Bir varmış, bir yokmuş, evvel zaman içinde kalbur saman içinde, küçük bir köyde Emre adında yalnız bir çocuk yaşarmış. Emre’nin anne ve babası çok çalıştıkları için Emre sık sık yalnız kalırmış. Kendi yaşıtlarında arkadaşları yokmuş çünkü köydeki çocuklar hep uzak evlerde oturur ve çoğu zaman kendi işlerine dalıp Emre’yi unutuverirlermiş. Emre genelde köyün yeşil çayırlarına çıkar, tek başına oyunlar oynarmış. Ancak her zaman içindeki yalnızlığı hissedermiş.
Bir gün yine tek başına köyün dışında dolaşırken çalıların arkasından bir hırıltı duymuş. Korkuyla geri adım atarken karşısına minik, sevimli bir köpek çıkmış. Köpeğin gözleri kocaman, parlak ve dostça bakıyormuş. Kıvırcık tüyleri toprakla kaplanmış ve biraz yorgun görünüyormuş.
Emre ilk başta ne yapacağını bilememiş. Ama köpek ona doğru yavaşça yaklaşmış ve başını Emre’nin dizine koymuş. Sanki uzun zamandır tanışıyorlarmış gibi aralarında hemen bir bağ kurulmuş. Emre köpeği nazikçe okşamış ve “Merhaba küçük dostum, adın ne?” demiş. Köpek ona bakarak kuyruğunu sallamış, ama tabii ki konuşamamış.
Emre köpeğe Cesur adını koymuş. O günden sonra Emre ve Cesur ayrılmaz bir ikili olmuşlar. Sabahları Emre uyandığında Cesur evinin önünde onu bekler olmuş. Birlikte çayırda koşarlar, ağaçların arasında saklambaç oynarlarmış. Cesur hep Emre’nin peşinden gider, nereye gitse onu yalnız bırakmazmış. Emre, Cesur sayesinde artık yalnız olmadığını hissediyormuş. Onunla konuşur, dertleşir, hatta bazen birlikte hayali maceralara çıkarlarmış.
Günlerden bir gün köyün biraz uzağında büyük bir fırtına çıkmış. Rüzgar öyle sert esiyormuş ki ağaçlar sallanıp yapraklar gökyüzünde uçuşmuş. Emre korkmuş ama Cesur yanındaymış. “Endişelenme Cesur biz beraberken hiçbir şeyden korkmam!” demiş Emre. Fırtına gittikçe şiddetlenirken, Cesur birden kulaklarını dikmiş ve ormanın derinliklerine doğru havlamaya başlamış. Sanki bir şey hissediyormuş gibi aceleyle oraya gitmek istemiş.
Emre, Cesur’un neye havladığını anlamaya çalışarak peşinden gitmiş. İkisinin de tüyleri diken diken olmuş, ama Cesur hiç tereddüt etmeden ilerlemeye devam etmiş. Biraz yürüdükten sonra ormanın ortasında yaşlı bir kadının yere oturmuş ve ayağını tutar halde olduğunu görmüşler. Kadının yüzü endişeliymiş ve ayağını incitmiş gibi görünüyormuş.
Emre hemen kadının yanına koşmuş: “Teyze, iyi misiniz?” diye sormuş endişeyle. Kadın acı içinde başını sallamış ve “Ayağımı burktum evlat, hareket edemiyorum. Fırtına yaklaşıyor, burada yalnızım ve ne yapacağımı bilmiyorum!” demiş.
Emre, Cesur’a bakmış. Cesur sessizce kadının yanına oturmuş ve ona sakinleştirici bir bakış atmış. Sanki kadına “Merak etme, biz buradayız” der gibiymiş. Emre kadına yardım etmeye karar vermiş. “Sana yardım edeceğiz, Cesur ve ben seni güvenli bir yere götüreceğiz,” demiş kararlı bir sesle. Cesur da kuyruğunu sallamış.
Emre kadına destek olarak onu ayağa kaldırmış ve yavaşça köyün yoluna doğru yürümeye başlamışlar. Cesur, kadının etrafında dolanıyor, her an tetikte bekliyormuş. Yolda Cesur birden önlerinden hızla koşup uzaklaşmış. Emre önce şaşırmış ama Cesur’un geri döneceğine inanıyormuş. Gerçekten de birkaç dakika sonra Cesur, köyün yaşlı çobanını peşine takarak geri dönmüş. Çoban, Emre’nin yardımıyla yaşlı kadını sırtına almış ve köye geri taşımış.
Köye vardıklarında herkes Emre ve Cesur’u övgülerle karşılamış. Yaşlı kadın, “Bu çocuk ve köpeği beni kurtardı. İkisi de cesur ve iyi kalpli!” diye herkese anlatmış. Emre’nin kalbi sevinçle dolmuş. Cesur’a dönüp sarılmış: “Sen olmasaydın bunu başaramazdık Cesur, sen gerçek bir dostsun!” demiş.
O günden sonra köyde Emre’nin yalnızlığı sona ermiş. Cesur sayesinde sadece bir dost değil, birçok yeni arkadaş edinmiş. Emre hayatında ilk kez gerçekten önemli olduğunu hissetmiş. Cesur sadık bir dost olarak Emre’nin her zaman yanında kalmış. Birbirlerine olan güvenleri ve bağlılıkları her geçen gün daha da güçlenmiş.
Ve böylece, Emre ve Cesur’un dostluğu köyde dilden dile dolaşan bir hikâye olmuş. Onların hikayesi herkese sadakat, güven ve gerçek dostluğun ne kadar değerli olduğunu öğretmiş.
Gökten üç elma düşmüş; biri Emre’ye, biri Cesur’a, biri de bu masalı dinleyen çocuklara…
Öneri: Bu masala benzer masal okumak için 4 Yaş Masalları ve 5 Yaş Masalları sayfalarımızı inceleyebilirsiniz.