Bir zamanlar Gökkuşağı Krallığı adında, renklerin her tonunun gökyüzünde dans ettiği bir ülkede Işıl adında bir prenses yaşardı. Işıl adı gibi parıldayan gözlere ve her zaman tatlı bir gülümsemeye sahipti. Krallığın halkı onu çok severdi çünkü nazik, sevgi dolu ve yardımseverdi. Ancak Işıl’ın bir sırrı vardı: Bazen içini bir boşluk kaplar ve çevresinde ne kadar mutluluk olursa olsun bu his onu rahatsız ederdi.
Bir gün Prenses Işıl buna bir çözüm bulmak için harekete geçti. Babası Kral Altuğ‘a danıştı.
“Babacığım!” dedi Işıl. “Her şeyim var ama bazen içimde bir eksiklik hissediyorum. Bu his neden beni buluyor?”
Kral Altuğ sakince gülümsedi. “Sevgili kızım!” dedi. “Belki de kalbinin gerçek ışığını bulman gerekiyordur. Bunun için küçük bir yolculuğa çıkmalısın.”
Kalbin Işığını Arayış
Işıl babasının sözlerini dinleyerek ertesi gün küçük bir yolculuğa çıkmaya karar verdi. Yanına en sevdiği beyaz atı Pırıltı‘yı aldı. Yolculuğu sırasında köylerden, ormanlardan ve dağların eteklerinden geçti.
İlk durağında minik bir köyde yaşlı bir teyzenin üzgün olduğunu gördü. Teyzenin sebze sepeti devrilmiş ve ürünler yere saçılmıştı. Işıl hemen atından indi, teyzenin yanına gitti ve ona yardım etmeye başladı. Sebzeleri toplayıp sepeti yeniden doldururken teyzenin yüzü gülmeye başladı.
“Ah güzel kızım, çok teşekkür ederim. Bugün beni çok mutlu ettin.” dedi teyze.
Işıl teyzenin mutluluğunu gördüğünde içindeki boşluğun biraz azalmış olduğunu hissetti.
Minik Serçe ve Kırık Kanat
Yolculuğuna devam ederken ormanda ağlayan bir ses duydu. Dikkatlice baktığında bir ağacın altında yaralı bir serçeyi fark etti. Serçenin kanadı incinmişti ve uçamıyordu. Işıl hemen küçük bir şal çıkarıp serçenin kanadını sardı. Ona su verdi ve onunla nazikçe konuştu.
“Merak etme, seni iyileştireceğim.” dedi. Serçe minnettarlıkla ona baktı. Işıl serçeyi iyileştirmek için yanına aldı ve yolculuğu boyunca onunla ilgilendi. Küçük serçe neşeyle şarkılar söylemeye başladığında Işıl’ın içi bir kez daha ısındı.
Altın Tohumlar
Yolculuğuna devam eden Işıl dağın eteklerinde yaşayan bir bilgeyle karşılaştı. Bilgenin adı Tolga‘ydı ve çevredeki herkes onu severdi. Tolga’nın bir bahçesi vardı ve bu bahçede sadece altın rengi çiçekler açardı.
“Prenses Işı, kalbinin huzurunu mu arıyorsun?” diye sordu bilge.
Işıl başını salladı. “Evet bilge Tolga. Bunun için neler yapmam gerektiğini bulmaya çalışıyorum.”
Bilge gülümsedi ve Işıl’a bir avuç altın tohum verdi. “Bu tohumları al ve yolculuğun boyunca ihtiyacı olan insanlara dağıt. Bu tohumlar iyilikle büyür ve çiçek açar. Her açan çiçekle kalbinin ışığı biraz daha artacak.”
Tohumların Mucizesi
Işıl tohumları alıp yolculuğuna devam etti. Bir köyde evsiz bir çocuğa tohum verdi ve ona sıcak bir yemek ısmarladı. Çocuk tohumun sihrini fark edince heyecanla ekti ve kısa süre sonra altın bir çiçek açtı.
Başka bir köyde yaşlı bir çiftçi kurumuş tarlasına bakarak üzülüyordu. Işıl ona birkaç altın tohum verdi ve çiftçi bu tohumları ekti. Çok geçmeden tarla rengarenk çiçeklerle doldu ve bu çiçekler hem çiftçinin ruhunu hem de toprağını canlandırdı.
Işıl her verdiği tohumda bir iyiliğin büyüdüğünü ve kalbindeki boşluğun giderek dolduğunu hissetti.
Dönüş ve Kalbin Işığı
Sonunda Işıl krallığına döndü. Tohumların hepsi dağıtılmış, iyiliklerle dolu çiçekler her yere yayılmıştı. Prenses Işıl artık kalbindeki ışığın ne olduğunu biliyordu: İyilik yapmak, başkalarına yardım etmek ve onların mutluluğunu görmek.
Gökkuşağı Krallığı artık sadece renkleriyle değil Prenses Işıl’ın iyilikleriyle de parlıyordu. Halk ona Kalbin Işığı Prensesi adını verdi. Işıl mutlu bir şekilde halkıyla yaşarken herkese şu öğüdü verdi:
“Bir kalp başkalarına ışık olduğunda kendi içini aydınlatır.”
Ve böylece Prenses Işıl’ın hikayesi tüm dünyada sevgiyle anlatılmaya devam etti.
Tavsiye: Bu masala benzer masal okumak için Prenses Masalları ve Uzun Masallar sayfalarımızı inceleyebilirsiniz.