Bir varmış, bir yokmuş… Ormanın derinliklerinde, yaprakların arasında saklanan yemyeşil bir vadide Miskin Panda adında bir panda yaşarmış. Bu panda adı gibi gerçekten de miskinmiş. Gün boyunca sadece ağaç dallarına sarılıp uyumayı, arada bir bambu yaprakları çiğnemeyi severmiş. Ormanın diğer hayvanları ona Miskin Panda derlermiş çünkü gün boyu uyumaktan başka hiçbir şey yapmazmış.
Bir gün panda yine bir ağacın altında sırtını ağacın koca gövdesine yaslayıp kestiriyormuş. Gözlerini kapamış, derin bir nefes alıp yaprakların hışırtısını dinlemeye başladığı sırada ormanın diğer ucundan gelen hızlı ayak sesleri duymuş. Kafasını yavaşça kaldırıp sesin geldiği yöne bakmış. O da ne? Hızlı Ceylan uzun bacaklarıyla ok gibi fırlamış ve ormanda dört nala koşuyormuş. Herkes onu Hızlı Ceylan olarak tanırmış çünkü ormanda kimse onun kadar hızlı koşamazmış.
Ceylan pandanın yanına yaklaşıp durduğunda neşeyle “Günaydın panda! Bugün yine uyuyor musun?” diye sormuş. Panda gözlerini açmadan mırıldanmış, “Günaydın ceylan. Evet, biraz kestiriyordum.”
Ceylan hafifçe gülümsemiş. “Sen hep kestiriyorsun panda. Hiç mi bir şeyler yapmayı denemiyorsun? Koşmak çok eğlenceli. Baksana bana, bütün ormanı dolaştım, yapraklar arasında dans ettim, güneşin altında koştum.”
Panda bir iç çekmiş, “Ah ceylan, senin kadar hızlı ve enerjik olmayı isterdim ama uyumak ve bambu yemek bana yetiyor.”
Ceylan, pandanın miskinliğine hem şaşırmış hem de biraz üzülmüş. “Ama panda, dünya çok büyük ve güzel. O kadar çok şey var ki görebileceğin! Koşarsan sen de onları keşfedebilirsin.”
Panda yavaşça yerinden kalkmış ağır hareketlerle koca gövdesini doğrultmuş. “Koşmak? Benim için zor bir şey bu. Hem belki de hiç beceremem.”
Ceylan, pandanın omzuna hafifçe dokunmuş. “Denemeden bilemezsin. Gel, bugün benimle ormanın etrafında küçük bir tur at. Belki o kadar hızlı olamazsın ama eminim ki denemek sana iyi gelecek.”
Panda derin bir nefes almış. “Peki, deneyeceğim.” demiş. Pandanın ayakları ağırmış, her adımı büyük bir çaba gerektiriyormuş. Ceylan ise adeta havada süzülürcesine hafifmiş; pandanın yanında durup bekliyor, onu teşvik ediyormuş.
Panda kısa bir süre sonra yorulmuş, nefes nefese kalmış ama ceylanı izlemek ona cesaret vermiş. “Biraz daha,” demiş kendi kendine, “biraz daha denemeliyim.” Ceylan, “Harikasın panda! Bak, yavaş da olsa ilerliyorsun. Bu bir başlangıç!” diye onu cesaretlendirmiş.
Bir süre sonra panda ve ceylan vadinin ucuna varmışlar. Orada güneşin ilk ışıklarıyla parlayan bir gölet varmış. Panda suyun berraklığını ve etrafındaki çiçekleri görünce şaşırmış. “Burası ne kadar güzel!” diye haykırmış. “Burayı daha önce hiç görmemiştim!”
Ceylan gülümsemiş. “İşte Panda, dünya bu kadar güzel. Eğer miskinliğine kapılıp uyursan bunları göremezsin. Ama biraz çaba gösterirsen işte böyle güzelliklerle karşılaşabilirsin.”
Panda suya doğru eğilmiş, yansımasını izlerken, “Sen haklısın ceylan,” demiş. “Miskin olmak kolay ama böyle güzellikleri görmek için çaba göstermeye değer.”
O günden sonra panda eskisi kadar miskin olmamaya karar vermiş. Elbette hala bambu yapraklarını çiğniyor ve ara sıra kestiriyormuş ama her gün ceylanla birlikte ormanda kısa yürüyüşler yapıyor, yeni yerler keşfediyormuş. Yavaş ama istikrarlı adımlarla ilerlemenin ne kadar değerli olduğunu anlamış.
Ve panda artık sadece Miskin Panda değil, Meraklı Panda olarak anılmaya başlamış. Çünkü o artık dünyayı keşfetmeye hazır ve yeni maceralara atılmaktan korkmayan bir panda olmuş.
Tavsiye: Bu masala benzeyen daha fazla masal okumak için Hayvan Masalları sayfamızı inceleyebilirsiniz. Eğer sesli ve animasyonlu masal izlemek istiyorsanız YouTube Kanalımızı ziyaret edebilirsiniz.