Bir zamanlar yüksek dağların eteklerinde yeşil ormanlarla çevrili büyüleyici bir göl varmış. Bu göl suyunun berraklığı ve etrafındaki çiçeklerin renkleriyle dillere destanmış. Gölün yakınlarında Göl Prensesi adında nazik ve güzel bir prenses yaşarmış. Onun saçları altın sarısı, gözleri ise gölün suyunun rengi olan parlak maviymiş. Prensesin kalbi ise göl kadar temiz ve duruymuş.
Göl Prensesi’nin en büyük özelliği suyla olan bağıymış. O, suyu hissetmeyi ve anlamayı çok iyi bilirmiş. Eğer gölde bir sorun varsa hemen hisseder ve durumu düzeltmek için harekete geçermiş. Gölün derinliklerinde yaşayan balıklar, su yüzeyinde dans eden nilüferler ve gölün kenarındaki söğüt ağaçları, prensesin dostlarıymış.
Bir gün Göl Prensesi gölün sularında bir değişiklik fark etmiş. Su eskisi kadar berrak değilmiş ve yüzeyde tuhaf bir bulanıklık oluşmuş. Bu durumdan endişelenmiş ve ne olduğunu öğrenmek için gölün etrafını dolaşmaya karar vermiş. Yolda bir su altında yaşayan balık ona yaklaşmış ve gölün suyunun yavaş yavaş kirlenmeye başladığını ve bu yüzden göldeki bitkilerin ve hayvanların zarar gördüğünü anlatmış.
Göl Prensesi hemen harekete geçmiş. İlk olarak gölün kaynağına gitmiş. Orada suyun nasıl beslendiğini ve neden kirlendiğini anlamaya çalışmış. Kaynağın yakınlarında büyük bir taşın altında saklanan karanlık bir büyücünün izlerini bulmuş. Bu büyücü zamanında kötü niyetleri yüzünden krallıktan kovulmuş ve intikam almak için gölü kirletmeye başlamış. Büyücü, gölün suyunu zehirleyerek bütün krallığı yok etmek istiyormuş.
Prenses, büyücünün bu planını öğrendiğinde hemen bir çözüm aramış. Gölün temizliğini geri getirmek ve büyücünün karanlık büyüsünü bozmak için doğanın gücünü kullanmaya karar vermiş. Gölün kenarındaki söğüt ağacından bir dal almış ve onu gölün derinliklerine, en saf yerine bırakmış. Ardından kalbinden gelen bütün sevgiyi ve gücünü bu dala aktarmış. Prensesin sevgisi ve doğaya olan inancı büyüyü bozan bir güç haline gelmiş.
Söğüt dalı gölün derinliklerinde kök salmış ve büyümeye başlamış. Kısa süre içinde gölün her yerine yayılmış ve suyu temizlemiş. Göl Prensesi suyun yeniden berraklaştığını ve bütün canlıların neşe içinde yüzmeye başladığını görünce içi rahatlamış. Ancak büyücü durumu fark etmiş ve prensesi durdurmak için gölün kenarına gelmiş.
Tam o sırada gölün derinliklerinden büyük bir su dalgası yükselmiş ve büyücüyü geri püskürtmüş. Bu dalga prensesin sevgisi ve doğanın gücüyle oluşan bir koruyucuymuş. Büyücü suyun gücü karşısında çaresiz kalmış ve kaçmak zorunda kalmış. Bir daha geri dönmemek üzere karanlık ormanların derinliklerinde kaybolmuş.
Göl Prensesi halkına yeniden huzur getirdiği için çok mutlu olmuş. Gölün suları eskisinden de berrak hale gelmiş ve prensesin bu cesur davranışı tüm krallıkta anlatılmaya başlanmış. Herkes onun ne kadar sevgi dolu ve cesur olduğunu görmüş.
O günden sonra Göl Prensesi her gün gölün kenarına gider, suyun yüzeyinde yansıyan güneş ışıklarını izler ve halkının mutluluğu için şarkılar söyler olmuş. Göl artık sadece güzelliğiyle değil, prensesin sevgisi ve cesaretiyle de tanınırmış.
Masal Okuma Tavsiyesi: Benzer bir prenses masalı olan Şeker Prensesi Masalı‘nı okuyabilirsiniz.