Bir varmış, bir yokmuş. Uçsuz bucaksız mavi bir okyanusun kıyısında, rengarenk mercanlarla dolu bir sahilde bir yengeç ailesi yaşıyormuş. Bu ailedeki en küçük yengecin adı Kıskaç‘mış. Adı gibi kıvrık kıvrık şirin mi şirin kollarıyla tanınırmış. Ancak Kıskaç kendine olan çok az güveniyormuş.
Her sabah sahilde oynayan diğer yengeçler deniz kabuklarını toplar, dalgaların getirdiği şeylerle oyunlar oynarlarmış. Ama Kıskaç hep uzaktan izler, yanlarına gitmeye cesaret edemezmiş. “Ya dalga gelir ve beni uzağa sürüklerse?” ya da “Ya başka yengeçler benimle dalga geçerse?” diye düşünür ve hep geride kalırmış.
Bir gün, Kıskaç’ın dedesi, bilge yengeç Durgun ona yaklaşıp “Kıskaç neden hep arkada kalıyorsun? Sahildeki oyunlar çok eğlenceli gözüküyor.” demiş.
Kıskaç çekingen bir sesle cevap vermiş:
“Dedeciğim ya dalga beni alırsa ya da başka yengeçler bana gülerlerse?”
Dedisi gülümseyerek şöyle demiş:
“Cesaret, korkunun olmadığı bir durum değil korkulara rağmen adım atabilmektir. Sana bir hikâye anlatayım belki ne demek istediğimi daha iyi anlarsın.”
Kırılmaz Kabuk
Bir zamanlar bizim gibi bir yengeç topluluğu yaşarmış. Bu toplulukta Kabuk adında genç bir yengeç varmış. Kabuk hep en zayıf yengeç olduğunu düşünürmüş. Bir gün bir fırtına çıkmış ve bütün yengeçler saklanmak için deliklere koşmuş. Ancak Kabuk yavrub ir deniz canlısının bir kayaya sıkıştığını fark etmiş. Korkusuna rağmen yavruyu kurtarmaya karar vermiş. Tüm cesaretini toplayarak sıkışan yavruyu kurtarmış. O gün Kabuk kendi gücünü fark etmiş ve bir daha asla korkularının onu engellemesine izin vermemiş.
Kıskaç bu hikâyeyi duyduktan sonra düşüncelere dalmış. Dedesi ona “Unutma Kıskaç, kendine inanmazsan güzellikleri kaçırırsın. Kendine bir fırsat ver!” demiş.
Kıskaç’ın Denemesi
Birkaç gün sonra sahildeki yengeçler çok nadir bulunan inci kabuklarını arama yarışı yapmaya karar vermiş. Bu bir gelenekmiş ve kazanan yengeç en cesur yengeç unvanını alırmış. Kıskaç önce korkmuş ama dedesinin sözlerini hatırlayarak denemeye karar vermiş.
Yarış başlamış ve herkes suya dalıp inci kabuğu aramaya koyulmuş. Kıskaç dalgaların altına girerken korkusunu hissetmiş ama kararlılıkla ilerlemiş. Tam bu sırada büyük bir kaya arkasında pırıltılı bir kabuk görmüş. Ama yaklaştığında bir denizanasının kabuğun yanında beklediğini fark etmiş. Denizanasının çok yakıcı kolları varmış.
Bir an durup düşünmüş: “Ya beni çarparsa? Ama cesaretli olmazsam da bu fırsatı kaçırırım!” Tüm cesaretini toplayarak bir plan yapmış. Etrafındaki yosunlardan bir parça koparıp denizanasının dikkatini başka yöne çekmiş. Denizanası yosun parçasına doğru hareket ederken Kıskaç da hızla kabuğu alıp sahile dönmüş.
Sahilde herkes Kıskaç’ın getirdiği pırıltılı inci kabuğunu görünce şaşkına dönmüş. En cesur yengeç unvanını alan Kıskaç o günden sonra korkularıyla başa çıkmanın yollarını daha iyi anlamış.
Son
Bilge Durgun “Cesaretinle sadece kendine değil başkalarına da ilham verdin!” demiş. Kıskaç artık sadece cesur değil aynı zamanda özgüveniyle de tanınan bir yengeçmiş. Ve o günden sonra okyanusun tadını çıkarmaktan asla korkmamış. Gökkuşağının renkleri gibi rengarenk bir hayat yaşamış.
Gökten üç inci kabuğu düşmüş: Biri masalı okuyana, biri masalı dinleyen çocuklara, biri de cesur Kıskaç’a!
Tavsiye: Bu masala benzer masal okumak için 6 Yaş Masalları ve 7 Yaş Masalları sayfalarımızı inceleyebilirsiniz.