Bir zamanlar yemyeşil bir ormanın derinliklerinde Çıtır adında şen şakrak bir çekirge yaşardı. Ormanın en neşeli canlılarından biriydi. Sabahları güneş doğar doğmaz uzun bacaklarıyla zıplayarak ormanda şarkılar söylemeye başlar, akşam güneşi batana kadar oyun oynardı. En sevdiği şey eğlenmekti. “Hayat kısa!” derdi kendi kendine, “Ne kadar çok oynarsam o kadar iyi!”
Ancak Çıtır’ın bu umursamaz hali ormandaki diğer hayvanlar için bazen sorun yaratırdı. Özellikle Karınca Kıvrık, Çıtır’ın bu sorumsuz davranışlarını bir türlü anlayamazdı.
Karınca Kıvrık ve diğer karıncalar yaz boyunca yiyecek toplayıp kış için yuvalarını hazırlarken Çıtır her zaman onları izler ve kahkahalarla gülerdi.
“Hey Kıvrık!” diye bağırırdı Çıtır. “Bu kadar çalışmana ne gerek var? Yaz mevsimi hiç bitmez! Gel sen de oyun oynayalım.”
Ama Kıvrık her zaman aynı cevabı verirdi:
“Zaman çok kıymetlidir, Çıtır. Şimdi çalışmazsak kışın zor durumda kalırız. Her şeyin bir zamanı var!”
Fakat Çıtır bu sözlere hiç kulak asmaz, çimenlerin üzerine uzanıp gökyüzündeki bulutları seyrederdi.
Bir gün Çıtır her zamanki gibi ormanda eğlenirken hiç bilmediği bir yola saptı. Güneşin ışıkları ağaçların yapraklarından süzülerek etrafı aydınlatıyordu. Kuşlar cıvıldıyor, hafif bir rüzgâr yaprakları hışırdatıyordu.
Çıtır sıçrayarak ilerlerken birden parlak bir ışık gördü. Bu ışık çimenlerin arasında altından yapılmış bir şeyin üzerindeydi. Merakla yaklaşıp dikkatlice baktı. Bu, üzerinde ince işlemeler bulunan dev bir kum saatiydi. Kum saati ışıl ışıl parlıyor adeta büyülü bir hava yayıyordu.
Tam kum saatine dokunacağı sırada melodik bir ses duyuldu:
“Dur bakalım, Çıtır! Bu öyle sıradan bir kum saati değil!”
Çıtır etrafına bakındı ve konuşanın kim olduğunu anlamaya çalıştı. Sonunda rengârenk kanatlarıyla bir kelebek havada süzülerek yanına geldi.
“Ben Zaman Perisi Liva“ dedi kelebek. “Bu kum saati zamanı doğru kullanmayı öğrenmen için buraya kondu. Eğer doğru kullanmayı öğrenirsen hayatın çok daha kolay ve huzurlu olacak. Ama eğer zamanı boşa harcamaya devam edersen işler sandığından daha zor hale gelebilir.”
Çıtır, kelebeğin söylediklerine biraz güldü. “Zamanı doğru kullanmak mı? Benim bol bol zamanım var! Hem oyun oynamak varken neden bunu öğreneyim ki?”
Liva sabırla gülümsedi. “O halde sana bir teklifim var Çıtır. Bu kum saati sana zamanı doğru kullanmayı öğretmek için sihirli görevler verecek. Her gün bir görevi zamanında tamamlamalısın. Eğer kum saatindeki kumlar bitmeden görevlerini başarırsan sana büyük bir ödül vereceğim. Ama eğer zamanında yapamazsan hayatında nelerin eksik olduğunu daha iyi anlayacaksın.”
Çıtır bu teklife şaşırmıştı ama meydan okumayı kabul etti. “Tamam, deneyelim bakalım!” dedi.
İlk Gün: Meyve Toplama Görevi
Ertesi sabah Liva Çıtır’ın yanına geldi ve kum saatini çevirdi. Kumlar ince bir akışla dökülmeye başladı.
“Bugünkü görevin, bir sepet dolusu meyve toplamak. Bunlar kış için gerekli olacak. Ama unutma, kumlar tükenmeden bitirmen gerekiyor!”
Çıtır, “Bu çok kolay bir iş!” diye düşündü. Önce biraz zıpladı, birkaç şarkı söyledi ve hatta yol kenarındaki çiçeklerle oynadı. Zamanın geçtiğini fark etmeden eğlenmeye devam etti.
Sonunda Liva’nın uyarısıyla kum saatine baktı ve kumların neredeyse tükendiğini gördü. Panikle meyve toplamaya başladı ancak zamanında yetişemedi.
“Bugün başarılı olamadın Çıtır.” dedi Liva üzgün bir şekilde. “Eğer bu şekilde davranmaya devam edersen işler daha da zorlaşacak.”
İkinci Gün: Çimen Yuvası İnşası
Ertesi gün Liva yeni bir görev verdi. “Bugün kendine bir yuva yapmalısın. Kış geldiğinde yağmur ve soğuktan korunmak için bir barınağa ihtiyacın olacak.”
Çıtır bu sefer biraz daha ciddiye aldı. Sabah erkenden çimen toplamaya başladı. Ancak kısa bir süre sonra ilgisini başka şeyler çekti. Güneş ışığında parlayan kelebekleri kovalamaya başladı ve yuva yapmayı unuttu.
Zaman ilerlerken tekrar kum saatine baktı ve çok az kum kaldığını fark etti. Telaşla yuvasını yapmaya çalıştı ama yine tamamlayamadan kumlar bitti.
Liva derin bir nefes aldı ve Çıtır’a bakarak “Zamanı doğru kullanmayı öğrenmediğin sürece hep yarım işler yapacaksın.” dedi.
Üçüncü Gün: Ormanın Habercisi
Üçüncü gün Liva ona çok önemli bir görev verdi. “Bugün ormandaki herkese kışın yaklaştığını haber vermelisin. Eğer bunu zamanında yapmazsan diğer hayvanlar hazırlıksız yakalanabilir.”
Bu görev Çıtır’a çok ciddi göründü. Çünkü diğer hayvanların kışa hazırlıksız yakalanmasını istemezdi. Bu yüzden sabah erkenden yola çıktı ve zıplayarak ormanda herkesi uyarmaya başladı.
Bir karıncaya, bir sincaba, bir tavşana giderek kışın geldiğini haber verdi. Günün sonunda görevini başarıyla tamamlamıştı.
“Başardım!” diye sevinçle bağırdı Çıtır.
Liva ona gururla baktı. “Bugün zamanı doğru kullandın Çıtır. Artık anlıyor musun neden her işin bir zamanı var?”
Çıtır başını salladı. “Evet Liva. Zamanı boşa harcamak işleri daha da zorlaştırıyor. Artık zamanı daha iyi değerlendireceğim.”
Sonrası
O günden sonra Çıtır hem oyun oynamayı hem de sorumluluklarını yerine getirmeyi öğrenmişti. Yazın son günlerinde yuvasını tamamladı, kış için yeterince yiyecek topladı ve arkadaşlarına yardım etti.
Zaman Perisi Liva ise ona bir ödül olarak sihirli bir müzik kutusu verdi. Bu kutu Çıtır her çalışmasını tamamladığında neşeli bir melodi çalıyordu. Ve böylece zamanın değerini bilen bir kahraman olarak mutlu ve düzenli bir hayat sürmeye devam etti.
Göklerde uçan Liva gülümseyerek mırıldandı:
“Zaman, doğru kullananlar için en büyük hediyedir.“
Ve masal burada sona erdi.
Tavsiye: Bu masala benzer masal okumak için 7 Yaş Masalları ve Uzun Masallar sayfalarımızı inceleyebilirsiniz.