Bir varmış, bir yokmuş, mavi suların derinliklerinde yaşayan Zeki Yunus adında bir yunus varmış. Zeki Yunus denizdeki balıklar ve diğer canlılar tarafından çok sevilirmiş. Çünkü hem arkadaş canlısı hem de akıllıymış. Her sabah güneşin ilk ışıklarıyla birlikte yüzmeye çıkar, denizin derinliklerinde gizli hazineler arar, bazen de arkadaşlarıyla oyunlar oynarmış.
Bir gün Zeki Yunus yine denizde dolaşırken karşısına Yalancı Balık çıkmış. Yalancı Balık adını doğruluğundan değil tam tersine sürekli yalan söylemesinden alırmış. Kendi çıkarları için diğer balıklara sürekli yalanlar uydururmuş. Fakat bu kez Zeki Yunus’u kandırmayı kafasına koymuş.
“Merhaba Zeki Yunus,” demiş Yalancı Balık, sahte bir gülümsemeyle. “Sana harika bir haberim var! Az önce denizin derinliklerinde büyük bir inci buldum. Onu sadece seninle paylaşmak istiyorum çünkü senin gibi akıllı bir dostumun bu hazineyi hak ettiğini düşünüyorum.”
Zeki Yunus, Yalancı Balık’ın bu ani teklifinden şüphelenmiş. Ancak ne kadar zeki olursa olsun merakı ağır basmış. “Gerçekten mi?” diye sormuş Yunus, “Bu inciyi nerede buldun?”
Yalancı Balık, gözlerini kısarak, “Denizin en derin noktasında, büyük mercan kayalığının hemen altında,” diye cevap vermiş. “Ama sadece seninle gideceğim çünkü orası çok tehlikeli.”
Zeki Yunus, Yalancı Balık’ın bu sözlerine inanmak istemiş ama bir yandan da içinde bir şeylerin yanlış olduğunu hissediyormuş. Fakat yine de “Peki, o zaman birlikte gidelim” diyerek Yalancı Balık’a eşlik etmeye karar vermiş.
Birlikte denizin derinliklerine doğru yüzmeye başlamışlar. Yol boyunca Yalancı Balık, Zeki Yunus’a durmadan yalanlar uydurmuş. “Bu inci o kadar büyük ki parıldadığında tüm deniz aydınlanıyor,” demiş. Zeki Yunus ise sessizce dinlemiş çünkü her geçen dakika şüpheleri daha da artıyormuş.
Sonunda Yalancı Balık, Zeki Yunus’u büyük bir mağaranın önüne getirmiş. “İşte inci burada” demiş ve mağaranın içine doğru yüzmüş. Ancak mağaranın içi karanlık ve soğukmuş. Zeki Yunus bu durumdan hiç hoşlanmamış. “Bu yer bana hiç güven vermiyor” diye düşünmüş.
Yalancı Balık mağaranın derinliklerine doğru ilerlerken birden dönüp Zeki Yunus’a bakmış. “Aslında, inci falan yok. Seni buraya kandırarak getirdim!” demiş kurnaz bir gülümsemeyle. “Burada seni kaybedip senin tüm arkadaşlarına bu mağarada kaybolduğunu söyleyeceğim. O zaman herkes benden korkacak!”
Zeki Yunus, Yalancı Balık’ın bu planını duyduğunda şaşırmamış. Çünkü zaten bu balığın bir oyun peşinde olduğunu anlamış. Ama her zamanki gibi soğukkanlı kalmış ve kibarca, “Beni kandıracağını düşündün ama planını çoktan fark ettim.” demiş. “Bu mağara zeki bir yunusu aldatmak için yeterli değil!”
Yalancı Balık, Zeki Yunus’un bu cevabı karşısında şaşkınlıkla geri çekilmiş. “Nasıl yani? Sen benim yalanlarımı fark ettin mi?” diye sormuş.
Zeki Yunus sakin bir şekilde mağaranın çıkışına doğru yüzmüş. “Evet yalanlarını fark ettim. Ama yine de seninle geldim çünkü sana dürüst olmanın ve yalan söylemenin yanlış olduğunu öğretmek istedim.” demiş. “Yalan söylemek sadece seni daha da yalnızlaştırır.”
Yalancı Balık, Zeki Yunus’un bu sözlerinden etkilenmiş. O an sürekli yalan söyleyerek aslında hiçbir şey kazanmadığını fark etmiş. “Ben… Ben sadece kendimi önemli hissetmek istedim.” demiş, gözlerini yere indirerek.
Zeki Yunus mağaranın dışında durarak Yalancı Balık’a gülümsemiş. “Önemli olmak için yalan söylemene gerek yok. Gerçek dostluk, dürüstlük üzerine kurulur. Eğer gerçek bir arkadaş olmak istersen her zaman yanında olacağım.”
Yalancı Balık, Zeki Yunus’un bu sözlerinden çok etkilenmiş ve o andan itibaren yalan söylemeyeceğine dair kendine söz vermiş. Zeki Yunus’la birlikte mağaradan çıkmış ve denizin derinliklerine doğru yüzmeye başlamışlar. O günden sonra Yalancı Balık artık yalan söylemeyi bırakmış ve Zeki Yunus’un en yakın dostlarından biri olmuş.
Denizlerde artık yalanların yerini dostluk ve güven almış.