Bir varmış, bir yokmuş. Uçsuz bucaksız yemyeşil bir vadideki rengarenk çiçeklerin arasında yaşayan Miro adında küçük bir uğur böceği varmış. Sırtındaki kırmızı ve siyah benekleriyle vadiye mutluluk saçan, enerjik, sevimli bir böcekmiş. Yaşamaktan, çiçeklerin üzerinde zıplayarak gezinmekten çok hoşlanırmış. Her gün etrafında uçuşan kelebekleri izler, çiçeklerin tatlı nektarlarından tadarmış. En çok da arkadaşlarıyla oyun oynamayı severmiş. Ama Miro eğlenceli zamanların ne kadar kıymetli olduğunu fark etmezmiş!
Bir sabah arkadaşlarıyla buluşmak için çok heyecanlanmış. O gün büyük bir oyun günü ilan edilmiş! Miro ve arkadaşları yeşil yapraklardan kaydırak yapacak, ırmağın minik taşlarından köprüler kuracak, kocaman yapraklardan sal yaparak minik ırmakta yüzeceklermiş.
Miro hızla kanatlarını açmış ve uçarak çiçekli tepeye varmış. Orada Minik Arı Lila, Çekirge Pati ve Kelebek Rina onu bekliyormuş. Hepsi çok heyecanlıymış. “Hadi oyunumuza başlayalım!” diye bağırmış Miro, kanatlarını çırparak. Arkadaşları da hemen katılmış ve ilk oyunlarını oynamaya koyulmuşlar: yapraklardan kaydırak yapmak!
Yüksekçe bir çimenin üzerine büyük bir yaprak yerleştirip sırasıyla kaymaya başlamışlar. Miro çimenlerin arasından kayarak hızla aşağı inmiş, minik ayakları çiğ damlacıkları içinde kayıp gitmiş ve arkadaşları kahkahalarla onun peşinden kaymaya başlamış. O kadar eğleniyormuş ki başka hiçbir şey düşünmüyormuş.
O sırada Miro’nun aklına her zaman ona öğütler veren yaşlı uğur böceği dedesi Mimo‘nun söyledikleri gelmiş. Dedesi “Hayattaki güzel anların kıymetini bilmek, onları hatırlamak ve değer vermek çok önemlidir.” dermiş. Ama Miro o anda bu sözleri pek düşünmemiş. “Bir an önce daha fazla eğlenmeliyim!” diyerek tekrar kaymaya başlamış. Ardından da arkadaşlarıyla minik taşlardan köprü yapmaya koyulmuşlar.
Bir süre sonra güneş batmaya başlamış. Gökyüzü pembe, mor ve turuncu tonlarına bürünmüş. Kelebek Rina, “Hava kararıyor, eve dönme vakti geldi.” demiş. Miro ise hemen itiraz etmiş: “Ama daha oyunlarımız bitmedi ki! Daha yapacak çok şey var!” Arkadaşları ona üzgün gözlerle bakarak “Miro eğlenceli günler her zaman bu kadar uzun sürmez. Yarın tekrar buluşuruz.” demişler ve evlerine doğru uçmuşlar.
Miro yapayalnız kalmış ve içi burkulmuş. Güneşin son ışıkları da kaybolurken o gün yaşadığı eğlenceli anlar bir bir gözlerinin önünden geçmiş. Kaydırak yaparken hissettiği rüzgar, nehrin kenarında köprü kurarken çıkan minik su sıçramaları, arkadaşlarının kahkahaları… Hepsini düşündükçe o anların kıymetini bilmediği için pişman olmuş.
Ertesi sabah Miro, Dedesi Mimo’nun yanına gitmiş. Yaşlı uğur böceği Mimo onun yüzündeki üzüntüyü hemen fark etmiş. “Ne oldu Miro? Bir derdin mi var?” diye sormuş. Miro derin bir nefes alarak olanları anlatmış: “Dede, dün arkadaşlarımla çok eğlendiğim bir gün geçirdim ama gün bittiğinde onlara veda etmek zorunda kaldım. O eğlenceli anların nasıl hızlı geçtiğini fark etmemişim.”
Mimo, Miro’nun başını okşayarak ona gülümsemiş. “Bak Miro,” demiş, “Hayat, bazen en güzel anları bize hediye eder. Ama o anları yaşarken onların ne kadar kıymetli olduğunu bilmezsek bir gün bitince onları özleriz. Eğlenceli günlerin tadını çıkar ama onları her zaman kalbinde sakla ve kıymetlerini bil. Unutma, en güzel anılar anı olarak kalır.”
Miro, dedesi Mimo’nun bu sözlerini dinleyince gözleri parlamış. “Haklısın dede!” demiş. “O güzel anların değerini bilmeliyim. Artık her eğlenceli günde arkadaşlarımla yaşadığım her anın kıymetini daha iyi bileceğim.”
O günden sonra Miro arkadaşlarıyla buluşup oyunlar oynadığında her anı doyasıya yaşamaya karar vermiş. Eğlenceli anlar yaşarken onları sadece gözleriyle değil kalbiyle de hissetmeye başlamış. Artık akşam eve dönerken yüzünde bir tebessüm, kalbinde güzel anılar taşır olmuş.
Ve işte böylece Miro hayatın her güzel anının değerini öğrenmiş. Onun mutlu günleri, kıymetini bilip hatırladığı güzel anılarla doluymuş.
Gökkuşağının altında, vadideki çiçeklerin arasında, uğur böceği Miro ve arkadaşları, her yeni günü büyük bir mutlulukla karşılamış ve yaşadıkları anıların her birini kalplerine kazımışlar.
Tavsiye: Bu masala benzer masal okumak için 5 Yaş Masalları ve 6 Yaş Masalları sayfalarımızı inceleyebilirsiniz.