Çok çok uzaklarda yemyeşil ağaçların gökyüzüne uzandığı, rengârenk çiçeklerin tatlı kokular saçtığı büyülü bir orman vardı. Bu ormanın adı Sırlar Ormanı idi. Burada yaşayan hayvanlar mutlu ve huzurluydu. Kuşlar en güzel şarkıları söyler, kelebekler dans eder, nehirler neşeyle akardı. Ama ormanda birisi vardı ki pek mutlu değildi! Bu, Zürafa Doruk idi.
Doruk, adından da belli olduğu gibi boyu çok ama çok uzun bir zürafaydı. O kadar uzundu ki bazen başını bulutlara çarptığını bile hissederdi! Ama ne yazık ki boyunun uzun olması onun için bir mutluluk değil tam tersine bir sıkıntı kaynağıydı.
Arkadaşlarıyla oynarken hep sorun yaşardı. Maymunlar ağaç dallarının arasında zıplarken onu çağırırdı ama o dallara sığmazdı. Tavşanlar saklambaç oynarken hep kaybederdi çünkü saklanacak kadar küçük bir yer bulamazdı. Su içmek istese boynunu eğmek zorundaydı ve bazen suya düşerdi!
En kötüsü de kendine güvenini kaybetmişti. Ne yaparsa yapsın boyunun ona bir faydası olmadığını düşünüyordu. “Keşke daha kısa olsaydım! Belki o zaman daha mutlu olurdum…” diye iç geçirirdi sık sık.
Bir gün ormanda büyük bir haber yayıldı: Kayıp Altın Yaprak yeniden ortaya çıkmıştı!
Altın Yaprağın Sırrı

Sırlar Ormanı’nın derinliklerinde çok eski bir efsane vardı. Ormanın en büyük ve en yaşlı ağacı olan Ulu Sedir Ağacı, her yüz yılda bir Altın Yaprak adında sihirli bir yaprak verirdi. Efsaneye göre bu yaprağı bulan ve ona dokunan kişi en büyük korkusunu yenip gerçek gücünü keşfederdi.
Ormandaki tüm hayvanlar heyecan içindeydi. Herkes Altın Yaprak’ı bulup dokunmak istiyordu. Çünkü herkesin içinde bir korku vardı. Kimisi karanlıktan korkuyordu, kimisi yükseklikten, kimisi de yalnızlıktan.
Doruk da Altın Yaprak’ı bulmak istiyordu. “Belki o yaprak beni değiştirebilir!” diye düşündü. “Ya da belki daha kısa biri olabilirim!”
Ve böylece büyük macera başladı.
Uçurumdaki Köprü

Doruk ve arkadaşları hızlı Tavşan Zıpzıp, bilge Baykuş Gözlemci, şakacı Maymun Minki ve korkusuz Kirpi Pıtır birlikte yola çıktılar. İlk durakları Derin Uçurum‘du. Uçurumun üzerinde eski, sallanan bir tahta köprü vardı. Rüzgâr esince köprü korkutucu bir şekilde gıcırdıyordu.
Maymun Minki hemen zıplayarak geçti. Tavşan Zıpzıp birkaç hızlı sıçrayışla karşıya vardı. Baykuş Gözlemci zaten uçabiliyordu. Ama Doruk korkuyordu. “Ya köprü benim ağırlığımı taşımazsa?” diye düşündü.
Tam geri dönmeyi düşünürken Kirpi Pıtır bağırdı:
“Sakın pes etme! Eğer geçmezsen Altın Yaprak’a ulaşamayız!”
Doruk derin bir nefes aldı. “Ben bunu yapabilirim!” dedi kendi kendine. Sonra yavaşça adım attı. Köprü sallandı, ama düşmedi! İkinci adım… Üçüncü adım… Derken birden rüzgâr şiddetlendi ve köprü daha çok sallandı!
“Dayanmalıyım!” dedi Doruk ve uzun boynunu denge sağlamak için kullandı. Boyunun uzun olması onu dengede tutuyordu!
Ve sonunda köprüyü geçti! Korkusunu biraz da olsa yenmişti!
Gökkuşağı Labirenti

Yolculukları devam etti. Karşılarına Gökkuşağı Labirenti çıktı. Renkli taşlardan yapılmış kocaman bir labirentti. İçine girince yollar birbirine karışıyordu ve çıkışı bulmak neredeyse imkânsızdı.
Tavşan Zıpzıp sağa koştu. Maymun Minki sola tırmandı. Kirpi Pıtır dikenlerini kabartıp yol açmaya çalıştı. Ama herkes kayboldu!
Doruk derin bir nefes aldı ve yukarı baktı. Ve o anda harika bir şey fark etti! O kadar uzundu ki labirentin üstünü görebiliyordu!
“Ben yolu görebiliyorum!” diye bağırdı. “Beni takip edin!”
Arkadaşları onun dediğini yaptı ve labirentten çıkmayı başardılar! Doruk boyunun aslında bir avantaj olduğunu anlamaya başlıyordu.
Altın Yaprak’ın Mucizesi

Sonunda ormanın en derin yerine vardılar. Ulu Sedir tüm ihtişamıyla karşılarında duruyordu. En yüksek dalında ise Altın Yaprak parlıyordu!
Ama büyük bir sorun vardı. Yaprak çok yüksekteydi! Tavşan Zıpzıp zıpladı ama yetişemedi. Maymun Minki tırmandı ama yaprağa ulaşamadı. Baykuş Gözlemci uçtu ama rüzgâr onu savurdu.
Herkes pes etmişti. Ama o anda Doruk gülümsedi.
“Ben yetişebilirim!” dedi.
Uzun boynunu yukarı uzattı, biraz daha… biraz daha… Ve sonunda Altın Yaprak’ı yakaladı!
Bir anda yaprak altın ışıklar saçtı ve bir fısıltı duyuldu:
“Gerçek güç kendine inandığında ortaya çıkar!”
O anda Doruk anladı: Boyunun uzun olması bir eksiklik değil bir güçtü! Eğer kısa olsaydı bu yolculuğu tamamlayamaz ve arkadaşlarına yardım edemezdi!
Gerçek Güç

Doruk Altın Yaprak’ı ormanın ortasına götürdü. Yaprak önce bir ışık saçtı ve sonra kayboldu. Ama artık onun kalbindeki korku da kaybolmuştu. Bundan sonra oynamaktan, yürümekten, kendisi olmaktan korkmadı. Boyunun uzunluğuyla gurur duydu. Çünkü artık kendisine inanırsa her şeyi başarabileceğini biliyordu.
🍁🍁🍁 Gökten üç altın yaprak düştü. Biri bu masalı okuyanlara, biri dinleyenlere, birisi de kendine inanan cesur miniklere.
Tavsiye: Bu masala benzer masal okumak için Çocuk Masalları ve Eğitici Masallar sayfalarımızı inceleyebilirsiniz.