Bir zamanlar uzak bir krallıkta güzeller güzeli bir prenses yaşarmış. Prenses sarayın yanında büyük ve güzel bir bahçeye sahipmiş. Bu bahçedeki en sevdiği şey, küçük altın topuyla oynamakmış. Altın top, pırıl pırıl parlar ve prenses bu topu havaya fırlatıp yakalamaktan büyük keyif alırmış.
Bir gün prenses yine altın topuyla oynarken topu biraz fazla yükseğe fırlatmış. Top havada bir süre dönmüş, dönmüş ve sonra pat diye sarayın bahçesindeki büyük gölün içine düşmüş! Göl çok derinmiş ve suyu karanlıkmış ve bu yüzden prenses ne kadar baksa da altın topunu görememiş.
Çok üzülüp ağlamaya başlamış. “Ah, altın topum, seni bir daha nasıl bulacağım?” diye hıçkıra hıçkıra ağlamış. Tam o sırada gölden bir ses yükselmiş. “Niye ağlıyorsun, güzel prenses?” diye bir ses duymuş. Prenses etrafına bakmış ama kimseyi görememiş. Sonra tekrar göle bakmış ve suyun yüzeyinde bir kurbağa belirivermiş. Bu kurbağa diğer kurbağalardan çok farklıymış. Gözleri büyük, yeşil bedeni parlakmış ve oldukça insansı bir şekilde konuşuyormuş.
Prenses şaşkınlıkla, “Sen mi konuştun?” diye sormuş.
“Evet,” demiş kurbağa. “Sana yardım edebilirim. Altın topunu sudan çıkarabilirim ama benim de senden bir dileğim var.”
Prenses heyecanlanarak “Ne istersen verebilirim! Altınlar, mücevherler, ne dilersen!” diye hemen cevap vermiş.
Ancak kurbağa başını iki yana sallamış. “Ne altın ne de mücevher isterim. Tek istediğim senin dostluğun. Eğer beni arkadaşın yapar, sofranda birlikte yemek yer ve beni sarayında ağırlarsan altın topunu sana geri getireceğim.”
Prenses bu teklifi hiç düşünmeden kabul etmiş. “Tabii ki” demiş. “Sen sadece topumu geri getir, gerisini düşünürüz!”
Kurbağa hemen gölün derinliklerine dalmış. Prenses büyük bir heyecanla suyun yüzeyine bakarken, kısa bir süre sonra kurbağa altın topu ağzında taşıyarak suyun yüzeyine çıkmış. Prenses kurbağanın ağzından topu almış ve sevinçle zıplamaya başlamış.
“Teşekkür ederim, kurbağa” demiş prenses, sonra hızla saraya doğru koşmaya başlamış.
Ancak kurbağa arkasından seslenmiş: “Prenses, sözünü unutma! Beni de yanına almayı unutma!” Fakat prenses kurbağayı duymamış gibi davranmış ve hızla sarayın kapısından içeri girmiş.
Ertesi sabah prenses kahvaltı sofrasında otururken kapıdan bir ses duyulmuş. Tık… tık… tık… Kapıyı açan hizmetçi, şaşkınlıkla prensesin yanına koşmuş. “Prensesim kapıda bir kurbağa var ve sizinle görüşmek istiyor!” demiş.
Prenses bir an önceki sözünü hatırlamış ve yüzü kızarmış. Ancak babası, kral, hemen durumu fark etmiş. “Ne oldu, kızım? Neden üzgün görünüyorsun?” diye sormuş.
Prenses kurbağaya verdiği sözü anlatmış. Kral ciddiyetle başını sallayarak “Verdiğin bir sözü tutmalısın, kızım. Eğer kurbağa sana yardım ettiyse sen de ona söz verdiğin gibi davranmalısın,” demiş.
Prenses babasının sözlerine boyun eğerek istemeyerek de olsa kurbağayı sofraya davet etmiş. Kurbağa masaya tırmanmış ve prensesin yanında oturmuş. Prenses hiç memnun değilmiş ama babası da orada olduğundan şikâyet edememiş.
Kahvaltıdan sonra kurbağa tekrar prensesin peşine takılmış. “Prenses, senin dostun oldum. Şimdi de bana yatak odanda yer vermelisin.” demiş.
Prenses bu fikre hiç sıcak bakmamış ama yine babasının verdiği nasihat aklında olduğundan kurbağayı odasına almak zorunda kalmış. Kurbağa yatağa zıplamış ve prensesin yanına kıvrılmış. Prenses önce biraz tiksinmiş ama sonra kurbağanın aslında ne kadar sakin ve nazik olduğunu fark etmiş.
Gece ilerlerken prensesin kalbi biraz yumuşamış. Kurbağanın soğuk ve ıslak tenine alışmaya başlamış. Derken kurbağa prensesin kulağına fısıldamış: “Eğer beni sevip arkadaşın olarak kabul edersen üzerimdeki büyü bozulacak.”
Prenses bu sözler karşısında şaşırmış. Ne demek istediğini tam anlayamamış ama birden kurbağaya bir tür şefkat hissetmiş. Kurbağayı kibarca kucağına almış ve onun başını okşamış. O anda bir mucize olmuş! Kurbağa bir anda parlamaya başlamış ve ışığın içinden yakışıklı bir prens ortaya çıkmış!
Prenses gözlerine inanamamış. Prens, “Ben bir büyücü tarafından kurbağaya dönüştürüldüm. Tekrar insan olabilmem için bir prensesten dostluk ve sevgi görmem gerekiyordu.” demiş. “Senin sayesinde bu büyü bozuldu.”
Prenses ve prens birbirlerine bakıp gülümsemişler. Prenses artık sözünü tutmaktan memnunmuş çünkü dostlukları onları mutluluğa taşımış.
Prens ve prenses kısa sürede birbirlerine aşık olmuşlar ve büyük bir düğünle evlenmişler. Kurbağa prens aslında prensesin kalbindeki gerçek dostu ve aşkı bulmasına yardım etmiş. Böylece uzun yıllar boyunca mutlu mesut yaşamışlar.
Unutulmamalı ki bazen en beklenmedik dostluklar en büyük mutlulukları getirebilir.
Öneriyoruz: Bu masala benzer klasik çocuk masalları okumak için Klasik Masallar sayfamızı inceleyebilirsiniz.