Bir varmış, bir yokmuş. Uzak diyarların birinde, koca bir ormanın kıyısında yaşayan Kıvırcık adında sevimli mi sevimli bir köpek varmış. Minik burnu ve kıvırcık kürküyle herkesin dikkatini çeken neşeli bir köpekmiş. Ama onun en sevdiği şey arkadaşlarıyla oyunlar oynamakmış.
Bir sabah ormanın derinliklerinde büyük bir etkinlik olacağını öğrenmiş. Tüm hayvanlar “Orman Oyunları” adını verdikleri bu büyük şenliğe katılacaklarmış. Bu oyunlarda hayvanlar ekipler halinde yarışacak ve ormanın en iyi takım oyuncusunu seçilecekmiş. Kıvırcık bu haberi duyar duymaz heyecanlanmış ve hemen kendi takımını kurmak istemiş.
Fakat bir sorun varmış: Genellikle oyunlarda her şeyi tek başına yapmayı severmiş! Topu en hızlı koşarak kendi atmak, ipi en yükseğe kendi fırlatmak onun hoşuna gidermiş. Ama Orman Oyunları bir takım oyunu olduğu için bu sefer tek başına bir şeyler yapamayacağını anlamış. Bunun için arkadaşlarına danışmaya karar vermiş.

İlk olarak hızlı koşmasıyla ünlü tavşan Tombul‘a gitmiş.
“Tombul, benim takımıma katılır mısın? Orman Oyunları’nda en hızlı sen koşarsın böylece topu en uzağa atabiliriz!” demiş.
Tombul hafifçe gülümsemiş ve demiş ki: “Kıvırcık hız önemli ama bir takım oyunu için sadece hız yetmez. Hepimizin birbirine yardım etmesi, görevleri paylaşması lazım. Takım ruhunu unutmamalıyız.”
Kıvırcık, Tombul’un söylediklerini düşünmüş ama hala her şeyi kendi başına yapabileceğini sanıyormuş. Yine de Tombul’u takıma almış. Sırada bilge baykuş Baykara varmış.
Baykara bilgece bakışlarıyla Kıvırcık’ı dinlemiş ve sormuş: “Peki Kıvırcık, takımda herkesin yeteneklerinden nasıl faydalanmayı planlıyorsun?”
Kıvırcık biraz duraksamış. Çünkü o ana kadar takım oyununda herkesin eşit şekilde katkı sağlaması gerektiğini tam anlamamış. Ama yine de Baykara’yı takıma almış. “Zaten işleri ben hallederim!” diye içinden geçirmiş.
Takım hazırmış! Tombul, Baykara ve minik sincap Fındık ile büyük yarışa katılacaklarmış. Gün gelip çatmış ve Orman Oyunları başlamış. İlk yarış büyük bir dağın tepesine çıkma yarışıymış. Kıvırcık hızla en öne atılmış ama dağın yarısına geldiğinde yorulmuş. Arkasında Baykara ve Tombul yavaş ama kararlı bir şekilde ilerliyormuş. Baykara yükseklerden uçuyor Tombul da onunla birlikte dengeli bir hızda ilerliyormuş.
Baykara birden Kıvırcık’a seslenmiş: “Birlikte çalışmamız lazım Kıvırcık! Sen yorulmuş görünüyorsun. Tombul, Kıvırcık’a yardım et!”
Tombul, Kıvırcık’ın yanına koşmuş ve ona biraz destek olmuş. Hep birlikte tekrar zirveye doğru hızlanmışlar ve sonunda dağın tepesine çıkmayı başarmışlar.
Kıvırcık arkadaşlarının yardımı olmasa yarışı tamamlayamayacağını fark etmiş. Ama hala içten içe kendisinin daha çok çaba gösterdiğini düşünüyormuş. İkinci oyun olan ip çekme yarışında bu düşüncesi tekrar test edilmiş.
İp çekme yarışında Kıvırcık ipi büyük bir güçle çekmeye başlamış ama karşı takımdaki güçlü fil Fili’nin kuvveti karşısında tek başına başarılı olamamış. Tam ip elinden kayacakken Tombul ve Fındık da ipi çekmeye başlamış. Hep birlikte çekmeye devam etmişler ve son bir hamleyle yarışı kazanmışlar. Kıvırcık arkadaşlarının yardımıyla bu sefer de başarıyı elde ettiklerini anlamış ama hala her şeyin kendisine bağlı olduğunu düşünüyormuş.

Son yarış ise zorlu bir bulmaca yarışmasıymış. Kıvırcık bu yarışta hızlı olmak gerektiğini düşünerek hemen bulmacayı çözmeye çalışmış. Fakat ne kadar çabalasa da çözümü bir türlü bulamamış. Baykara sabırla bekleyip: “Kıvırcık bulmacayı çözmek için hepimizin fikirlerine ihtiyacımız var. Sen hızla yapmaya çalışıyorsun ama takım oyununda herkesin katkısına yer vermeliyiz. Fikir alışverişi yapmazsak çözümü bulamayız.”
Kıvırcık derin bir nefes almış ve durup arkadaşlarının önerilerini dinlemeye başlamış. Baykara ve Fındık’ın önerileriyle birlikte hareket ederek bulmacanın çözümünü bulmuşlar. İşte o an Kıvırcık asıl gücün herkesin bir arada çalışmasında olduğunu anlamış.
Orman Oyunları bittiğinde ormanın en iyi takım oyuncusu seçilen Kıvırcık olmuş. Ama bu ödül ona bir şey daha öğretmiş: Asıl önemli olanın kazanmak değil birlikte başarmak olduğunu anlamış. Eğer arkadaşları olmasaydı, bu başarıyı elde edemeyeceğini kabul etmiş ve onlara teşekkür etmiş.
Kıvırcık o günden sonra her oyun ve görevi birlikte yapmanın ne kadar keyifli olduğunu her zaman hatırlamış. Arkadaşlarına güvenmenin, birlikte hareket etmenin ne kadar güçlü olduğunu öğrenmiş. Ve bir daha asla bir takım oyunu oynarken her şeyi tek başına yapmaya çalışmamış. Çünkü anlamış ki “Gerçek güç, birlikte olmaktan gelir!”
Gökten üç elma düşmüş; biri Kıvırcık’ın başına, biri takımının başına, biri de masalı dinleyen çocukların başına!
Tavsiye: Bu masala benzer masal okumak için 5 Yaş Masalları ve 6 Yaş Masalları sayfalarımızı inceleyebilirsiniz.