Bir zamanlar upuzun ağaçların göğe uzandığı, mis gibi çiçeklerin kokusuyla dolup taşan bir orman vardı. Bu ormanda pek çok hayvan yaşardı ama en hareketlisi, en neşelisi ve en meraklısı küçük bir sincaptı. Adı da Sincap Fındık idi. Kocaman parıldayan gözleri, pofuduk kuyruğu ve ışıl ışıl kızıl tüyleriyle herkesin dikkatini çekerdi. Ama onu farklı yapan sadece tatlı görüntüsü değil, aynı zamanda inanılmaz hızlı ve yerinde duramayan bir sincap olmasıydı! Ağaçtan ağaca zıplar, ormanda koşar dururdu.
O kadar aceleci ve sabırsızdı ki en küçük bir terslikte panik yapar, ne yapacağını bilemezdi. Rüzgâr biraz sert esse, bir yaprak üzerine düşse ya da bir su damlası burnuna değse bile korkuyla zıplar, soluğu en yakın dalda alırdı!
Her ne kadar ormandaki hayvanlar Fındık’ı sevse de onun bu telaşlı hâline bazen şaşırırlardı. Kaplumbağa Tospik ona sürekli “Yavaş ol, derin bir nefes al!” derdi. Baykuş Gölge ise “Sakin olan her zaman kazanır, unutma!” diye öğüt verirdi. Ama Fındık her zamanki gibi hemen sıkılır ve duymazdan gelirdi.
Ta ki büyük fırtına ormanı vurana kadar…
Ormanı Sarsan Kasırga

Bir gün gökyüzü aniden karardı. Ağaçlar fısıldaşmaya, kuşlar telaşla uçmaya başladı. Ormanın bilge baykuşu Baykuş Gölge yüksek bir dala tüneyerek kısık sesiyle fısıldı:
“Büyük fırtına geliyor!…”
Ve bir anda gök gürledi, rüzgâr ulu ağaçları bile sallayacak kadar sert esmeye başladı. Fındık daha ne olduğunu anlayamadan rüzgâr kuyruğunu savurdu ve onu bir yaprak gibi havalandırdı! Küçük sincap çığlık atarak döne döne uçmaya başladı ve en sonunda bir çalının içine düştü.
“Aman Tanrım! Ne yapacağım? Ne yapacağım?!” diye panikle zıpladı. Tam o sırada Kaplumbağa Tospik sürünerek yanına geldi. Her zamanki sakinliğiyle kafasını çalıların arasından uzattı ve “Derin bir nefes al Fındık. Panik yaparsan daha çok kaybolursun.” dedi.
Ama Fındık onu dinlemedi. Korkuyla etrafına baktı ve var gücüyle koşmaya başladı. Ancak koştukça yönünü daha çok kaybetti.
Esrarengiz Mağara ve Sihirli Tohum

Koşarken bir anda ayağı bir ağaç köküne takıldı ve yuvarlana yuvarlana bir mağaranın girişine düştü. Mağaranın içinde tuhaf bir ışık süzülmekteydi. Titreyerek içeri girdi. Duvarlarında parıl parıl parıldayan mantarlar olan bu mağara sanki bir masal diyarı gibiydi. İçeride ise yaşlı bir porsuk oturuyordu. Uzun, beyaz sakalı yere kadar uzanan bu porsuk, eski zamanlardan beri ormanda yaşayan Gizemli Bilge olarak bilinirdi.
Bilge Porsuk, Fındık’a baktı ve gülümseyerek “Ah, sonunda geldin! Seni bekliyordum.” dedi.
Fındık şaşkınlıkla gözlerini açtı ve “Beni mi bekliyordunuz? Ama… Ama ben kayboldum! Ve çok korkuyorum! Ne yapmalıyım?” diye sordu.
Bilge Porsuk elini cebine soktu ve minicik, pırıl pırıl bir tohum çıkardı.
“Bu, Sakinlik Tohumudur. Bunu al ve gerçekten ihtiyacın olduğunda kullan. Ama unutma, bu tohum yalnızca kalbin gerçekten huzurlu olduğunda büyür.” dedi.
Fındık tohumu dikkatlice aldı ve cebine koydu. Ama nasıl sakin olacağını hâlâ bilmiyordu.
Fırtınaya Karşı Sakinlik

Dışarıda fırtına hâlâ devam ediyordu. Fındık mağaradan çıkınca rüzgâr onu yine sarsmaya başladı. “Hayır! Gene mi? Gene uçacağım!” diye panikle zıpladı.
Ama tam o sırada aklına Tospik’in ve Baykuş Gölge’nin sözleri geldi:
“Derin bir nefes al.”
“Sakin olan her zaman kazanır.”
Titreyen patilerini yere koydu, derin bir nefes aldı ve gözlerini kapattı. Rüzgâr hâlâ esiyordu ama Fındık artık onunla savaşmak yerine kendini akışına bırakt. Sakinleşince rüzgârla birlikte hareket ettiğini ve aslında daha az savrulduğunu farketti.
Ve tam o anda cebindeki Sakinlik Tohumu parlamaya başladı. İçi huzurla doldu çünkü artık ne yapacağını biliyordu.
Fırtınaya karşı panik yapmak yerine yavaşça hareket etti. Adım adım, bilinçli bir şekilde ilerledi. Önüne çıkan düşen dalları aştı, yaprakların altında saklanan küçük hayvanlara yardım etti ve sonunda oraya nasıl geldiğini bile hatırlamadığı yuvasına tekrar ulaştı.
Sakinliğin Gücü
Sabah olduğunda fırtına dindi ve güneş ışıkları ormanı altın gibi aydınlatmaya başladı. Fındık yuvasından çıkıp derin bir nefes aldı. Orman yine aynı ormandı ama o artık eskisi gibi değildi.
Kaplumbağa Tospik yanına geldi ve ona gülümsedi.
“Bakıyorum da sakinliği öğrenmişsin.”
Baykuş Gölge ise kanatlarını açarak uçtu:
“Artık ormanın en hızlısı değil, en bilgesi de olmaya adaysın!”
Ve o günden sonra Fındık her zaman önce sakin olmayı, sonra harekete geçmeyi öğrendi. Aceleyle hareket etmek yerine önce derin bir nefes alıyor, düşünüyor ve sonra işe koyuluyordu.
Tabii ki yine çok hızlıydı, yine çok meraklıydı! Ama artık her fırtına geldiğinde, rüzgârın ona yol göstermesine izin veriyordu.
Öneri: Bu masala benzer masal okumak için Uyku Masalları ve Uzun Masallar sayfalarımızı inceleyebilirsiniz.