Bir varmış, bir yokmuş… Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, yemyeşil ormanların arasında, neşeli mi neşeli bir tavşan yaşarmış. Bu tavşanın adı Fındık‘mış.
Fındık gün boyunca ormanda koşup zıplar, arkadaşlarıyla oyunlar oynar ve en sevdiği yiyecek olan taptaze havuçları toplar dururmuş. Ama akşam olunca her şey değişirmiş. Çünkü Fındık her ne kadar neşeli olursa olsun, yatma zamanı geldiğinde çok ama çok uykucu bir tavşana dönüşürmüş.
Her gece güneşin batmasıyla birlikte Fındık’ın gözleri ağırlaşır, yavaşça esneyip, tatlı bir uykuya dalma vaktinin geldiğini hissedermiş. Ama Fındık’ın kendine has bir uyuma stili varmış. Her şeyden önce ayaklarını ılık bir suyla yıkaması gerekirmiş. Ormanın yakınındaki küçük bir dereye gider, patilerini usulca suya sokar ve serinliğin keyfini çıkarırmış. “Oh, ne güzel su!” dermiş her seferinde. Su, onun tüm yorgunluğunu alır ve onu sakinleştirirmiş.
Patilerini yıkadıktan sonra, Fındık ormanın derinliklerindeki küçük yuvasına doğru hoplaya zıplaya gider, yuvasına varır varmaz yumuşacık yatağına kıvrılır ve kendini sıcacık yorganının altına gömermiş. Ama Fındık’ın bu uyku yolculuğu burada bitmezmiş. Çünkü yatmadan önce annesinin ona söylediği ninniyi duymadan uyuyamazmış. Her gece annesi yanına gelir, onu sevgiyle okşar ve şu tatlı ninniyi fısıldarmış:
Minik tavşan, gözlerin ağır,
Gece geldi, uykun hazır.
Rüyalar tatlı, yıldızlar parlak,
Hadi uyu, geceler ılık.
Fındık annesinin tatlı sesiyle gözlerini yavaşça kapatır, derin nefesler alarak uykuya dalmaya başlarmış. Ninni onu sarmalar, tatlı rüyaların kapılarını aralarmış. Fındık’ın en sevdiği rüyalar, yeşil çayırlarda koştuğu, arkadaşlarıyla neşeyle oynadığı rüyalarmış. Rüyalarında hep güneşli günler ve kocaman havuçlar görürmüş.
O gece de Fındık, patilerini ılık suyla yıkayıp yatağına yatmış. Annesi her zamanki gibi yanına gelip onu öpmüş ve ninnisini söylemeye başlamış. Fındık ninniyi duyar duymaz kendini yavaşça uykuya teslim etmiş. Göz kapakları kapanmış, nefesi hafiflemiş ve rüyaların tatlı dünyasına adım atmış…
Sabah olduğunda güneş ormanın üzerine doğmuş ve Fındık dinlenmiş bir şekilde uyanmış. Gözlerini açtığında güneşin sıcak ışıklarını hissetmiş ve içini bir mutluluk kaplamış. Her sabah olduğu gibi yine neşeyle yeni bir güne başlamaya hazırmış.
Ve gökten üç elma düşmüş: Biri anlatanın, biri dinleyenin, biri de her gece huzurla uyuyan minik tavşanın başına!
Öneri: Bu masala benzer masallar okumak için Uyku Masalları ve Kısa Masallar sayfalarımızı inceleyebilirsiniz.