Bir zamanlar yemyeşil ormanlarla çevrili bir köyde Rüzgar adında bir çocuk yaşardı. Adının anlamını taşır gibi hep hareketli, enerjik ve meraklı bir çocuktu. Zamanının çoğunu köyün etrafındaki ormanda geçirir, ağaçların arasında koşturur, kuşların şarkılarını dinlerdi. Ormanın büyülü dünyası onun en sevdiği yerdi.
Bir sabah güneş ışıkları ağaçların arasından süzülürken ormanın derinliklerine gitmeye karar verdi. Kuş cıvıltılarının eşliğinde yürürken hafif bir meltem esti ve kulağına bir fısıltı taşıdı:
“Rüzgar… Rüzgar… Yardımımıza ihtiyacımız var!”
Rüzgar, şaşkınlıkla etrafına baktı. Kimseyi göremiyordu. Fısıltı tekrar duyuldu, bu sefer daha belirgin:
“Rüzgar, ormanın geleceği tehlikede. Gel, seni bekliyoruz!”
Bu ses büyük bir ağacın olduğu yönden geliyordu. Adımlarını hızlandırdı ve kendini ormanın en yaşlı ağacı olan Bilge Çınar‘ın önünde buldu. Bilge Çınar, dalları gökyüzüne uzanan, kökleri ise derinlere inen görkemli bir ağaçtı. Gövdesi güneşte parıldıyor, yaprakları rüzgarla hafifçe dans ediyordu. Tam o sırada,ağacın dallarından bir yaprak usulca süzüldü ve Rüzgar’ın avucuna düştü.
Birden Bilge Çınar konuşmaya başladı. Sesi derin ve bilgeceydi:
“Rüzgar, doğa tehlikede. İnsanlar ormanımıza zarar veriyor. Ağaçları kesiyor, çöplerini bırakıyor, hayvanların yuvalarını yok ediyor. Eğer bir şey yapmazsak bu güzel orman yok olacak!” dedi.
Rüzgar hayretle sordu:
“Ne yapabilirim ki? Ben sadece bir çocuğum.”
Bilge Çınar dallarını hafifçe sallayarak gülümsedi:
“Her şey küçük bir adımla başlar Rüzgar. Senin cesaretin ve sevgin bu ormanı kurtarabilir. Sana doğanın sihirli koruyucularını tanıtacağım. Onlar sana yol gösterecek.”
Rüzgar bir anda ağacın dallarından çıkan ışık huzmelerini gördü. Bu ışıkların içinden üç minik varlık ortaya çıktı. İlk başta parlayan yıldızlar gibi görünseler de yakından bakınca her birinin farklı bir şekli ve parlaklığı vardı.
Doğanın Koruyucuları ile Tanışma
Birinci koruyucu küçük bir peri gibiydi. Kanatları kelebekler gibi zarifti ve her hareketinde arkasında ışıltılar bırakıyordu.
“Ben Pericik“ dedi ince, nazik bir sesle. “Çiçeklerin, böceklerin ve bitkilerin koruyucusuyum. İnsanlara doğanın güzelliklerini hatırlatmak için varım.”
İkinci koruyucu küçük bir kuştu. Tüyleri gökkuşağı gibi parlıyordu ve neşeli bir cıvıltıyla konuştu:
“Ben Minik Kuş! Ormanın hayvanlarını ve düzenini korurum. İnsanlara bu dünyanın sadece onların olmadığını hatırlatırım.”
Üçüncü koruyucu ise bir su damlası şeklindeydi. Kristal kadar berrak ve parlaktı. Yumuşak bir sesle konuştu:
“Ben Su Damlası. Göletleri, dereleri ve suyu korurum. Çünkü su olmadan hiçbir canlı yaşayamaz.”
Rüzgar bu küçük ama güçlü koruyuculara hayranlıkla baktı.
“Peki benim görevim ne olacak?” diye sordu.
Bilge Çınar gür sesiyle yanıtladı:
“Sen insanların doğaya verdiği zararları durduracaksın. Koruyucular sana rehberlik edecek.”
İlk Görev: Ormanı Temizlemek
Rüzgar ve koruyucular hemen işe koyuldular. İlk sorun ormanda biriken çöplerdi. İnsanlar piknik yapıp plastik şişeler, teneke kutular ve kâğıtlar bırakmıştı. Pericik çöplerin çiçeklerin büyümesini engellediğini söyledi. Minik Kuş ise çöplerin hayvanlara zarar verdiğini anlattı.
Rüzgar köydeki arkadaşlarını çağırdı ve onlarla birlikte bir temizlik etkinliği düzenledi. Çocuklar büyük bir hevesle çöp topladı. Plastik şişeleri geri dönüştürmek için ayırdılar, teneke kutuları toplayıp metal atık kutusuna götürdüler. Temizlik sonunda orman tekrar nefes alır gibi oldu.
İkinci Görev: Toprağı Canlandırmak
Bir gün Pericik, kurumuş çiçekleri ve solmuş bitkileri gösterdi.
“Toprak kirlenirse çiçekler büyüyemez, böcekler yuva yapamaz.” dedi.
Rüzgar köyün yaşlılarından toprağın nasıl iyileştirilebileceğini öğrendi. Çocuklarla birlikte doğal gübre hazırladılar ve kurumuş yerlere serptiler. Birkaç hafta içinde çiçekler yeniden açmaya başladı.
Üçüncü Görev: Hayvanları Koruma
Minik Kuş ormanda yuvaları zarar görmüş kuşları ve evsiz kalan tavşanları gösterdi.
“İnsanlar ağaçları kesince bizim yuvalarımız kayboluyor.” dedi üzgün bir sesle.
Rüzgar köydeki insanlara bunun ne kadar önemli olduğunu anlattı. Çocuklarla birlikte ağaç dallarından kuş yuvaları yaptı, tavşanlar için ormanın güvenli köşelerine saklanacak yerler hazırladı.
Büyük Tehdit: Ağaç Kesiciler
Bir sabah köyden bir grup insan ormanın bir kısmını kesmek için geldi. Ellerinde baltalar ve testereler vardı. Rüzgar cesaretle onların önüne geçti.
“Lütfen durun!” diye bağırdı. “Bu orman sadece sizin değil. Hayvanların yuvası; bizim temiz havamız ve suyumuz buradan geliyor. Eğer bu ağaçları keserseniz hepimiz zarar görürüz.”
Köy halkı bir süre düşündü. Rüzgar’ın sözleri ve Bilge Çınar’dan esen güçlü rüzgar onların hatalarını fark etmesini sağladı. Ağaçları kesmek yerine fidan dikmeye karar verdiler.
Sonunda Büyük Bir Şenlik
Orman yeniden canlanmıştı. Çiçekler açtı, kuşlar yuvalarına döndü, dereler berrakça akmaya başladı. Köyde büyük bir şenlik düzenlendi. Herkes Rüzgar’a ve doğa koruyucularına teşekkür etti.
Rüzgar gülümseyerek şöyle dedi:
“Doğayı korumak hepimizin görevi. Eğer doğayı sever ve ona iyi bakarsak o da bize güzelliklerini sunar.“
Bilge Çınar, Pericik, Minik Kuş ve Su Damlası, Rüzgar’a teşekkür ederek ormanın derinliklerine çekildiler. Ama Rüzgar her zaman onların sesini kalbinde duyacağını biliyordu.
Tavsiye: Bu masala benzer masal okumak için Eğitici Masallar ve Uzun Masallar sayfalarımızı inceleyebilirsiniz.