Bir varmış, bir yokmuş. Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, yemyeşil çayırların ortasında küçük bir çiftlik varmış. Renkli çiçeklerle bezeli, geniş meraları ve berrak dereleriyle insanın içini ferahlatan bir yermiş. Bu çiftlikte birçok hayvan varmış: bahçedeki ağaçların dallarında şarkı söyleyen kuşlar, koşuşturan tavşanlar, gururlu tavuklar, sevimli keçiler, yumuşak tüylü koyunlar ve sakin inekler…
Bu ineklerden biri diğerlerinden biraz farklı olan ve çiftlikteki herkes tarafından iştahıyla tanınan Obur İnek adında bir inekmiş. Diğer inekler günde üç öğün yemek yerken o neredeyse gün boyu bir şeyler atıştırırmış. Kahvaltıda en çok otu o yer, öğle molasında en çok suyu o içer ve akşam yemeğinde de en çok yemi o tüketirmiş.
Obur İnek’in en yakın arkadaşı olan Kaz Gümüştüy her zaman ona “Obur İnek’ciğim, bu kadar yemek yemek sana zarar verebilir!” diye hatırlatırmış.
Ama o hep gülerek “Merak etme Gümüştüy, ben yedikçe mutlu oluyorum. Hem zararı olsa hissederdim.” diye cevap verirmiş.
Gümüştüy başını iki yana sallar ve “Her şeyin fazlası zararlıdır, bunu unutma. Bir gün başına iş açacak.” diye karşılık verir ama Obur İnek onu hiç dinlemezmiş. Her zaman midesinin sesini takip edermiş.
Gizemli Yemek

Güneşli bir yaz gününün sabahında Obur İnek otlağa çıkmış, taze otları yemiş, dereden su içmiş ve yine de doymamış. Derken ahırın yanında duran bir masa görmüş. Masanın üstünde daha önce hiç görmediği bir yemek varmış. “Bu ne güzel kokuyor böyle!” diye düşünmüş ve biraz daha yaklaşmış.
O sırada Gümüştüy oradan geçiyormuş.
— “Dur Obur İnek! O masadaki Çiftçi Ahmet amcanın özel yemeği. Süper Sarımsaklı Yemek! İnsanlar için hazırlanmış, hayvanlar için değil!” diye bağırmış.
Çiftlikteki en yaşlı hayvan olan Kara Koyun da otlarken başını kaldırıp seslenmiş:
— “Öyle her gördüğün yemeği yeme Obur İnek. Gümüştüy haklı, o yemek bizim için değil.”
Obur İnek başını sallamış:
— “Ama çok güzel kokuyor. Hem biraz denemekten ne çıkar ki?”
Kara Koyun uyarmış:
— “O yemekte çok fazla sarımsak var. Kokusundan bile anlaşılıyor.”
Uzaktan onları izleyen Meraklı Tavuk da seslenmiş:
— “Ben de merak ediyorum nasıl bir tadı var ama kokusu bile çok keskin. Yiyemem.”
Obur İnek arkadaşlarının uyarılarını dinlemeden masaya yaklaşmış. Kimse görmeden hızlıca bir lokma almış, sonra bir lokma, sonra bir lokma daha…
— “Mmm, ne kadar lezzetli!” demiş kendi kendine. Ve dayanamayıp bütün yemeği bitirmiş!
Felaket Başlıyor

Obur İnek yemeği bitirdikten sonra sanki hiçbir şey olmamış gibi çayırda uzanmış ve güneşin tadını çıkarmaya başlamış. Ama bir süre sonra karnında bir guruldama hissetmiş.
— “Gluk… gluk… gluk…” diye sesler geliyormuş karnından.
“Bu da ne? Biraz fazla yedim galiba.” diye düşünmüş kendi kendine. Rahatlamak için hızlı hızlı nefes alıp vermeye başlamış. Ancak nefes alıp verdikçe etrafa pis bir koku yayılmış!
O anda ahırın önünde dolaşan Karabaş durup burun deliklerini açmış:
— “Amanın! Bu ne koku böyle? Sanki bin tane sarımsak birden patlamış!”
Obur İnek şaşırmış:
— “Ne kokusu? Ben bir şey hissetmiyorum.” demiş.
Tam o sırada Meraklı Tavuk koşarak yanlarına gelmiş:
— “Duydum ki Süper Sarımsaklı Yemek’i yemişsin! Tadı nasıl… ÖĞĞK! Bu koku da ne?” demiş ve hemen burnunu tutarak geri geri kaçmış.
Obur İnek endişelenmeye başlamış. Nefesini elinin içine üflemiş ve koklamış:
— “ÖĞĞK! Aman Allahım! Ağzımdan çıkan bu mu?” diye bağırmış.
Çiftlikteki her hayvan Obur İnek’in yanından kaçmaya başlamış. Kaz Gümüştüy, Meraklı Tavuk, Şakacı At, Kara Koyun, Ürkek Tavşan, Gururlu Horoz, Uykucu Kedi… Herkes!
Çiftçi Ahmet amca ahıra geldiğinde:
— “Bu koku da ne böyle? Yoksa sarımsak deposu mu patladı?” diye sormuş.
Tam Obur İnek’in yanından geçerken kokuyu fark etmiş ve burnunu tutarak oradan uzaklaşmış.
— “Vay canına! Obur İnek, akşam yemeği için hazırladığım Süper Sarımsaklı Yemeği sen mi yedin yoksa?” demiş.
Obur İnek utançla başını eğmiş.
Yalnızlığın Acısı

O günden sonra Obur İnek çiftlikte tek başına kalmış. Hiçbir hayvan ona yaklaşmak istemiyormuş. Yemyeşil çayırda tek başına otluyor, berrak dereden tek başına su içiyormuş. Akşam olduğunda ahırın bir köşesinde yalnız yatıyor, diğer inekler ondan uzakta duruyormuş.
— “Keşke arkadaşlarımı dinleseydim. Şimdi kimse benimle konuşmuyor, kimse benimle oynamıyor!” diye çok üzülmüş.
Bir akşam Kaz Gümüştüy ahıra gelmiş ve uzaktan seslenerek konuşmuş:
— “Obur İnek’ciğim, bu kokunun geçmesi biraz zaman alacak. Sarımsak çok güçlü bir bitki. Keşke seni uyardığımda dinleseydin.”
Obur İnek ağlamaklı bir sesle:
— “Haklısın Gümüştüy, keşke seni dinleseydim. Şimdi bütün arkadaşlarımı kaybettim. Bu kokudan nasıl kurtulurum?” diye sormuş.
Gümüştüy düşünmüş:
— “Kara Koyun ve ben çözüm bulmak için kitaplara bakacağız. Merak etme, mutlaka bir yolu vardır.” diyere onu rahatlamaya başlamış.
Kurtuluş Planı

Ertesi gün Gümüştüy ve Kara Koyun, Obur İnek’e uzaktan seslenmişler:
— “Buldum! Çiftçi Ahmet amcanın bahçesinde nane yaprakları var. Nane, sarımsak kokusunu alabilir.” demiş Gümüştüy.
Obur İnek heyecanlanmış:
— “Gerçekten mi? Hemen deneyeceğim!”
— “Ama bu sefer hemen atlama! Nanelerin hepsini birden yeme. Yavaş yavaş çiğne ve koku azalana kadar her gün bunu yap.” demiş Kara Koyun.
Obur İnek hemen bahçeye koşmuş ve naneleri dikkatle toplamaya başlamış. Bu sefer arkadaşlarının sözünü dinlemiş ve sadece birkaç yaprak almış.
Naneleri ağzında yavaş yavaş çiğnerken, “Mmm, bu da güzel kokuyor,” diye düşünmüş. “Ama bu sefer sadece birkaç yaprak yiyeceğim.”
Günler geçmiş. Her gün nane yaprakları çiğneyen Obur İnek’in ağzından yayılan sarımsak kokusu yavaş yavaş azalmaya başlamış. İlk önce Gümüştüy sonra Kara Koyun ve zamanla diğer hayvanlar Obur İnek’e yaklaşmaya başlamışlar.
— “Koku hâlâ var ama dayanılabilir düzeyde!” demiş ve Obur İnek’in yanında durmuş.
Meraklı Tavuk:
— “Artık sana yumurta ikram edebilirim.” diyerek bir yumurta getirmiş.
Ders Alınmış Bir Son

Bir süre sonra Obur İnek’in sarımsak kokusu tamamen geçmiş. Bütün arkadaşları tekrar onunla konuşmaya, oynamaya ve vakit geçirmeye başlamış.
Obur İnek artık daha dikkatli yiyor, her gördüğünü hemen ağzına atmıyor ve en önemlisi arkadaşlarının uyarılarını dinliyormuş.
Bir akşam bütün çiftlik hayvanları ahırın önünde toplanmışlar. Obur İnek onlara başından geçenleri anlatmış:
— “Arkadaşlar ben çok büyük bir hata yaptım. Sizleri dinlemediğim için çok üzgünüm. Aç gözlülük yapıp her gördüğümü yersem başıma neler gelebileceğini öğrendim!” demiş.
Gümüştüy:
— “Her şeyin fazlası zararlıdır. Bunu sakın unutma.” diye karşılık vermiş.
Kara Koyun başını sallayarak:
— “Önemli olan hata yapmak değil, hatadan ders çıkarmaktır!” diye eklemiş.
Obur İnek gülümsemiş:
— “Evet, ben de artık ne yediğime dikkat edeceğim. Her şeyi tadında bırakacağım.”
O günden sonra çiftlikte herkes mutlu mesut yaşamış. Masal da burada bitmiş.
Gökten üç sarımsak düşmüş. Biri masalı anlatanın başına, biri masalı dinleyenin başına, biri de Obur İnek’in başına…
Tavsiye: Bu masala benzer masal okumak için Hayvan Masalları sayfamızı inceleyebilirsiniz.