Bir varmış bir yokmuş, evvel zaman içinde kalbur saman içinde, yemyeşil ağaçların arasında huzurla yaşayan minik bir kaplumbağa varmış. Bu kaplumbağanın adı Cesur‘muş. Küçük, yuvarlak kabuğu parıl parıl parlar, gözleri merakla etrafı izler, dört küçük bacağı onu usulca ormanın her yerine taşırmış. Cesur, adı gibi gerçekten cesur bir kaplumbağaymış ama nehirden çok korkarmış.
Bu nehir ormanın ortasından kıvrıla kıvrıla akan, gürül gürül sesiyle herkesi etkileyen kocaman bir nehirmiş. Su o kadar güçlü akarmış ki hayvanlar nehrin kenarına yaklaşmaya çekinirmiş. Fakat nehrin diğer tarafında yemyeşil otlaklar, rengârenk çiçekler ve meyve dolu ağaçlar varmış. Herkes o tarafın güzelliklerinden bahseder, nehrin öteki tarafındaki lezzetli otları anlatıp dururmuş. Ama hiç kimse nehrin karşısına geçmeye cesaret edemezmiş çünkü suyun hızından çok korkarlarmış.
Cesur ise bu duruma her zaman üzülürmüş. Bir gün nehrin karşısına geçip oradaki güzellikleri görmek istemiş ama nehirden korktuğu için bir türlü cesaret edememiş. Bir sabah Cesur’un içinde bir kararlılık doğmuş. Kendi kendine “Bugün o nehri geçeceğim! Korkumun üstesinden geleceğim!” demiş.
Yola koyulmuş. Yol boyunca tanıdığı hayvanlarla karşılaşmış. İlk olarak dostu tavşanla karşılaşmış. Tavşan, Cesur’un kararlı olduğunu görünce ona sormuş:
“Cesur, nereye böyle hızlı hızlı gidiyorsun?”
“Nehri geçmeye,” demiş Cesur gururla.
Tavşan şaşkınlıkla kaşlarını kaldırmış. “Ama Cesur, o nehir çok tehlikeli! Birçok hayvan denedi ama hiçbiri geçemedi. Hem sen küçücük bir kaplumbağasın, nasıl geçeceksin?” diye sormuş.
Cesur gülümseyerek “Yavaş olabilirim ama azimliyim. Korkularımın üstesinden geleceğim.” demiş ve yola devam etmiş.
Biraz ilerledikten sonra Cesur, baykuşla karşılaşmış. Baykuş büyük bilgeliğiyle her zaman hayvanlara rehberlik edermiş.
“Cesur, bu kadar kararlı görünüyor olman beni şaşırttı. Nehrin diğer tarafına geçmek için cesaretin var mı gerçekten?” diye sormuş baykuş.
“Elbette var!” demiş Cesur. “Korkularımın beni durdurmasına izin vermeyeceğim. Oradaki güzel otlakları görmek istiyorum.”
Baykuş başını eğip düşünmüş, “Eğer gerçekten kararlıysan, akıntının en yavaş olduğu yeri bulmalısın. Sabır ve dikkatle geçebilirsin. Ama acele edersen su seni sürükleyip götürebilir.” demiş.
Cesur, baykuşun sözlerini dinleyip nehir kenarına varmış. Nehir gerçekten güçlü bir şekilde akıyor, sular köpürüyor, dalgalar kıyıya vuruyormuş. Bir an duraksamış çünkü suyun hızı onu çok korkutmuş. Fakat içinden bir ses ona cesur olması gerektiğini hatırlatmış. Gözlerini kapatıp derin bir nefes almış ve kendine “Korkunun beni yenmesine izin vermeyeceğim!” demiş.
Nehrin en sakin olduğu yeri aramaya başlamış. İleri geri yürümüş, suyun derinliğini ve hızını incelemiş. Sonunda baykuşun dediği gibi akıntının en yavaş olduğu bir nokta bulmuş. Yavaşça nehre doğru adım atmış. İlk başta su çok soğukmuş ama Cesur geri dönmemiş.
Adım adım ilerlemiş. Su kabuğunun üstüne çıkmaya başladığında kalbi daha hızlı atmaya başlamış. Ama geri dönmek yerine, nehrin ortasına doğru devam etmiş. Su akıntısı onu biraz sallamış ama Cesur ayaklarını sağlam basmış, sabırlı ve dikkatli bir şekilde ilerlemiş.
“Az kaldı, az kaldı!” diye kendi kendine mırıldanmış.
Sonunda nehrin karşı kıyısına ulaşmış! Yorgun ama mutluymuş. Koca nehri, bir zamanlar ona korkutucu görünse de, sabır ve cesaretle onu geçebileceğini öğrenmiş. Karşıya geçer geçmez gözlerine inanamamış. Çimenler gerçekten de yemyeşil, çiçekler rengarenk ve ağaçlar da meyve doluymuş. Rüzgar tatlı bir şekilde esiyor, çiçekler etrafa mis gibi kokular yayıyormuş.
O anda Cesur’un korkuları tamamen silinmiş. Artık kendine güveni gelmiş ve geri dönerek ormandaki diğer hayvanlara şunu söylemiş:
“Ne kadar zor görünürse görünsün, sabırlı ve cesaretli olduğunuzda her şeyin üstesinden gelebilirsiniz.”
Ve böylece Cesur, tüm hayvanlara hem cesaretin hem de sabrın ne kadar güçlü olduğunu öğretmiş. Nehrin diğer tarafına geçen ilk kaplumbağa olarak ormanda bir efsane haline gelmiş.
Masal bu ya, Cesur’un hikayesi bütün ormanda anlatılır olmuş. Nehrin karşısındaki güzellikler kadar, Cesur’un cesareti de her hayvanın dilinde dolaşırmış.
Gökten üç elma düşmüş: Biri Cesur’a, biri bu masalı anlatana, biri de bu masalı okuyana…
Tavsiye: Bu masala benzer masal okumak için Eğitici Masallar sayfamızı inceleyebilirsiniz. Ayrıca sesli ve animasyonlu masal izlemek istiyorsanız YouTube Kanalımızı ziyaret edebilirsiniz.