Bir zamanlar yemyeşil bir vadinin içinde geniş bir çayırlıkta ailesiyle birlikte yaşayan bir tay vardı. Bu küçük tayın adı Kadife idi. Kadife diğer taylardan çok farklıydı. Uzun, güçlü bacakları ve ışıldayan kahverengi tüyleri vardı. Ama onun en dikkat çekici özelliği her şeyi tek başına yapmayı sevmesiydi.
“Yardım istemek mi? Hayır, buna hiç gerek yok!” derdi sürekli. Zorluklarla kendi başına mücadele etmekten hoşlanırdı. Ama ailesi onun bu düşüncesine pek katılmazdı. Annesi sık sık:
“Kadife herkes zaman zaman yardıma ihtiyaç duyar. Yardımlaşmak, dostluğun ve başarının anahtarıdır.“ derdi.
Fakat Kadife bunu anlamakta zorluk çekiyordu. Bir gün vadinin ötesindeki büyük ormanı keşfetmek istedi. Annesi onu uyararak:
“Kadife o orman sıradan bir orman değil. Oradaki zorluklar ancak yardımlaşmayı bilenlerin üstesinden gelebileceği türden. Dikkatli ol.” dedi.
Kadife gülümseyerek cevap verdi:
“Merak etme anne! Ben her şeyi halledebilirim.”
Sabahın erken saatlerinde vadiden ayrıldı ve ormana doğru hoplaya zıplaya yola koyuldu.
Büyülü Ormana İlk Adım
Kadife ormanın içine girdiğinde ağaçların uzun gövdeleri ve üzerindeki yoğun yapraklarla kaplı gökyüzü onu büyüledi. Kuşların cıvıltısı, hafif bir meltemin yapraklarla dans edişi; her şey o kadar huzur doluydu ki! Ancak ilerledikçe bu huzurun yerini gizemli bir sessizlik aldı.
Bir süre yürüdükten sonra önü sıra akıp giden geniş bir nehirle karşılaştı. Suyun akışı o kadar güçlüydü ki Kadife hemen burayı geçmenin kolay olmayacağını anlamıştı. Nehrin üzerinde birkaç büyük kaya vardı ama kayaların arasındaki boşluklar çok genişti.
Tam o sırada, bir ağacın dalından küçük bir sincap başını uzattı ve cıvıl cıvıl bir sesle seslendi:
“Merhaba! Sanırım bu nehri geçmek istiyorsun. Yardıma ihtiyacın var mı? Ben dalları birleştirip sana küçük bir köprü yapabilirim.”
Kadife, sincapla konuşmadan önce kaşlarını çattı ve kendine güvenle:
“Hayır, teşekkür ederim. Ben bunu kendi başıma yapabilirim.” dedi.
Sincap “Peki öyleyse ama dikkatli ol.” diyerek dalların arasında kayboldu.
Kadife büyük bir kayaya zıpladı. Sonra diğerine atlamak istedi ama tam o anda kayaların üzerindeki yosunların kaygan olduğunu fark etti. Ayağı kaydı ve nehre düştü. Su soğuk ve güçlüydü. Panik içinde çırpındı. Tam o sırada sincap geri geldi ve hızlıca ağaç dallarından bir köprü yaptı. Kadife sincabın yardımıyla sudan çıktı. Üşümüş ve biraz utanç içindeydi ama yine de:
“Teşekkür ederim. Ama ben bunu kendim de yapabilirdim.” diyerek inatçılığını sürdürdü.
Dikenli Çiçek ve Kaplumbağa
Biraz daha yürüdükten sonra ormanın derinliklerinde mis gibi bir koku aldı. Merakla ilerledi ve karşısında büyüleyici bir mor çiçek gördü. Bu çiçek parlak renkleriyle adeta ışık saçıyordu. Kadife çiçeğe yaklaşmak istedi ancak çiçeğin etrafında dikenli bir çalı vardı.
Tam o sırada yavaşça ilerleyen yaşlı bir kaplumbağa çıkageldi.
“Bu dikenli çalının içinden geçmek istiyorsan seni kabuğumla koruyabilirim.” dedi dostça.
Kadife, kaplumbağanın önerisini duymazdan geldi ve çalılara doğru ilerledi. Ama dikenler tüylerine takıldı, bacaklarını çizdi ve ona acı verdi. Bu nedenle geri çekilmek zorunda kaldı.
Kaplumbağa sakin bir şekilde Kadife’nin yanına yaklaştı ve kabuğunu dikenlere karşı siper etti. Kadife kaplumbağanın yardımıyla çiçeğe ulaşabildi. Ancak içten içe yine de yardıma ihtiyaç duyduğu için kendini kötü hissediyordu.
Bal Kovanı ve Öfkeli Arılar
Yoluna devam ederken yerde devrilmiş bir ağacın gövdesine takıldı. Ağacın üzerinde bir arı kovanı vardı ve kovanın etrafında balın tatlı kokusu yayıldı. Kadife’nin karnı çok acıkmıştı. “Biraz bal alabilirim.” diye düşündü.
Ancak kovanın etrafına yaklaştığında arıların öfkeli bir şekilde uçuştuğunu fark etti. Tam bal almak üzereyken bir tilki aniden ortaya çıktı.
“Arılarla konuşabiliriz. Eğer izin verirlerse bal alabiliriz.” dedi tilki.
Kadife kendine güvenerek cevap verdi:
“Ben kimseyle konuşmaya gerek duymuyorum. Balı kendim alabilirim.”
Ancak ne olduysa o anda oldu! Arılar kovanlarından çıkıp Kadife’nin etrafında vızıldayarak dönmeye başladı. Kadife panikle koşmaya başladı ve farkında olmadan bir çukura düştü. Çukur çok derindi ve Kadife çıkamıyordu.
Sincap, kaplumbağa ve tilki hemen Kadife’nin yardımına koştular. Hep birlikte çalışarak dallar, taşlar ve iplerle Kadife’yi çukurdan çıkardılar. Bu sefer Kadife’nin gözleri dolmuştu.
Ormanın Sırrı
Kadife onlara dönüp mahcup bir sesle:
“Sanırım hep haksızdım. Yardım almayı ve yardımlaşmayı hafife aldım. Beni kurtardığınız için teşekkür ederim. Sizin sayenizde öğrendim ki yardımlaşmak çok önemliymiş.“
Tam o anda orman birdenbire canlandı. Ağaçlar birer birer ışıldamaya, kuşlar şarkılar söylemeye başladı. Derin bir ses yankılandı:
“Kadife, Yardımlaşma Ormanı’nın sırrını çözdün. Bu ormanda yardımlaşmayı öğrenen herkes ödüllendirilir.”
Bir ışık Kadife’yi sararken, tüyleri daha da parlaklaştı, bacakları daha güçlü oldu ve içi tarif edilemez bir cesaretle doldu. Ama en önemlisi artık yardımlaşmanın gerçek gücünü anlamıştı.
O günden sonra Kadife vadideki en sevilen at oldu. Herkes onun yardımlaşmaya olan inancını ve başkalarına olan desteğini takdir etti. Ve Yardımlaşma Ormanı’nda öğrendiği bu önemli dersi bir daha hiç unutmadı.
Tavsiye: Bu masala benzer masal okumak için Uyku Masalları sayfamızı inceleyebilirsiniz. Masal izlemek için Masal Videoları sayfamıza göz atabilir veya YouTube Kanalımızı ziyaret edebilirsiniz.