Bir varmış, bir yokmuş, uzak diyarlarda, koca ormanların hakimi olan güçlü ve cesur bir aslan yaşarmış. Ormanın en güçlü hayvanı olduğu için herkes ona saygı duyar ve onun yolundan çekilirmiş. Ama aslan ne yazık ki sadece gücüne güvenir ve başkalarına saygı göstermeyi pek önemsemezmiş.
Bir gün ormanda büyük bir kutlama yapılacakmış. Kutlamaya ormandaki tüm hayvanlar davetliymiş. Aslan kutlamaya gitmeden önce güçlü yelesini tarayıp parıldayan tırnaklarını kontrol etmiş ve kendinden emin bir şekilde yola çıkmış.
Yolda ilerlerken küçük ve narin bir karınca ile karşılaşmış. Karınca kutlamaya giderken yolunu bulmakta zorlanıyormuş. Kocaman yapraklar ve dallar küçük karıncaya engel oluyormuş. Aslandan yardım istemiş:
“Merhaba, koca aslan! Ben de kutlamaya gitmek istiyorum ama bu büyük yaprakların altından geçemiyorum. Bana biraz yardım eder misin?” diye sormuş.
Aslan karıncaya küçümseyici bir bakış atmış ve yüksek sesle gülerek “Senin gibi küçük bir karınca benim yardımımı mı istiyor? Benim zamanım değerli küçük dostum! Git kendi işini hallet!” demiş ve karıncayı orada bırakarak yoluna devam etmiş.
Aslan ilerlerken yolun ortasında bir kaplumbağaya rastlamış. Kaplumbağa sırtındaki ağır kabuğu yüzünden yavaş ilerliyormuş ve yola devam etmekte zorlanıyormuş. Kaplumbağa da aslandan yardım istemiş:
“Aslan kardeş kabuğum çok ağır. Biraz hızlanabilmek için bana yardım eder misin?” diye rica etmiş.
Ama aslan bu isteği de umursamayarak gülümsemiş ve “Senin hızın bu kadar yavaşken ben sana nasıl yardım edebilirim ki? Hızlanman senin sorunun, benim değil!” diyerek kaplumbağayı da yalnız bırakmış.
Sonunda kutlamanın yapılacağı büyük meydana varmış. Ormanın her köşesinden hayvanlar oraya toplanmışlar. Herkes dans ediyor, şarkı söylüyor ve neşeli bir şekilde kutlama yapıyormuş. Ancak aslan kutlamaya katılmak için adım attığında hiçbir hayvan ona yaklaşmamış. Herkes birbirine yardım ediyor, dostça sohbetler ediyormuş ama aslana karşı herkes mesafeli durmuş.
Aslan etrafına şaşkın gözlerle bakmış ve neden kimsenin onunla ilgilenmediğini anlamaya çalışmış. Tam bu sırada yaşlı ve bilge bir baykuş aslanın yanına gelmiş. Aslanın yüzündeki şaşkınlığı görmüş ve ona şöyle demiş:
“Belki ormanın en güçlü hayvanı olabilirsin ama senin gücün saygıyı hak etmen için yeterli değil. Sen başkalarına saygı göstermediğin sürece kimse sana gerçekten değer vermez. Yardım istemek zayıflık değil bir dostluk göstergesidir. Ama sen karıncayı ve kaplumbağayı küçümsedin onların yardım taleplerini görmezden geldin.”
Aslan, baykuşun sözlerini duyunca utanmış. Başkalarına nasıl davrandığını düşünmüş ve hatasını fark etmiş. Yardım istemenin bir zayıflık olmadığını, aksine, birbirine saygı duyan hayvanlar arasında bağ kurmanın bir yolu olduğunu anlamış.
Ertesi gün ilk iş olarak karıncayı bulmuş. Küçük karıncaya saygıyla eğilerek, “Dün seni yardımsız bıraktım. Hata yaptım. Bugün sana kutlamaya gideceğin yolda yardım etmek isterim.” demiş. Karınca bu teklife sevinmiş ve aslanın ona yardım etmesiyle beraber kolayca yolunu bulmuş.
Daha sonra kaplumbağayı aramış. Kaplumbağa yine yavaş yavaş ilerlerken ona yaklaşmış ve “Senin hızın bana zor gelmişti ama şimdi anlıyorum ki herkesin farklı zorlukları var. Sana yardım etmek isterim.” demiş. Kaplumbağaya omzuna kadar bindirmiş ve ikisi birlikte yol almışlar.
Ormanın hayvanları aslanın değişimini fark etmiş ve ona daha fazla saygı duymaya başlamışlar. Aslan artık sadece güçlü olduğu için değil başkalarına yardım etmeyi ve saygı göstermeyi bildiği için saygı görüyormuş.
O günden sonra aslan her zaman yardıma ihtiyacı olan hayvana el uzatmış ve kimseyi küçümsememiş. Böylece ormanda sadece en güçlü değil aynı zamanda en sevilen hayvan olmuş.
Gökten üç elma düşmüş: Biri aslana, biri yardımsever hayvanlara, biri de bu masalı dinleyen çocuklara!
Tavsiye: Bu masala benzer masal okumak için 4 Yaş Masalları ve 5 Yaş Masalları sayfalarımızı inceleyebilirsiniz.