Çok uzaklarda çiçeklerin rengârenk açtığı büyülü bir orman varmış. Bu orman o kadar canlıymış ki her köşesinden bir ses yükselirmiş: Kuşların cıvıltısı, yaprakların hışırtısı, nehirlerin şırıltısı… İşte bu ormanda adını kimsenin bilmediği küçük bir göl varmış. Ve bu gölde minik ve çok şirin bir kurbağa yaşarmış. İsmi Çip Çip‘miş.
Çip Çip’in sırtı zümrüt yeşili, karnı ise yumuşacık bir sarıymış. Ancak o kadar sabırsızmış ki hiçbir şey için beklemeye dayanamazmış. Yemek yerken diğer kurbağaların midesine oturacak kadar hızlı yiyip bitirirmiş. Eğer göldeki sinekler yavaş uçarsa onları yakalamaktan hemen vazgeçermiş. Hatta suya atlayacakken bile “Plof!” diye hemen acele eder, dalgaların nereye gittiğini bile göremezmiş.
Bir gün Çip Çip bu sabırsız tavırlarının ona neler getireceğini hiç bilmeden büyük bir maceraya atılmış…
Gölün Kenarındaki Sihirli Taş

Sabah güneş ışınları göldeki su damlacıkları üzerinde dans ederken Çip Çip gölün kenarında parlak bir taş fark etmiş. “Bu kesinlikle sihirli bir şey!” diye düşünmüş. Taşın üzerinde harfler varmış ama Çip Çip sabırsızlığı yüzünden derslere katılmadığı için okumayı öğrenemediğinden taşın üzerinde yazanları okuyamamış.
“Kim uğraşacak okumayla? Ne işe yaradığını bulmam yeter!” diyerek taşı hemen cebine atmış ve onunla ne yapacağını bilmeden ormanda koşmaya başlamış.
Koşarken ormanın en bilge sakini Baykuş Bilgin ile karşılaşmış. Baykuş gökyüzünde süzülerek Çip Çip’in önüne konmuş.
“Çip Çip bu kadar aceleyle nereye gidiyorsun?” diye sormuş.
“Sihirli bir taş buldum ama ne işe yaradığını öğrenmem gerek. Sabırsızım, bilirsin!” diye cevap vermiş Çip Çip.

Baykuş taşın üzerindeki yazılara bakmış ve gülümsemiş. “Sabırlı olursan taşın sırrını öğrenebilirsin.” demiş. Ancak Çip Çip “Sabırlı olmaya vaktim yok!” diyerek yoluna devam etmiş.
Biraz ilerlediğinde çalılıkların arasında parlayan bir çift göz fark etmiş. Bu, Tilki Tiltil‘miş. Tilkinin ince bir sesle gülerek “Bu taşı bana verirsen seni ormanın altın göletine götürürüm!” dediğini duymuş.
Heyecanla hemen taşı uzatmış. Ancak Tiltil kahkahalarla taşı kapıp kaçmış. Çip Çip de “Ah keşke acele etmeseydim!” diye pişman olmuş ama iş işten geçmiş.
Orman Perisi’nin Uyarısı

Tiltil’in peşinden koşarken Çip Çip kendini dev ağaçların altında bir ışık huzmesinin içinde bulmuş. Bu, Orman Perisi Luma‘ymış. Luma elindeki küçük parıltılı değneği sallayarak Çip Çip’e dönmüş.
“Sabırsız davranışların seni büyük tehlikelerle karşılaştıracak. Sabırlı olmayı öğrenmezsen her şeyini kaybedebilirsin.” demiş. Ancak Çip Çip “Sabır bana göre değil!” diyerek homurdanmış.
Sihirli taşın peşinde koşarken Tiltil’in izini kaybeden Çip Çip yorulmuş ve bitkin bir halde gölün kenarına dönmüş. Orada sabırsızca taşla oynarken kırdığı küçük dalların üzerinde yuvasını kaybetmiş bir arı ailesiyle karşılaşmış. Arılar yuvalarını sabırla yeniden inşa ediyormuş.
Arıların sabırla yaptığı işi izlerken Çip Çip birden anlamış: Aceleci olmak yerine zamanı doğru kullanmak ve beklemeyi bilmek çok daha önemliymiş. “Belki sabırlı olmayı deneyebilirim.” diye kendi kendine mırıldanmış.
Bu ders Çip Çip’in hayatını değiştirmiş. Artık göl kenarındaki derslere katılıyor, diğer hayvanları dikkatle dinliyor ve sabırlı olmayı öğreniyormuş. Hatta sabırsızlık yapacağı zaman “Dur bir dakika, Çip Çip! Sakin ol ve bekle!” diye kendi kendine söylenirmiş.
Sabırla Gelen Mutluluk

Çip Çip’in hikâyesi ormandaki tüm hayvanlara ders olmuş. Sabırsızlığını yenmiş ve artık nehirdeki dalgaları izleyip gökyüzündeki yıldızları sabırla bekleyen bir kurbağa olmuş. Ve ormandaki herkes sabrın ne kadar önemli olduğunu onun hikâyesiyle öğrenmiş. Böylece o büyülü ormanda herkes huzur içinde yaşamaya devam etmiş.
Göklerde parlayan yıldızların altında, Çip Çip’in sesi yankılanmış:
“Sabır bir taçtır, onu taşımayı bilen mutlu olur!”
Tavsiye: Bu masala benzer masal okumak için Eğitici Masallar ve Hayvan Masalları sayfalarımızı inceleyebilirsiniz.