Pamuk Prenses ve Yedi Cüceler Masalı Hakkında
Pamuk Prenses masalı dünyanın en bilinen masallarından biridir ve ilk olarak Grimm Kardeşler tarafından derlenmiştir. Kötü kalpli bir kraliçenin güzelliğiyle ün salan üvey kızı Pamuk Prenses’i kıskanması ve onu öldürmeye çalışması üzerine kuruludur. Masal, iyiliğin kötülüğe karşı zaferini ve sevginin gücünü anlatır. Pamuk Prenses, yedi cüceler, sihirli ayna ve zehirli elma gibi simgeleriyle unutulmaz bir klasik haline gelmiştir.
Pamuk Prenses Masalı Oku
Bir varmış, bir yokmuş… Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, uzak diyarlarda, koca bir krallık varmış. Bu krallıkta çok güzel bir kraliçe yaşarmış. Kraliçenin en büyük hayali bir gün bir çocuğu olmasıymış. Bir kış günü, kraliçe sarayın büyük penceresinin önünde otururken kar yağmaya başlamış. Beyaz kar taneleri süzülerek yere inerken kraliçe iğneyle bir kumaş dikiyormuş. O sırada dikkatsizce iğneyi eline batırmış ve birkaç damla kan bembeyaz karın üzerine düşmüş. O an kraliçe içinden bir dilek tutmuş: “Keşke bir kızım olsa… Kar kadar beyaz tenli, kan kadar kırmızı yanaklı, ve abanoz kadar siyah saçlı…”
Bir süre sonra, kraliçenin dileği gerçek olmuş. Güzel mi güzel bir kız bebek dünyaya getirmiş ve ona “Pamuk Prenses” adını vermiş. Fakat ne yazık ki Pamuk Prenses’in annesi çok uzun süre yaşamamış ve küçük yaşta vefat etmiş. Kral uzun bir süre yas tuttuktan sonra başka bir kraliçeyle evlenmiş.
Bu yeni kraliçe çok güzelmiş ama bir o kadar da kibirli ve kıskanç biriymiş. En sevdiği şey her gün sihirli aynasının karşısına geçip ona “Ayna ayna, söyle bana, var mı benden güzeli bu dünyada?” diye sormakmış. Ayna da her zaman ona “Sen, kraliçem, bu dünyadaki en güzelisin.” cevabını verirmiş. Kraliçe bu cevabı duydukça daha da mutlu olur, kendini dünyanın en güzel kadını hissedermiş.
Yıllar geçmiş, Pamuk Prenses büyümüş ve genç bir kız olmuş. Teninin beyazlığı, saçlarının siyahlığı ve yanaklarının kırmızılığı her geçen gün daha da güzelleşmiş. Bir gün kraliçe yine aynasına sormuş: “Ayna ayna, söyle bana, var mı benden güzeli bu dünyada?” Ancak bu sefer ayna farklı bir cevap vermiş: “Sen güzelsin, kraliçem, ama Pamuk Prenses senden daha güzel.”
Kraliçe bu cevabı duyunca öfkeyle titremiş. Kıskançlığı bir ateş gibi içini yakmış. O andan itibaren Pamuk Prenses’e karşı nefret beslemeye başlamış ve ondan kurtulmak istemiş. Planını gerçekleştirmek için saraydaki avcıyı yanına çağırmış. Avcıya Pamuk Prenses’i ormana götürmesini ve onu orada öldürmesini emretmiş. Avcı önce bu korkunç emri yerine getirmek istememiş ama kraliçeden korktuğu için boyun eğmek zorunda kalmış.
Bir gün avcı Pamuk Prenses’i ormana götürmüş. Pamuk Prenses o kadar safmış ki avcının niyetinden habersiz, mutlu mutlu ormanda yürüyormuş. Avcı tam onu öldüreceği sırada Pamuk Prenses ona yalvarmış: “Ne olur, bana kıyma! Ben kimseye zarar vermedim. Beni burada bırak, bir daha saraya geri dönmem.” Avcı, Pamuk Prenses’in gözlerindeki masumiyeti görünce onu öldürememiş. “Kaç git, bir daha sakın geri dönme,” demiş ve Pamuk Prenses’i ormanda bırakmış.
Pamuk Prenses ormanın derinliklerinde ne yapacağını bilmez halde dolaşmaya başlamış. Ormanın içi karanlık, sessiz ve ürkütücüymüş. Ağaçların dalları karanlıkta dev yaratıklar gibi görünüyormuş. Ancak Pamuk Prenses cesur bir şekilde ilerlemiş ve ne kadar yorulsa da vazgeçmemiş. Sonunda, ağaçların arasında küçük bir kulübe görmüş. Kulübenin kapısı aralıkmış. Pamuk Prenses usulca içeriye girmiş.
Kulübenin içinde her şey çok küçükmüş: Küçük bir masa, yedi küçük sandalye ve yedi küçük yatak. Pamuk Prenses çok yorgun olduğu için masaya oturmuş ve masanın üzerinde bulduğu yiyeceklerden bir lokma yemiş. Sonra yedi küçük yataktan birine uzanmış ve hemen derin bir uykuya dalmış.
Gece olunca bu kulübede yaşayan yedi cüce, madenden işlerini bitirip eve dönmüşler. Kapıyı açtıklarında kulübede bir değişiklik fark etmişler. Masanın üzerindeki yiyeceklerin bir kısmı yenmiş ve birileri yatağa uzanmış. Yavaşça yatağın yanına gitmişler ve Pamuk Prenses’i görmüşler. Cüceler bu güzel kızı görünce çok şaşırmışlar. “Kim bu genç kız?” diye birbirlerine sormuşlar. Pamuk Prenses uyanınca başına gelenleri cücelere anlatmış.
Yedi cüceler Pamuk Prenses’e çok acımış ve ona kulübelerinde kalmasını teklif etmişler. Pamuk Prenses de bunu kabul etmiş. Cüceler ona her gün madene gittiklerinde kulübede kalmasını, kimseye kapıyı açmamasını tembihlemişler. Çünkü kraliçenin onu arayacağını biliyorlarmış.
Bu sırada kraliçe sarayında aynasının karşısına geçmiş ve bir kez daha “Ayna ayna, söyle bana, var mı benden güzeli bu dünyada?” diye sormuş. Ayna ise şöyle cevap vermiş: “Sen güzelsin, kraliçem, ama dağların ardında, yedi cücelerle yaşayan Pamuk Prenses senden daha güzel.”
Kraliçe bunu duyunca Pamuk Prenses’in hala hayatta olduğunu anlamış ve öfkeden deliye dönmüş. Bu kez işini şansa bırakmamaya karar vermiş. Pamuk Prenses’i öldürmek için kılık değiştirip yaşlı bir köylü kadın gibi giyinmiş ve zehirli bir elma hazırlamış. Ardından cücelerin kulübesine doğru yola çıkmış.
Kraliçe yaşlı bir köylü kadın kılığında cücelerin kulübesine varmış. Pamuk Prenses cücelerin uyarılarını hatırlayıp kapıyı açmamakta kararlıymış. Ancak yaşlı kadının sevimli ve zararsız görünüşü, Pamuk Prenses’i kandırmış. Kraliçe ona tatlı bir sesle seslenmiş:
“Güzel kızım, sana taptaze elmalar getirdim. Bunlar bahçemde yetişti, tadına bakmaz mısın?”
Pamuk Prenses önce tereddüt etmiş fakat yaşlı kadının elindeki elmayı görünce dayanamamış. Elma o kadar parlak ve kırmızıymış ki tam da onun sevdiği gibi görünüyormuş. Kraliçe elmayı uzatmış ve Pamuk Prenses elmayı alıp bir ısırık almış. Ama o anda Pamuk Prenses’in gözleri kararmış, yere düşmüş ve derin bir uykuya dalmış. Bu elma, kraliçenin hazırladığı zehirli elmaymış.
Kraliçe, Pamuk Prenses’in cansız bir şekilde yerde yattığını görünce kahkahalar atarak oradan uzaklaşmış. “Artık en güzel benim!” diye sevinmiş. Saraya geri döndüğünde aynasının karşısına geçip tekrar sormuş: “Ayna ayna, söyle bana, var mı benden güzeli bu dünyada?” Ayna ise ona nihayet istediği cevabı vermiş: “Sen, kraliçem, bu dünyadaki en güzelisin.”
Akşam olup cüceler eve döndüklerinde Pamuk Prenses’i yerde hareketsiz bulmuşlar. Onu uyandırmak için her yolu denemişler ama nafile. Pamuk Prenses uyanmıyormuş. Onun öldüğünü sanarak büyük bir üzüntüye kapılmışlar. Gözyaşları içinde Pamuk Prenses’i güzel bir cam tabutun içine koymuşlar ve ormanın ortasında bir tepeye yerleştirmişler. Her gün tabutun yanına gelip ona göz kulak olmuşlar.
Günler, aylar, yıllar geçmiş ama Pamuk Prenses hiç yaşlanmamış, cam tabutun içinde güzelliği hep olduğu gibi kalmış. Bir gün, uzak diyarlardan genç ve yakışıklı bir prens bu ormanda yolculuk yapıyormuş. Ormanda yürürken cücelerin yanına gelmiş ve cam tabutun içindeki Pamuk Prenses’i görmüş. Pamuk Prenses’in güzelliği karşısında büyülenmiş ve ona yaklaşmış.
Cücelerden, Pamuk Prenses’in hikayesini öğrenen prens çok üzülmüş. Ona duyduğu derin bir sevgiyle eğilip Pamuk Prenses’in alnına bir öpücük kondurmuş. İşte o anda sihir bozulmuş! Pamuk Prenses birden derin bir nefes almış, gözlerini açmış ve uyanmış. Cüceler ve prens şaşkınlıkla ona bakarken, Pamuk Prenses nazikçe gülümsemiş.
Pamuk Prenses kendini kurtaran prensle göz göze geldiğinde hemen ona içten bir teşekkür etmiş. Prens, Pamuk Prenses’e olan sevgisini dile getirmiş ve ona evlenme teklif etmiş. Pamuk Prenses de prensin bu teklifini kabul etmiş. Cüceler de bu duruma çok sevinmiş ve büyük bir kutlama yapmışlar.
Pamuk Prenses ve prens saraya geri dönüp büyük bir düğün yapmışlar. Kötü kalpli kraliçe ise bu düğünü duymuş ve öfkeden deliye dönmüş. Ancak kendi kötülüğüyle yüzleşmek zorunda kalmış ve saraydan kaçıp kaybolmuş.
Pamuk Prenses ve prens, krallıkta mutlu ve huzurlu bir hayat sürmüşler. Cüceler de onları sık sık ziyaret etmiş ve dostlukları hiç bozulmamış.
Onlar ermiş muradına, biz çıkalım kerevetine…
Gökten üç elma düşmüş: Biri anlatanın, biri dinleyenin, biri de güzel yürekli herkesin başına!
Öneri: Bu masala benzer masal okumak için Klasik Masallar sayfamızı inceleyebilirsiniz. Masal izlemek için Masal Videoları sayfamıza göz atabilir veya YouTube Kanalımızı ziyaret edebilirsiniz.