Bir zamanlar uzak diyarlarda, her yaprağın bir nota, her rüzgârın bir melodi olduğu Şarkı Söyleyen Orman adında büyülü bir yer vardı. Burada ne ağaçlar fısıldar ne de hayvanlar normal konuşurdu. Her şey şarkılarla anlatılır, rüzgârın hışırtısı bile bir ezgiye dönüşürdü.
Ama kimse bu ormana kolayca giremezdi. Çünkü ormanın dilini bilmeyenler ne ağaçları ne de hayvanları anlayabilirdi.
Bir gün Ali adında küçük bir çocuk, bu büyülü ormanın sınırlarına ulaştı. Ali hiç sesi çıkmayan bir çocuktu. Konuşamıyor, şarkı söyleyemiyor, sadece gözleriyle anlatabiliyordu hislerini.
Ormanın İlk Ezgisi

Ali ormana ilk adımını attığında her şeyin farklı olduğunu hemen fark etti. Ağaçlar sallandıkça tatlı bir mırıltı çıkarıyor, kuşlar melodilerle birbirine sesleniyor, su bile akarken yumuşak bir ninni söylüyordu.
Bir sincabın yanına yaklaşıp elini uzattı. Sincap ona tatlı bir ezgiyle cevap verdi:
🎶 “Hoş geldin küçük çocuk, adın ne?” 🎶
Ali cevap vermek istedi ama sesi çıkmadı. Küçük sincabın gözleri şaşkınlıkla açıldı.
🎶 “Ama sen… neden şarkı söylemiyorsun?” 🎶
Ali omuzlarını silkti, başını önüne eğdi.
Tam o sırada dev bir meşe ağacı ağır ağır dallarını salladı. Kalın ama nazik bir sesle, müzik dolu kelimeler döküldü yapraklarından:
🎶 “Bu ormanda konuşmak için şarkı söylemelisin küçük yolcu. Şarkısız burada duyulamazsın.” 🎶
Ali içini çekti. Hayatında hiç şarkı söylememişti. Zaten sesi bile yoktu!
Ormanın İçine Yolculuk

Konuşamayan biri olarak ormanda yapayalnız kalmıştı. Ne zaman bir hayvana ya da ağaca yaklaşsa onlar ona bir şarkıyla sesleniyor ama Ali cevap veremediği için iletişim kuramıyordu.
Günler geçti. Ali ormanda dolaştıkça her şeyin bir ritim içinde yaşadığını fark etti. Rüzgârın sesi bile melodiliydi, kurbağalar bile müziğin temposuna göre zıplıyordu.
Bir gece ormanın en derin köşesine geldiğinde büyük bir su birikintisinin kıyısına oturdu. Suyun yüzeyine baktığında kendi yansımasını gördü. Sessiz ama merak dolu gözleri, hafifçe titreyen dudakları…
Tam o sırada bir baykuş ağacın tepesinden ona baktı ve melodik bir sesle konuştu:
🎶 “Eğer şarkı söyleyemiyorsan belki de ormanın kalbini dinlemelisin.” 🎶
Ali kaşlarını çattı. Ormanın kalbi mi? O da neydi?
Kayıp Melodinin Peşinde
O gece Ali ormanda daha derinlere ilerledi. Artık nereye gittiğini bilmiyordu ama bir his onu çekiyordu. Ay ışığı yaprakların arasından süzülerek yolunu aydınlatıyordu. Sonunda büyük bir açıklığa geldi. Ortada kocaman bir taş vardı. Ama bu sıradan bir taş değildi; üzerinde parlayan notalar vardı!
Ali taşa yaklaştığında notalar havalanıp uçuşmaya başladı. Ama melodileri eksik gibiydi. Bir şey tamamlanmamıştı… Tam o anda Meşe Ağacı tekrar konuştu:
🎶 “Şarkı söyleyemeyen çocuk, belki de kalbinin sesini bulmalısın. Şarkı yalnızca sesle söylenmez. Şarkı, ruhunda yaşar.” 🎶
Ali önce anlamadı. Ama sonra elleriyle göğsünü hissetti. Kalbi hızla çarpıyordu. Birden aklına bir fikir geldi.
Ellerle Söylenen Şarkı

Ali’nin sesi yoktu. Ama belki de müziği başka bir şekilde anlatabilirdi! Yavaşça ellerini kaldırdı ve havadaki notalara doğru hareket ettirdi. Parmaklarını bir kemancı gibi kıvrakça oynattı, kollarını yavaşça dalgalar gibi salladı. Ve bir mucize oldu!
Notalar Ali’nin hareketlerine göre dans etmeye başladı.
Ellerinin her hareketi bir müzik gibi yankılandı. Konuşamıyordu ama bedenini kullanarak bir sessiz şarkı söylüyordu!
Bunu gören ağaçlar fısıldadı, kuşlar şaşkınlıkla şarkılarını değiştirdi. Orman, Ali’nin hareketlerinden yeni bir melodi yaratıyordu.
Ormanın Yeni Dili
O günden sonra Şarkı Söyleyen Orman’da yeni bir dil doğdu. Artık sadece sesle değil, hareketlerle de şarkı söylenebiliyordu. Kuşlar kanatlarını çırparak müzik yapıyor, rüzgâr dalları dans ettirerek bir melodi oluşturuyordu.
Ali konuşamıyordu ama artık ormanın her sakini onu anlıyordu. Ellerini kaldırdığında ormanın şarkısı başlıyordu. Ve böylece Şarkı Söyleyen Orman’da her gece kelimelerin değil, ruhun şarkısı duyulurdu.
🎶 İyi geceler, küçük dinleyici… 🎶 🌙✨