Bir zamanlar büyük çınar ağaçlarının gölgelediği yeşillikler içindeki büyük ormanda, Kokarca Kokuşuk adında sevimli ama bir o kadar da sakar bir kokarca yaşarmış. Tüyleri kadife gibi siyah-beyaz çizgili ve minik siyah burnu hep merak içinde kıpır kıpırmış. Sonbaharın son günlerinde, yapraklar altın sarısı ve kırmızımsı tonlarda rüzgarda dans ederken bir sabah erkenden uyanmış.
— “Aaah, ne güzel bir sabah!” diye söylenmiş kendi kendine.
Penceresinden dışarı baktığında ormandaki diğer hayvanların telaş içinde olduklarını görmüş. Sincaplar fıstık taşıyor, karıncalar tahıl taneleri sırtlıyor, arılar ise son polenleri topluyorlmuş.
— “Amanın!” diye bağırmış birden. “Ben ne yapıyorum böyle? Herkes kış hazırlığı yapıyor ama ben hâlâ tembellik yapıyorum!”
Ve o gün akşama kadar oturduğu koltuğunda kendi kendine planlar yapmaya başlamış:
— “Birincisi bol bol meyve toplayacağım. Elma, armut, üzüm… Hepsinden! İkinci olarak mantar bulacağım. O nefis toprak kokulu mantarlardan! Üçüncüsü de fındık, ceviz, fıstık… Ne bulursam!”
Meyve Toplama

Ertesi sabah horoz ötmeden önce heyecanla yatağından fırlamış. Hemen hazırlanıp mutfaktan büyükçe bir hasır sepet alarak omzuna asmış ve yola koyulmuş. Ormanın derinliklerinde, vadinin ötesinde, kırmızı elmaların, sarı armutların ve mor üzümlerin bol bol bulunduğu güzel bir meyve bahçesi olduğunu biliyormuş.
Koştura koştura oraya varmış. Bahçe gerçekten de muhteşemmiş! Elma ağaçları o kadar dallı budaklıymış ki meyveler ağırlıktan dalları yere doğru eğiyormuş.
Kokuşuk’un gözleri fal taşı gibi açılmış. Hemen işe koyulmuş. Önce yere düşen elmaları toplamaya başlamış. Hepsini sepetine doldurmuş. Sonra tam ağacın tepelerindeki güzel elmaları toplamaya başladığı anda arkasından tanıdık bir ses duymuş:
— “Günaydın Kokuşuk! Ne yapıyorsun bakalım burada?”
Arkasını döndüğünde komşusu Kirpi Dikenli‘yi görmüş. Heyecanla el sallamış:
— “Günaydın Dikenli! Kış hazırlığı yapıyorum! Şu elmalara bak, ne kadar güzeller!”
Ama tam o anda heyecandan dolayı elindeki ağır sepeti dengede tutamaz olmuş. Derken sepet büyük bir gürültüyle yere düşmüş ve içindeki onlarca elma her yana saçılmış. Kırmızı elmalar tepeden aşağı yuvarlanmaya başlamış, sarı elmalıar çalıların arasına girmiş, yeşil elmalar ise derenin kenarına kadar gitmiş.
— “Aaaahhh! Elmalarım!” diye çığlık atmış Kokuşuk ve panik içinde elmalar peşinde koşturmaya başlamış.
Dikenli gülerek başını sallamış:
— “Hehehee! Kokuşuk, sakin ol! Hepsini yakalamaya çalışırsan hiç birini yakalayamazsın!”
— “Ama… ama… sabahtan beri topluyordum bunları!” demiş Kokuşuk, nefes nefese.
Sonunda sadece üç dört elma kurtarabilmiş. Üzgün üzgün sepetine koymuş bunları. Dikenli yanına gelip omzuna dokunmuş:
— “Üzülme dostum. Belki de tek seferde çok fazla taşımaya çalıştın. Biraz daha dikkatli olmalısın.”
— “Haklısın Dikenli.” demiş Kokuşuk iç çekerek. “Ama mutlaka başaracağım! Şimdi mantar toplamaya gideceğim. Orada daha dikkatli olacağım!”
Sepetini toparlamış ve kendinden emin adımlarla mantar toplamaya gitmiş.
Mantar Avcılığı

Kokuşuk elma kazasını çabucak unutmuş ve yeni planının peşine düşmüş. Ormanın en nemli ve gölgeli yerlerine doğru yürümüş. Burası çam ağaçlarının ve meşelerin gövdelerinin kalın olduğu, güneş ışığının ancak dalların arasında süzülebildiği özel bir bölgeymiş.
— “İşte burası!” demiş kendi kendine. “Mantarlar nemli yerleri sever. Kesin burada tonlarca mantar vardır!”
Sepetini yere bırakıp etrafı incelemeye başlamış. Gerçekten de her yerde mantarlar varmış! Hemen toplamaya başlamış. Önce büyük beyaz mantarları almış, sonra küçük kahverengi olanları. Derken rengarenk, üzeri benekli mantarlar dikkatini çekmiş. Tam toplamaya başlamışken arkasından yine bir ses duymuş:
— “Dur bakalım genç arkadaş! Ne yapıyorsun sen öyle?”
Dönüp baktığında ormanın en bilge hayvanlarından Tilki Kızılkuyruk‘u görmüş.
“Aa, merhaba Kızılkuyruk!” demiş Kokuşuk sevinçle. “Mantar topluyorum! Bak şu güzelliklere, rengarenk!”
— “Dikkat et Kokuşuk! Bunları sakın ağzına sürme! Bunlar ölümcül zehirli mantarlar!” demiş tilki.
— “Zehirli mi? Ama o kadar güzeller ki!”
— “İşte o güzellik aldatıcı yavrucuğum.” demiş tilki, mantarları dikkatle Kokuşuk’un elinden alıp uzağa atmış. “Doğada en güzel görünenler genellikle en tehikelidirler. Bu mantarların üzerindeki beyaz noktalar zehir belirtisidir!”
Kokuşuk korkuyla sepetine bakmış. İçinde daha önce topladığı mantarlar da varmış:
— “Eyvah! Ben nasıl ayırt edeceğim zehirli olanları zehirsiz olanlardan?”
— “Sabır yavrucuğum.” demiş tilki gülümseyerek. “Mantar bilgisi yıllarca süren bir öğrenme işidir. Acele etme. İlk önce hangi mantarların güvenli olduğunu öğrenmeli, sonra toplamaya başlamalısın.”
Kokuşuk iç çekmiş ve sepetindeki şüpheli mantarları tilkinin tavsiyesiyle atmış:
— “Haklısın Kızılkuyruk. Peki şimdi ne yapacağım?”
— “Belki de fındık, ceviz gibi kabuklu meyveler daha güvenli olur senin için. Onları ayırt etmek daha kolay.”
— “Evet! Fındık toplama konusunda iyi sayılırım! Bu sefer kesinlikle başaracağım!”
Tilki şüpheli gözlerle bakmış ama bir şey dememiş. Kokuşuk ise heyecanla sepetini toplamış ve fındık aramaya gitmiş.
Fındık Toplama

Öğlen vakti gelmiş ve güneş tepede parlamaya başlamış. Kokuşuk, ormanın kuzey yamacına doğru yürümüş. Burada büyük fındık ağaçlarının bulunduğunu biliyormuş. Hemen işe koyulmuş. Bu sefer çok daha dikkatli davranmaya kararlıymış.
Saatler geçmiş, durmadan çalışmış. Öyle bir azimle toplamış ki sepeti ağzına kadar doldurmuş. Artık taşıyamayacak kadar ağır olunca büyük çınar ağacının altına götürüp boşaltmış. Fındıklar yere döküldüğünde kocaman bir yığın oluşmuş.
Sonra tekrar fındık toplamaya devam etmiş. İkinci sepet, üçüncü sepet, dördüncü sepet… Artık karşısında küçük bir tepe kadar fındık yığını varmış. Yorgunluktan nefes nefese kalmış ama çok mutluymuş. Tam beşinci sefer fındık getirmeye hazırlanırken çınar ağacının dallarında bir hareket fark etmiş. Yukarı bakınca kızıl renkli Sincap Fındık onu süzdüğünü görmüş.
— “Merhaba küçük sincap!” diye dostça seslenmiş Kokuşuk. “Güzel hava değil mi bugün?”
Sincap aşağı inmiş ve Kokuşuk’un topladığı fındık yığınını görmüş. Birden yüzü asılmış:
— “Bu ne böyle? Bu fındıkları nereden topladın sen?”
— “Hemen şuradaki ağaçlardan.” demiş Kokuşuk masum masum. “Çok güzel değil mi? Kış için topluyorum.”
— “Bunlar benim fındıklarım! Haftalardır topluyorum bunları! Hepsini o büyük meşe ağacının dibine gömüp saklıyordum!”
Kokuşuk şaşırmış:
— “Nasıl yani senin fındıkların? Ama bunlar yerde duruyordu!”
— “Çünkü geçen geceki fırtınada toprağın üstüne çıkmışlar!” diye açıklamış sincap. “Ben şimdi onları tekrar toparlayacaktım!”
Kokuşuk’un utançtan yüzü kızarmış:
— “Ayyy! Bilmiyordum ki! Özür dilerim!”
Ama sincap çok kızgınmış:
— “Özür yetmez! Bunlar benim aylarça emeğim! Sen nasıl gelir de başka birinin yiyeceklerini alırsın?”
— “Gerçekten bilmiyordum!” diye savunmaya çalışmış Kokuşuk. “Hemen geri veriyorum!”
— “Hayır! Sen bu fındıkları çaldın! Bu yaptığın hırsızlık!”
— “Hırsızlık mı?” diye şaşırmış Kokuşuk. “Ama ben sadece…”
Sincap kulakları dikmiş ve kızgın kızgın bağırmış:
— “Sus! Artık seni dinlemiyorum! Bu yaptığının hesabını vereceksin!”
Ve sincap birden Kokuşuk’un üzerine atlamış! Kokuşuk korkudan geriye doğru adım atmış ama ayağı kaymış ve dengesini kaybetmiş. Ve…. kocaman fındık yığının tam üzerine düşmüş! Fındıklar her yana saçılmış, havada uçuşmuş, yerlerde yuvarlanmış!
Büyük Kaçış

Sincap dağılan fındıkları görünce öfkeden tir tir titremeye başlamış. Kuyruğu kıpkırmızı olmuş, gözleri alev alev yanıyormuş. Ağacın dalına çıkıp oradan Kokuşuk’a bağırmaya başlamış:
— “Sen… sen… sen ne yaptın böyle! Bütün kışlık yiyeceklerimi mahvettin!”
— “Özür dilerim! Gerçekten özür dilerim! Kasıtlı yapmadım!” demiş Kokuşuk.
— “Kasıtlı yapmadın mı? Önce benim fındıklarımı çaldın, sonra da üzerlerine çöktün!”
Sincap ağaçtan aşağı inmiş ve Kokuşuk’un etrafında daireler çizerek koşturmaya başlamış:
— “Tüm emeklerimi ve kış hazırlığımı mahvettin! Bunun hesabını vereceksin!”
— “Nasıl yani?” diye korkuyla sormuş Kokuşuk.
— “Ormandaki tüm hayvanlara anlatacağım! Herkes senin ne kadar sorumsuz olduğunu bilecek! Bu ormanda barınamazsın artık!”
Bu sözleri duyan Kokuşuk paniklemiş. Ne yapacağını bilemez hale gelmiş. Tam o sırada uzaktan Tilki Kızılkuyruk’ın sesini duymuşlar:
— “Ne oluyor orada? Bu gürültü de ne?”
Sincap hemen bağırmış:
— “Kızılkuyruk! Gelin buraya! Bu Kokuşuk benim bütün kış hazırlığımı mahvetti!”
Kokuşuk tilkinin geldiğini görünce daha da paniklemiş. Eğer tilki de sincabın yanında yer alırsa işi tamamen bitebilirmiş. Aniden fırlayarak:
— “Ben gidiyorum! Sonra konuşuruz!” demiş ve koşturmaya başlamış ama o kadar telaşlıymış ki hangi yöne gittiğine bile bakmıyormuş. Arkasından sincabın bağırdığını duyuyormuş:
— “Kaçma! Hesaplaşmayı bitirmedik henüz!”
Sincap da peşinden koşturuyormuş. Ormanın içinde büyük bir kovalamaca başlamış. Kokuşuk çalılar arasından geçiyor, sincap ağaç dallarından atlıyormuş. Tam bu sırada Kokuşuk büyük bir taşa takılmış ve yere yuvarlanmış. Korkudan, şaşkınlıktan ve telaştan ne yapacağını bilememiş. İşte tam o anda, tüm kokarcaların yaptığını yapmış!
FISSSSS!
Korkunç bir koku ormanı kaplamış! Kokuşuk’un korkudan salıverdiği koku o kadar keskinmiş ki çevredeki tüm hayvanlar burnuları tıkayıp kaçışmaya başlamış. Sincap, tilki ve diğer hayvanlar hemen geri dönmüş. Etraftaki kuşlar dal değiştirmiş, tavşanlar deliklerine kaçmış, hatta arılar bile kovanlarına sığınmış. Kokuşuk daha da utanmış:
— “Ayyy! Yine oldu işte! Kontrolümü kaybettim!”
Orman bir anda bomboş kalmış. Sadece uzaktaki hayvanların öksürük sesleri duyuluyormuş. Kokuşuk tam bir facia yaratmış olmanın verdiği üzüntüyle oracıkta tek başına kalakalmış.
Arkadaşların Yardım Eli

Saatler ilerlemiş, güneş batmaya ve akşam serinliği ormanı sarmaya başlamış. Kokuşuk hâlâ büyük çınarın altında yaşlı gözlerle oturuyormuş. “Keşke hiç kış hazırlığı yapmaya kalkmasaydım! Şimdi hem aç kalacağım hem de hiç arkadaşım olmayacak!” diye düşünmüş.
Tam bu sırada bir hışırtı duymuş. Korkuyla kafasını kaldırmış fakat gördüğü manzara karşısında çok şaşırmış! Tilki Kızılkuyruk, Sincap Fındık, Tavşan Pamuk, Kirpi Dikenli ve hatta küçük Fare Çiko geliyormuş. Hepsi de ellerinde çeşitli yiyecekler taşıyormuş.
— “Kokuşuk, seninle konuşmamız lazım.” diye seslenmiş Sincap Fındık.
— “Çok özür dilerim. Fındıklarını mahvettiğim için, koku çıkardığım için, herkesi rahatsız ettiğim için…” demiş Kokuşuk başını eğerek.
— “Dur bir dakika!” diye araya girmiş tilki gülümseyerek. “Biz sana kızmak için değil yardım etmek için geldik!”
— “Nasıl yani?” diye sormuş Kokuşuk.
— “Başta çok kızgındım! Ama sonra düşündüm. Kasıtlı yapmadığını, sadece tecrübesiz olduğunu ve yardıma ihtiyaç duyduğunu anladım.” diye açıklamış Sincap Fındık.
Tilki Kızılkuyruk başını sallamış:
— “Hepimiz bazen hata yaparız. Önemli olan hatalarımızdan ders çıkarmak. İşte bu yüzden hepimiz kendi yiyeceklerimizden biraz getirdik. Seninle paylaşacağız!”
Kokuşuk’un gözleri dolmuş:
— “Ama… ama ben sizin huzurunuzu bozdum. Koku çıkardım, ortalığı dağıttım…”
— “E tabii çıkaracaksın!” demiş Fare Çiko gülerek. “Sen kokarcasın! Korktuğun zaman koku çıkarman normal!”
Tilki Kızılkuyruk, Kokuşuk’un yanına oturmuş:
— “Asıl sorun aceleci davranman ve planını tek başına yapmaya çalışmandı. Kış hazırlığı büyük bir iş. Tek başına yapılmaz.”
— “Haklısınız.” demiş Kokuşuk. “Ben hep kendi başıma hallederim diye düşündüm. Ama yanılmışım.”
— “O zaman bir önerim var: Kış hazırlığını birlikte yapalım. Sen de aramıza katıl. Birlikte çalışırsak hem daha eğlenceli olur, hem de daha güvenli.” demiş tilki.
Kirpi Dikenli eklemiş:
— “Ben mantarları iyi bilirim. Hangilerinin yenebilir olduğunu öğretebilirim.”
— “Ben de en iyi meyve ağaçlarını gösterebilirim!” demiş Tavşan Pamuk.
— “Ben de tahıl bulmada ustayım!” diye coşkuyla zıplamış Fare Çiko.
Kokuşuk artık gözlerindeki yaşları tutamıyormuş. Ama bu sefer üzüntüden değil, mutluluktan ağlıyormuş:
— “Sizler gerçek birer dostsunuz! Çok şanslıyım!”
Kış Hazırlıkları

Ertesi sabah orman hayvanları erkenden Kokuşuk’un evinin önünde toplanmış. Ancak Kokuşuk bu sefer çok farklı bir halde kapıdan çıkmış. Acele etmiyor, panik yapmıyormuş. Gülümseyerek arkadaşlarını selamlamış:
— “Günaydın dostlar! Hazırım! Ama bu sefer dinleyerek, öğrenerek hazırım!”
Tilki Kızılkuyruk planı açıklamış ve herkese bir göre vermiş.
— “Peki benim görevim ne?” diye merakla sormuş Kokuşuk.
— “Sen bizim işbirliğini öğrenen öğrencimizsin!” demiş Sincap Fındık gülerek. “Ama aynı zamanda en güçlümüz de. Ağır yükleri sen taşıyacaksın!”
İlk olarak Kirpi Dikenli onları ormandaki güvenli mantar bölgelerine götürmüş. Hangi mantarların zehirli hangilerinin yenebilir olduğunu anlatmış. Sonra Tavşan Pamuk eşliğince gizli meyve bahçelerine gitmişler. Pamuk onlara meyveleri nasıl toplayacaklarını öğretmiş ve eklemiş:
— “Sadece düşenleri topluyoruz. Ağaçtakilere dokunmuyoruz.”
— “Neden?” diye merakla sormuş Kokuşuk.
— “Çünkü onlar bahar için tohum bırakacak. Doğanın dengesini bozmamalıyız!” diye açıklamış Tilki Kızılkuyruk.
Günler, haftalar geçmiş… Orman dostları birlikte çalışarak kış hazırlığını tamamlamışlar. Kokuşuk’un evinin bodrum katı artık çeşit çeşit yiyeceklerle doluymuş: Güvenli mantarlar, tatlı meyveler, çıtır fındıklar, besleyici tahıllar…
Bir akşam hepsi Kokuşuk’un evinde toplanıp çay içiyor ve şöminenin başında, sıcacık bir ortamda sohbet ediyorlarmış. Kokuşuk elindeki çay bardağını masaya bırakıp derin bir nefes almış:
— “Arkadaşlar, size bir şey söylemek istiyorum. Bu macera bana çok şey öğretti. Öncelikle acele etmenin ne kadar yanlış olduğunu anladım. Sonra tek başıma her şeyi yapabileceğimi sanmanın ne kadar büyük bir yanılgı olduğunu gördüm. Ama en önemlisi gerçek dostluğun ne demek olduğunu öğrendim. Sizler beni en çok hata yaptığım anda bile affettiniz, yardım ettiniz.”
Sonra ayağa kalkıp herkesi tek tek kucaklamış. Ve o günden sonra ormanın en mutlu ve en sevilen hayvanlarından biri haline gelmiş.
Tavsiye: Bu masala benzer masal okumak için 6 Yaş Masalları ve 7 Yaş Masalları sayfalarımızı inceleyebilirsiniz.