Bir varmış, bir yokmuş, çiçeklerin rengarenk açtığı, geniş bahçelerin olduğu bir ülkede, tüm bitkileri ve çiçekleri koruyan bir Çiçek Perisi yaşarmış.
4 Yaş Masalları
Bir varmış, bir yokmuş, evvel zaman içinde kalbur saman içinde, küçük bir köyde Emre adında yalnız bir çocuk yaşarmış. Emre’nin anne ve babası çok çalıştıkları için Emre sık sık yalnız kalırmış.
Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, masmavi denizlerin en ışıltılı yerinde, Mercanlar Vadisi denilen büyülü bir yerde, Deniz Kızı Yosun adında bir deniz kızı yaşarmış.
Bir zamanlar uzak dağların eteğinde, gökyüzü her sabah maviye boyandığında horozların ötüşüyle uyanan bir çiftlik varmış. Etrafı yemyeşil çayırlarla, rengârenk çiçeklerle ve ışıl ışıl pırıldayan bir dereyle çevriliymiş.
Bir varmış bir yokmuş, yemyeşil dağların ardında, göğe uzanan ağaçlarıyla ün salmış Renkli Orman*isminde bir yer varmış. Bu orman yalnızca ağaçlardan, çiçeklerden ibaret değilmiş.
Bir zamanlar uzak bir köyde, fakir bir değirmenci yaşarmış. Bu değirmencinin üç oğlu varmış. Değirmenci bir gün yaşlanmış ve hastalanmış. Son nefesini vermeden önce oğullarını yanına çağırmış.
Uzak diyarların birinde, devasa ağaçlarla çevrili, pırıl pırıl suların maviliğe karıştığı Safir Gölü adında bir yer varmış. O kadar berrakmış ki suda yüzen balıkların yüzgeçleri, rüzgarın dokunuşuyla titreşen nilüfer yaprakları kadar net görülürmüş.
Bir zamanlar Rinnath Ormanı’nın en derin, en unutulmuş köşesinde, yaprakların arasında gizlenmiş tombul bir tırtıl yaşarmış. Adı Milo’ymuş. Günlerini yemyeşil yaprakları kemirerek, ağaçların dalları arasında huzurlu bir şekilde dolaşarak geçirirmiş.
Bir zamanlar, yemyeşil ormanların ortasında, rengârenk çiçeklerle dolu bir vadi varmış. Bu vadide küçük ve çok meraklı bir kelebek yaşarmış. Adı Minik’miş.
Bir zamanlar dünyanın haritalarda görünmeyen bir köşesinde, Mantar Ormanı adında büyülü bir yer vardı. Bu orman sıradan ağaçlar ve çalılarla değil, devasa mantarlar ve ışıldayan bitkilerle doluydu.
Bir varmış, bir yokmuş. Yemyeşil çayırların uzandığı, rüzgârın tatlı tatlı estiği, sabahları horozların neşeyle öttüğü kocaman bir çiftlik varmış. Bu çiftlikte herkesin tanıdığı ama çok az kişinin sevdiği bir keçi yaşarmış. Adı Mızmız Keçi imiş.
Bir zamanlar upuzun ağaçların göğe uzandığı, mis gibi çiçeklerin kokusuyla dolup taşan bir orman vardı. Bu ormanda pek çok hayvan yaşardı ama en hareketlisi, en neşelisi ve en meraklısı küçük bir sincaptı. Adı da Sincap Fındık idi.
Bir varmış, bir yokmuş, evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, uzak diyarların birinde büyülü bir orman varmış. Gün ışığının ağaç yapraklarından süzüldüğü, rengârenk çiçeklerin mis kokular yaydığı bu ormanda neşeli mi neşeli, minicik bir serçe yaşarmış.
Bir zamanlar yemyeşil ağaçların gökyüzüne uzandığı, kuş cıvıltılarının hiç eksik olmadığı büyülü bir orman vardı. Burada yaşayan her hayvanın bir huyu, bir özelliği vardı. Kimisi ağırbaşlı, kimisi neşeli, kimisi de bilgeydi.
Bir zamanlar yemyeşil tarlaları, altın buğday başakları ve birbirinden neşeli hayvanlarıyla meşhur Güneşli Çiftlik adında bir çiftlik vardı. Burada horozlardan ineklere, keçilerden ördeklere kadar pek çok hayvan bir arada yaşardı.
Geçmiş zamanlarında birince, uçsuz bucaksız yeşil bir çayırın tam ortasında, tüyleri gümüş gibi parlayan, uzun yelesi rüzgârda dans eden bir at yaşardı. Adı Gümüşyel’di.
Bir varmış, bir yokmuş… Uzak diyarlardaki yemyeşil ormanlarından birinde, gökyüzünün pırıltısından doğmuş küçük bir yağmur perisi yaşarmış. Adı Damlaymış.
Bir varmış, bir yokmuş, evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, kalabalık bir ormanda renkli bir gelincik yaşarmış. Sırtında turuncu benekleri, kuyruğunda ise parlak sarı çizgileri olan ormanın en sevimli hayvanlarından biriymiş.
Bir varmış, bir yokmuş… Uzak diyarlarda, yüksek dağların ardında, yemyeşil ağaçların göğe uzandığı, masmavi derelerin berrak sularla aktığı büyülü bir orman varmış. Bu ormanda çeşit çeşit hayvan yaşarmış.
Bir varmış, bir yokmuş… Uzak mı uzak, yeşil mi yeşil, içinde binbir çeşit canlının yaşadığı büyülü bir orman varmış. Bu ormanda altın rengi benekleri olan, uzun kirpikli, kocaman gözlü ve her zaman neşeyle zıplayan bir geyik yaşarmış.
Bir varmış bir yokmuş… Yemyeşil dağların ardında, bulutların üstünde uçan sevimli bir kartal yaşarmış. Adı Altu’ymuş. Cesur ve güçlü kanatlarıyla gökyüzünü keşfedermiş. O kadar merhametliymiş ki ne zaman bir hayvan zorda kalsa hemen yardıma koşarmış.
Bir varmış, bir yokmuş… Uzak diyarların birinde, pırıl pırıl parlayan, pulları altın gibi ışıldayan küçük bir balık yaşarmış. Adı Limon’muş. Denizin en derin yerinde, rengârenk mercanların arasında yüzmeyi çok severmiş.
Bir zamanlar uzak diyarlarda yemyeşil ormanların ve rengârenk çiçeklerin arasında yaşayan sevimli bir kanguru varmış. Adı Kipa’ymış. Kocaman kulakları ve sıcacık bir gülümsemesiyle herkesin sevgisini kazanmış.
Bir zamanlar yemyeşil bir vadinin kenarında, ayakları yere her zaman sağlam basan ama her fırsatta gökyüzüne merakla bakan bir deve kuşu yaşardı. Adı Dodo’ydu.