanlar hep birlikte çiftliğe dönmüşler ve taşı su kanalının üzerine koymuşlar. O anda taş parlamış ve su birden akmaya başlamış! Çiftlik kurtulmuş! Ve herkes Sarı Kız’a hayran kalmış.
“Sen gerçekten harikasın Sarı Kız!” demiş İnatçı Keçi.
“Özür dileriz, seni yanlış tanımışız!” diye eklemiş Kedi Minnoş.
Sarı Kız gülümseyerek “Herkesin içinde bir güç vardır. Önemli olan kimseyi küçümsememek ve herkese şans vermektir.” demiş.
Mutlu Son

Yarışmanın kazananı belliymiş artık belliymiş: Sarı Kız!
Ama o, ödülünü paylaşmayı seçmiş: “Bu hediyeleri hep birlikte paylaşacağız! Çünkü ancak birlikte güçlü olabiliriz!“ demiş.
Bütün çiftlik hayvanları sevinçle alkışlamış. O günden sonra hiç kimse bir başkasını dış görünüşüne göre yargılamamış.
Ve Sarı Kız her zaman olduğu gibi altın sarısı tüyleriyle çayırlarda özgürce koşmuş ama bu sefer herkes ona büyük bir hayranlıkla bakıyormuş.
Gökten üç elma düşmüş: Biri Sarı Kız’ın cesaretine, biri dostluğa, biri de önyargılardan uzak kalmaya!
Öneri: Bu masala benzer masal okumak için 7 Yaş Masalları ve Çocuk Masalları sayfalarımızı inceleyebilirsiniz.