Bir varmış, bir yokmuş, yemyeşil ormanın derinliklerinde, minik bir yuvasında yaşayan Cesur adında bir fare varmış. Cesur adından da anlaşılacağı gibi oldukça cesur ve meraklıymış. Ormanda yaşayan diğer hayvanlar Cesur’u çok severmiş çünkü o her zaman dost canlısı, yardımsever ve keşfetmeyi çok seven bir fareymiş.
Bir sabah güneş ışıkları ağaçların arasından süzülürken Cesur yuvasından dışarı çıkmış. “Bugün yepyeni yerler keşfetmeliyim!” diye kendi kendine düşünmüş. Minik burnunu havaya kaldırıp derin bir nefes almış. Orman, o sabah mis gibi çiçek kokularıyla doluymuş. Cesur ayaklarının altındaki yumuşak toprağı hissederek yola koyulmuş.
Yolda yürürken birden uzaktan parlak bir şeyin ışıldadığını fark etmiş. “Bu da ne acaba?” diye merakla düşünmüş ve hemen ışığın geldiği yöne doğru gitmeye başlamış. Cesur ne kadar ilerlediyse ışık o kadar büyümüş. Sonunda büyük, eski bir meşe ağacının dibine varmış. Meşe ağacının köklerinin arasından gelen ışık, ufak bir delikten sızıyormuş.
Cesur deliğin önünde durmuş ve içeriye bakmış. Deliğin içi altın gibi parıldayan ışıklarla doluymuş. “Burada ne olabilir?” diye kendi kendine sormuş ve heyecanla içeri girmeye karar vermiş. Cesur küçük olduğu için, rahatça delikten geçip içeri girmiş. İçeride kocaman bir yeraltı mağarası varmış ve her yerde parıldayan taşlar varmış.
“Vay canına!” diye bağırmış Cesur, gözleri parlayarak. Bu mağara, ormanın sırlarından biriymiş ve Cesur bunu keşfettiği için çok mutlu olmuş. Mağaranın içinde ilerlerken mağaranın derinliklerinden gelen bir su sesi duymuş. Sesin peşinden gitmeye karar vermiş.
Biraz yürüdükten sonra, karşısına berrak bir su birikintisi çıkmış. Su birikintisinin üzerinde, gökkuşağı renklerinde parlayan küçük taşlar varmış. Cesur bu taşlardan birini eline alıp incelemiş. “Bu taşlar harika!” demiş kendi kendine. “Ama neden bu kadar parlıyorlar acaba?”
Tam o sırada su birikintisinin yakınında bir ses duymuş. “Merhaba küçük fare, burası bizim gizli yerimiz,” demiş ince bir ses. Cesur hemen etrafına bakmış ve suyun kenarında küçük, zarif bir canlı görmüş. Bu, minicik bir periymiş!
“Sen kimsin?” diye sormuş Cesur şaşkınlıkla.
“Ben Peri Nila,” demiş peri, gülümseyerek. “Bu mağara bizim evimiz. Burada kardeşlerimle birlikte yaşıyoruz ve bu parlayan taşlar, bizim büyülü taşlarımız. Onlar sayesinde ormana ışık ve renk katıyoruz.”
Cesur hayranlıkla Nila’yı dinlemiş. “Ne kadar güzel! Ama ben buraya tesadüfen geldim. Eğer rahatsız ettiysem özür dilerim,” demiş Cesur kibarca.
Nila gülümsemiş ve “Hayır, rahatsız etmedin! Aslında senin gibi cesur ve meraklı biri buraya ulaşmayı başardığı için çok memnunuz,” demiş. “Ama bu taşların sihrini kullanmak için çok dikkatli olmalısın. Onlar doğanın dengesini koruyor.”
Cesur, Nila’nın söylediklerini dikkatle dinlemiş. “Söz veriyorum, bu güzel taşlara zarar vermem. Ama bir şey öğrenmek istiyorum; bu taşların sırrı nedir?”
Nila suyun kenarına oturmuş ve Cesur’a anlatmaya başlamış: “Bu taşlar ormanın kalbinin enerjisini taşıyor. Onlar ne kadar parlarsa orman da o kadar canlı ve sağlıklı olur. Biz periler bu taşların ışığını koruruz böylece ormandaki tüm canlılar mutlu ve huzurlu yaşar.”
Cesur, perinin anlattıklarına hayran kalmış. “Peki size nasıl yardımcı olabilirim?” diye sormuş.
Nila gülümseyerek, “Aslında çok önemli bir görevimiz var. Bu mağaradaki taşları her yıl bir kez ormanın en uzak köşesindeki eski kayalıklara götürmemiz gerekiyor. Ama biz periler çok küçük olduğumuz için bunu tek başımıza yapamayız. Sen bize yardım eder misin?”
Cesur’un gözleri parlamış. “Tabii ki ederim!” demiş cesaretle. Ve böylece Nila ve diğer periler Cesur’a büyülü taşları göstermişler. Cesur küçük ama güçlü patileriyle taşları toplamış ve ormanın uzak köşesine doğru yola çıkmış.
Yol boyunca ormanın içinde çeşitli engellerle karşılaşmış: Dikenli çalılar, kaygan taşlar ve uzun çimenler… Ama hiç vazgeçmemiş. Her zorluğu azmiyle aşmış. Sonunda ormanın en uzak köşesine varmış ve taşları dikkatlice eski kayalıklara yerleştirmiş.
Nila ve diğer periler, Cesur’un yardımı sayesinde ormanın dengesini korumuşlar ve ona teşekkür etmişler. “Sen gerçekten cesur bir arkadaşsın Cesur. Ormanımızı koruduğun için sana minnettarız!” demiş Nila.
Cesur bu büyük görevi başarmış olmanın gururuyla yuvasına dönmüş. “Bugün hem dostluk hem de yardımlaşmanın ne kadar önemli olduğunu öğrendim,” diye düşünmüş.
O gece yuvasına girip mışıl mışıl uykuya dalarken, Cesur rüyasında yine perilerle maceralar yaşamış. Orman huzurlu bir şekilde uyumaya devam ederken Cesur’un kalbinde yeni keşifler yapmanın ve dostlara yardım etmenin mutluluğu varmış.
İyi geceler, küçük kaşifler! 🌙🐭🧚♀️
Öneri: Bu masala benzer masal okumak için 3 Yaş Masalları ve Uyku Masalları sayfalarımızı inceleyebilirsiniz.