Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, gökyüzünün masmavi olduğu ve güneşin altın sarısı ışıklarıyla tarlaları boyadığı uzak diyarlarda bir çiftlik varmış. Bu çiftlikte her cins hayvan kardeşçe bir arada yaşarmış. Tarlalar verimli, çimenler yemyeşil, sular ise ayna gibi berrakmış. Ama en güzeli de hayvanların birbirine olan sevgisiymiş. Bir gün çiftliğe yeni bir misafir gelmiş: Hindi Kabarık adında bir hindi!
Kabarık’ın tüyleri gökkuşağının tüm renklerini barındıran, kuyruğu gururla açıldığında bir yelpazeyi andıran bir güzellikteymiş. Ancak onu asıl özel kılan şey zekâsı, sabrı ve en önemlisi de yaratıcı düşünme yeteneğiymiş.
Daha ilk günden Horoz Gıdak, Kedi Mırmır, Keçi Zıpır ve Koyun Pamuk, Kabarık’la tanışmak için sabırsızlanmışlar.
“Hoş geldin Kabarık!” demiş Gıdak neşeyle. “Senin gibi renkli bir hindiye uzun zamandır ihtiyacımız vardı!”
Kabarık da mahcup bir şekilde kanatlarını kapatıp başını eğmiş ve “Ben de burada olmaktan çok mutluyum. Umarım dostluğunuzu kazanırım.” demiş.
Ve daha o ilk gün Kabarık’ın çiftlikteki serüveni başlamış.
Su Kuyusu Kuruyor

Yaz ayları gelip çatmış. Güneş tepede parladıkça otlar kurumuş, çimenler solmuş. Ama en büyük sorun su kuyusunun kurumasıymış. Tüm çiftlik halkı büyük bir telaşa kapılmış.
“Bu olmaz!” demiş İnek Boncuk, burnunu havaya kaldırarak. “Ben su içmeden süt veremem!”
Koyun Pamuk hemen eklemiş, “Ben yıkanmadan bu sıcaklarda dayanamam!”
Kaz kardeşler Gaga ve Gugu birlikte bağırmış: “Biz susuz kalırsak yumurta bile yumurtlayamayız!”
Hatta çiftliğin sahibi olan yaşlı Mehmet Dede de endişeyle başını kaşımış: “Böyle giderse hayvanlarım perişan olur!” demiş içini çekerek.
Hindi Kabarık ise hiç panik yapmamış. Kanatlarını hafifçe çırpmış, kuyruğunu kabartmış ve düşünmeye başlamış.
— “Herkes sakin olsun,” demiş, “Her sorunun bir çözümü vardır. Belki de daha önce kimsenin aklına gelmeyen bir çözüm…”
Ertesi sabah çiftlik hayvanları Kabarık’ı tarlada çubuklar, ipler ve eski bez parçalarıyla uğraşırken bulmuş.
— “Tüylerini mi onarıyorsun?” demiş kedi Mırmır merakla.
— “Hayır,” demiş Kabarık gözleri parlayarak. “Bir uçurtma yapıyorum. Ama sıradan bir uçurtma değil; su taşıyan bir uçurtma!”
Hayvanlar hayretle bakmış. “Nasıl yani?” diye sormuş Keçi Zıpır.
Kabarık sabırla açıklamış:
— “Rüzgarın yönünü kullanarak yakındaki dereye uçurtmayı gönderip, ucuna bağladığımız küçük bidonları dolduracağız. Sonra rüzgârla geri çekeceğiz. Böylece hiç yorulmadan su getirebileceğiz!”
Horoz Gıdak dudağını bükerek “Ama bu çok zor bir şey!” demiş.
Kabarık ise gülümsemiş:
— “Zor olabilir ama imkânsız değil. Haydi, birlikte deneyelim!” diye cevap vermiş.
İş Birliği

Tüm çiftlik halkı canla başla çalışmış. İnek Boncuk ipleri taşımış, keçi Zıpır düğüm atmış, kazlar kumaş parçalarını dikmiş. Tavuklar tüylerinden en sağlamlarını vermiş uçurtmanın dengesini kurmak için.
Üç gün süren uğraştan sonra gökyüzüne doğru süzülen kocaman bir uçurtma yükselmiş. Ucunda küçük bir su bidonu sallanıyormuş.
Kabarık bir düdük çalmış ve rüzgar yön değiştirmiş gibi olmuş. Uçurtma dereye doğru ilerlemiş. Herkes nefesini tutmuş.
Beş dakika sonra uçurtma geri dönmüş. Bidon doluymuş ve su pırıl pırıl parlıyormuş! Hayvanlar sevinçten zıplamış.
— “Başardık!” diye bağırmış Kabarık.
Çiftliğin tamamı bayram etmiş. Mehmet Dede gözleri dolarak Kabarık’a sarılmış.
— “Sen bu çiftliğe sadece tüylerinle değil, aklınla da renk kattın evlat!” demiş.
Çamur Felaketi

Fakat hayat hep güllük gülistanlık gitmemiş. Ertesi hafta büyük bir yaz yağmuru başlamış. Tarlalar çamurla dolmuş. Civcivler yürüyemez, koyunlar yünlerini kurutamaz olmuş. Tekerlekli yem arabası bile çamura batıp kalmış.
Bu sefer herkes daha önce hiç olmadığı kadar endişeliymiş.
— “Bu işin içinden nasıl çıkacağız?” demiş Pamuk.
Hindi Kabarık ise her zamanki gibi kanatlarını kabartmış, gözlerini kısmış ve yere eğilmiş. “Çamur sadece bir engel değil. Belki de çözümün kendisi olabilir!” demiş gizemli bir şekilde.
Herkes birbirine “Ne demek istiyor acaba bu hindi?” dercesine bakmış.
Kabarık, çamurun kıvamına dikkatle bakmış. Toprağı kanatlarının uçlarıyla yoklamış. Sonra ani bir fikirle ayağa fırlamış.
— “Çamur bize yürümeyi zorlaştırıyor, evet. Ama belki de onunla daha kolay yürünecek bir şey yapabiliriz!” demiş.
Horoz Gıdak şaşkınlıkla sormuş:
— “Nasıl yani? Çamurla çamura karşı mı geleceğiz?”
— “Evet!” demiş Kabarık, gözleri heyecanla parlayarak. “Çamuru kullanarak sertleştirilmiş, düz yollar yapabiliriz. Sonra onları samanla ve dallarla karıştırırsak çamur zamanla sertleşir. Bir çeşit doğal kaldırım olur. Tıpkı eskiden köylerde yapılan toprak yollar gibi!”
İnek Boncuk homurdanarak:
— “Ben bu hindinin söylediklerini yarı yarıya anlıyorum ama kulağa çok mantıklı geliyor!” demiş.
Kabarık hemen görevi bölüştürmüş:
— “Zıpır, sen ahırdan eski samanları getir. Gaga ve Gugu, çalı çırpı toplayın. Boncuk, çamuru sabanla düzle. Gıdak, sen işin organizasyonunu üstlen.”
Kısa sürede herkes harıl harıl çalışmaya başlamış. Çamur, saman ve çalı karışımı yollara serilmiş, üzeri düzleştirilmiş ve kuruması beklenmiş.
Ve nihayet yol ortaya çıkmış! Civcivler tıkır tıkır yürümeye başlamış, yem arabası rahatça ilerlemiş. Koyunlar bile yürürken hoplaya zıplaya mutluluktan meleşmiş.
“Yine başardı!” demiş kedi Mırmır, bir ağacın dalında tembellik ederken. “Kabarık, her felaketi oyuncağa çeviriyor!”
Yıldırım Gecesi

Derken bir gece gök gürlemiş, şimşekler çakmış. Yağmur bardaktan boşanırcasına yağmış. Ama bu sefer yağmurla birlikte yıldırımlar da çiftliğe musallat olmuş.
Bir anda çiftliğin ortasında yükselen eski meşe ağacına yıldırım düşmüş ve yangın başlamış!
Hayvanlar panik içinde oradan oraya koşmaya başlamış. “Yangın var! Yangın!” diye bağırmış tavuklar.
Mehmet Dede hortum yetiştirmeye çalışırken dizinin üstüne kapanmış. “Su yok, hortum kısa! Yangın yayılıyor!” demiş.
Tam o sırada Kabarık, gökyüzüne bakıp yıldırımların yönünü takip etmiş. Sonra kulübesine koşmuş, elinde büyük bir çanla geri dönmüş.
— “Beni dinleyin!” diye bağırmış tüm gücüyle. “Yangını söndürmenin bir yolu var ama herkes çok hızlı olmalı!”
Hayvanlar Kabarık’ın etrafında toplanmış. Kabarık şöyle demiş:
— “Uçurtmalı sistemimizi tekrar kuracağız. Ama bu sefer bidonlara su değil, ıslak yorganlar koyacağız! Onları yangının üzerine bırakacağız. Tıpkı yangın söndüren paraşütler gibi!”
Kazlar hemen uçurtmayı taşımış, Boncuk yorganları suya batırmış. Kedi Mırmır bile pençesiyle düğüm atmaya yardım etmiş.
Ve uçurtma yine göğe yükselmiş… İçinde iki ıslak yorganla birlikte… Ağaçtaki alevlerin tam üstüne geldiğinde, yorganlar serbest bırakılmış.
PAAAT! diye bir ses duyulmuş ve yorganlar alevin üstünü örtmüş. Dumanlar yükselmiş, ardından bir sessizlik olmuş. Sonra nemli bir buhar çıkmış ve yangın sönmüş!
Hayvanlar sevinç çığlıkları atmış. Mehmet Dede gözyaşlarını gizleyememiş. “Bu hindi sadece bir kuş değil! Bir mucit, bir kahraman!” demiş.
Sonbahar Şenliği

Mevsimler dönmüş. Sonbahar çiftliği turuncuya, kızıla boyamış. Çiftlik, Kabarık’ın şerefine bir şenlik düzenlemiş. Tüm hayvanlar birer “mucit kostümü” giymiş: Horoz Gıdak çöp kutusundan dürbün yapmış, koyun Pamuk yapraklardan elbise dikmiş. Kabarık ise basit bir taç takmış: Tüylerinden yapılmış ama çok mütevazı bir taç.
Meydanın ortasında bir kürsü kurulmuş. Horoz Gıdak sahneye çıkıp şöyle demiş:
“Sevgili dostlarım, bazen en parlak zihinler en beklenmedik yerlerde ortaya çıkar. Ve bazen bir hindi, koca bir çiftliğin aklı olur!”
Alkışlar arasında Kabarık kürsüye çıkmış. Mahcup bir ifadeyle kanatlarını kavuşturmuş.
— “Siz bana sadece bir ev değil bir aile verdiniz. Benim yaptığım tek şey elimde olanı en iyi şekilde kullanmaktı. Ve siz de bana inandınız. Birlikte düşündük, birlikte başardık.” demiş.
Ve o günden sonra çftliğin ortasına büyükçe bir tabela asılmış:
“Burada hayaller çamurla yoğrulur, çözümler gökyüzünden iner.”