Bir zamanlar çölün derinliklerinde Kum adında genç bir deve yaşardı. Adını çöle rengine hayran olan annesi vermişti ona. Tüyleri de tıpkı çöl kumları gibi yumuşak ve parlak bir kahverengi tonundaydı. Ancak Kum’un alışılmadık bir özelliği vardı: Alışveriş yapmayı çok severdi!
Her hafta sonu pazara gitmek için sabırsızlanır, oradaki incik boncuklar, parıltılı kolyeler ve rengârenk eşarplar onun aklını başından alırdı. Oysa deve arkadaşları ona hep “Bu kadar çok şey almak yerine su ve yiyecek gibi ihtiyaçlarına odaklanmalısın. Çöl zor bir yerdir!” derdi. Ama Kum onları dinlemezdi.
Bir gün pazardan dönerken babasının ona verdiği torbanın iyice ağırlaştığını fark etti. Torbada bir sürü gereksiz eşya vardı: renkli taşlar, boncuklar, ışıltılı bir şal ve daha neler neler… Kum bunları çölün ortasında taşımanın ne kadar zor olduğunu ilk kez fark ediyordu. “Neyse,” dedi kendi kendine. “Evde bir köşeye koyarım, belki bir gün lazım olur!”
Yoluna devam eden Kum aniden susadığını hissetti. Ancak torbası o kadar doluydu ki içine su matarası koymayı unuttuğunu fark etti. “Ah, keşke şu boncuklar yerine su mataramı alsaydım!” diye düşündü. O sırada çölün kuru ve sıcak havası onu iyice yormuştu.
Bir süre sonra yolda diğer deve arkadaşlarından biri olan Tepe ile karşılaştı. Tepe her zaman sırtında su matarası, azıcık yiyecek ve birkaç ihtiyaç malzemesi taşırdı. Kum arkadaşına seslenip su isteyecek gibi oldu ama utanarak vazgeçti. “Kendi hatam yüzünden ona yük olamam.” diye düşündü ve üzgün bir şekilde yola devam etti.
Güneş tepede parıldarken Kum’un karşısına eski bir kervan lideri olan Bilge Deve çıktı. Bilge Deve çöldeki tehlikeleri ve yaşamın inceliklerini bilmesiyle ünlüydü. Kum’u dikkatle inceledikten sonra gülümseyerek “Yolculuğun nasıl gidiyor Kum?” diye sordu.
Kum utana sıkıla başını eğdi. “Biraz zorlanıyorum Bilge Deve. Torbamda bir sürü şey var ama çoğu gereksiz. Şu boncuklar, taşlar ve süs eşyaları… Hepsini pazardan aldım ama şimdi bunların hiçbir işime yaramadığını fark ettim.”
Bilge Deve, Kum’a bilgece bir bakış attı. “Bir yolculukta asıl önemli olan gerçekten neye ihtiyacın olduğunu bilmektir. Çöldeki en kıymetli şey taşıdıklarının sana nasıl hizmet edeceğidir. Her güzel şey, her parıltılı eşya sana fayda sağlamaz. Gereksiz yükleri bırakmayı öğrenmelisin.”
Kum başını sallayarak “Haklısın,” dedi. “Gereksiz şeyler yüzünden su matarama bile yer kalmadı.”
Bilge Deve, Kum’a sırtındaki torbadan birkaç gereksiz eşyayı atmasını ve ihtiyacı olan şeyleri yanına almasını öğütledi. “İhtiyaçlarını karşılayacak, sana destek olacak şeyleri yanında taşı. Unutma, çöl sana her zaman rahat bir yolculuk sunmaz.”
Bu konuşmadan sonra Kum yanında taşıdığı boncukları, taşları ve süs eşyalarını çölün kumlarına bıraktı. Yükü hafifleyince rahatladı ve enerjisi yerine geldi. Artık daha az yoruluyordu ve daha az susuyordu.
Kum’un bu ibretlik yolculuğu bütün çöl boyunca duyuldu. Artık pazara gittiğinde ihtiyacı olmayan şeyleri almıyor, yalnızca ona fayda sağlayacak eşyalar seçiyordu. Bilge Deve’nin sözleri kulaklarında yankılanmaya devam ediyordu: “Gereksiz şeyler seni yorar, ihtiyacın olanlar ise seni korur.”
Ve böylece Kum gereksiz harcamalardan kaçınarak ve ihtiyaçlarını önemseyerek yaşamayı öğrendi. Bu tecrübeyle artık her yolculuğa huzurlu ve hazırlıklı çıkıyordu. Çölün sıcak kumları altında ona öğüt veren Bilge Deve’ye her zaman minnettar kaldı.
Tavsiye: Bu masala benzer masal okumak için 7 Yaş Masalları ve Hayvan Masalları sayfalarımızı inceleyebilirsiniz.