Bir zamanlar, yıldızların şehri denen kocaman bir şehirde Elif ve Ali adında iki sıkı dost yaşarmış. Bu iki arkadaş sabahın erken saatlerinden güneş batana dek bisikletleriyle sokakları turlamayı, parklarda top oynamayı, çiçeklerin arasında koşmayı çok severmiş. Hatta gülüşleri bulundukları mahalleyi aydınlatır, neşe dalgaları gibi her köşeye yayılırmış.
Bir gün kocaman bir kamyon, mahalledeki eski meşe ağacının altına yanaşmış. Kasasından, kitaplar, oyuncaklar ve rengârenk kutular indiriliyormuş. Meğer Mert adında yeni bir çocuk taşınmış bu mahalleye. İçine kapanık, utangaç bir çocukmuş. Yeni bir yerde, yeni insanlarla arkadaş olmak onun için yıldızlara tırmanmak kadar zormuş.
Günler geçmiş Mert hep kenardan sessizce onları izler olmuş. Bir gün Elif parkta büyük çınar ağacının altında oturan Mert’i fark etmiş. Gözleri merakla doluymuş ama yanlarına gelmeye cesareti yokmuş. Elif hemen Ali’ye dönüp:

— “Biliyor musun Ali? Kalbim diyor ki Mert’i de aramıza katmalıyız.” demiş.
Ali biraz duraksamış, ayakkabısının ucunu yere sürtmüş ama sonra yüzünde sıcacık bir gülümsemeyle:
— “Haklısın. Arkadaşlık ancak paylaşınca çoğalır, hadi!” demiş.
İkisi birlikte Mert’in yanına gitmiş. Elif kocaman bir tebessümle:
— “Merhaba Mert! Bizimle oynar mısın?” demiş.
Ali de kollarını iki yana açarak,
— “Ne kadar çok olursak, oyunlar da o kadar güzel olur!” diye eklemiş.
Mert önce gözlerini şaşkınlıkla açmış sonra gözlerinde sevinç kıvılcımları yanmış.
— “Gerçekten ister misiniz?” demiş ürkek bir sesle.
— “Elbette!” demiş Elif ve Ali bir ağızdan.
İşte o gün sihirli bir şey olmuş: Üçü birden kahkahalarla dolu bir gün geçirmiş. Elif Mert’e ip atlamanın sırlarını öğretmiş, Ali ona bisiklet sürmeyi göstermiş. Mert her yeni öğrendiği şeyde biraz daha açılmış, biraz daha parlamış ve böylece aralarında yeni bir dostluğun ilk filizleri yeşermiş.
Koşu Yarışması
Günlerden bir gün, parkın ortasına büyük bir afiş asılmış:
“Bahar Koşusu! Kazanana Sürpriz Hediyeler!”
Elif ve Ali göz göze gelip hemen Mert’in elinden tutmuşlar.
— “Mert, bu yarışta sen de olmalısın!” demişler.
Mert korkmuş.
— “Ya başarısız olursam?” diye fısıldamış.
Elif güven veren bir sesle:
— “Yarışmak önemli değil, birlikte eğlenmek önemli!” demiş.
Ali ise elini Mert’in omzuna koymuş:
— “Unutma, biz senin yanındayız!” diye eklemiş.

Yarış günü geldiğinde gökyüzü bulutsuz, güneş altın gibi parlıyormuş. Parkın her köşesi çocuklarla dolmuş. Mert yarış çizgisinde kalbinin pıt pıt attığını hissetmiş ama Elif ve Ali’nin teşvik dolu bakışları ona güç vermiş.
Başlama düdüğü çalmış! Çocuklar rüzgar gibi koşmaya başlamış. Elif hafif adımlarla öne geçmiş, Ali arkasında kalmış. Mert ise önce biraz geride kalmış ama arkadaşlarının “Hadi Mert! Yapabilirsin!” diye seslenişlerini duyunca adımlarını hızlandırmış.
Sonunda… Elif birinci olmuş, Ali ikinci ve Mert ise üçüncü! Parkı alkışlar doldurmuş. Mert küçük bronz madalyasını alırken gözleri ışıl ışıl parlamış. Heyecanla madalyayı Elif ve Ali’ye göstermiş:
— “Bu sadece benim değil… Hepimizin!” demiş.
Elif ve Ali ona sarılarak
— “Gerçek zafer dostlukla kazanılır!” demişler.
O günden sonra mahalledeki arkadaşlık bahçesi, yeni dostlukların filizlendiği bambaşka bir yere dönüşmüş. Çınar ağacı daha bir gürleşmiş, çiçekler daha bir coşmuş. Çünkü dostluk büyüdüğünde doğa da şarkı söylemeye başlarmış. Ve bu şarkıya tüm çocuklar eşlik edermiş:
🎶 🎶
Beraber güler, beraber koşarız,
Dostlukla her günü kucaklarız,
Elim sende, kalbim senle,
Hiç yalnız kalmayız biz!
Bir adım sen, bir adım ben,
Yol olur dostluk gül bahçemiz!
🎶 🎶
Ve Elif, Ali ve Mert, öğrendikleri bir şeyi hiç unutmamışlar:
Gerçek arkadaşlık cesaret vermek, birlikte gülmek ve birbirinin kalbine umut ekmektir. Çünkü arkadaşlarla hayat, her zaman daha güzeldir!
Tavsiye: Bu hikayeye benzer çocuk hikayeleri okumak için Kısa Hikayeler sayfamızı inceleyebilirsiniz. Ayrıca sesli ve animasyonlu hikaye izlemek istiyorsanız YouTube Kanalımızı ziyaret edebilirsiniz.