Bir varmış, bir yokmuş… Güneşin sıcacık ışıklarının toprakla buluştuğu bir ormanda Küçük Solucan adında bir solucan yaşarmış. Kahverengi ve yumuşacık bedeniyle toprakta kıvrıla kıvrıla dolaşır, günlerini yemek arayarak geçirirmiş. Ancak bir huyu varmış ki ormandaki diğer hayvanlar bu huyundan hiç hoşlanmazmış: Küçük Solucan çok bencilmiş. Bulduğu her şeyi yalnızca kendisi için saklar, kimseyle paylaşmak istemezmiş.
Bencil Solucan’ın Büyük Planı
Bir gün Küçük Solucan yağmurdan sonra toprak üzerinde çokça yemek bulmuş. Çürümüş yapraklar, meyve parçaları ve böcek kalıntılarıyla dolu bu ziyafet tam da onun hayallerini süsleyen bir şeymiş. Bunların hepsini bulduğu deliğin içine taşımış ve kendi kendine mırıldanmış:
“Kimseye bir lokma bile vermem! Bu benim hazinem olacak. Gerekirse kış boyunca yemek aramam!”
Ancak o sırada ormandaki diğer hayvanlar da yiyecek bulmak için uğraşıyormuş. Karınca ailesi bulduğu yaprak kırıntılarını taşırken Küçük Solucan’a rastlamış. Karıncalar nazikçe solucana yaklaşarak:
“Merhaba Küçük Solucan! Bu kadar yiyeceği nasıl taşıdığını gördük. Acaba birazını paylaşabilir misin? Yavrularımız çok aç.”
Ama Küçük Solucan başını sallamış ve sert bir şekilde cevap vermiş:
“Hayır bu yiyecekler benim! Gidin kendinize başka yerden bulun!”
Karıncalar üzgün bir şekilde uzaklaşırken Küçük Solucan gülerek kendi hazinesinin başında keyifle kıvrılmış.
Günler geçmiş ormanın diğer hayvanları Küçük Solucan’ın bencil olduğunu anlamış. Artık kimse onunla konuşmuyor, onun yanına uğramıyormuş. Küçük Solucan ise umursamaz görünüyormuş:
“Benim kimseye ihtiyacım yok ki! Yemeklerim ve ben gayet mutluyuz!”
Ancak bir gün büyük bir problem çıkmış. Küçük Solucan’ın yaşadığı deliğin üstündeki ağacın dalları kuruyup düşmeye başlamış. Ağacın kökleri Küçük Solucan’ın sürekli taşıdığı yiyecekler yüzünden yeterince besin alamıyormuş. Ormandaki diğer hayvanlar Dostluk Ağacı dedikleri bu ağacın kuruduğunu fark etmiş.
Orman sakinlerinden Baykuş, hayvanları toplayarak şöyle demiş:
“Dostluk Ağacı hepimizin gölgesini paylaştığı ve meyveleriyle beslendiğimiz kutsal bir ağaçtır. Eğer bu ağacı kurtarmazsak hepimiz zarar görürüz.”
Hayvanlar ne yapacaklarını düşünürken Küçük Solucan’ın bu durumu önemsemediği ortaya çıkmış.
Bencilce Saklanan Hazine
Bir gece fırtına çıkmış. Rüzgar ağaçları sarsarken Küçük Solucan’ın yiyeceklerle dolu olan deliği suyla dolmaya başlamış. Solucan paniğe kapılmış:
“Ne yapacağım? Yiyeceklerim heba olacak!”
Tam bu sırada karınca ailesi ve diğer hayvanlar Dostluk Ağacı’nın etrafında toplanmış ve köklerini korumaya çalışıyormuş. Solucan hayvanların birlik olup çalışmasını görünce içten içe onların yardımını istemiş ama gururu buna izin vermemiş. Fırtına bitince deliği tamamen suyla dolmuş ve sakladığı tüm yiyecekler toprakla karışmış. Küçük Solucan tamamen yalnız ve aç kalmış.
Ertesi gün aç ve yorgun olan Küçük Solucan hayvanların yanına giderek utangaç bir şekilde konuşmuş:
“Herkesten özür dilerim. Yiyeceklerimi paylaşmadığım için şimdi hepsini kaybettim. Ama eğer bana yardım ederseniz artık bencil olmayacağıma söz veriyorum.”
Hayvanlar bir süre birbirlerine bakmış sonra karınca ailesi öne çıkarak şöyle demiş:
“Eğer gerçekten pişman olduysan seni affederiz. Ancak sözünü tutup bundan sonra paylaşmayı unutmamalısın.”
Küçük Solucan başını sallamış ve yardım etmek için kolları sıvamış. Karıncalarla birlikte yiyecek aramış, Baykuş’un planladığı su kanallarını açmaya yardım etmiş ve Dostluk Ağacı’nın köklerine besin taşımış. Zamanla ağaç yeniden yeşermeye başlamış ve gölgesinde hayvanların neşeyle toplandığı bir yer haline gelmiş.
Mutlu Son
Küçük Solucan artık bencil olmamayı öğrenmiş. Dostlarıyla paylaştıkça mutlu olduğunu fark etmiş. Ormandaki hayvanlar ona bir şans daha verdikleri için sevinçliymiş. Dostluk Ağacı’nın gölgesinde Küçük Solucan şöyle demiş:
“Bencil olduğumda yalnız ve mutsuzdum. Ama şimdi dostlarım var ve her şey daha güzel!”
Öneri: Bu masala benzer masal okumak için Eğitici Masallar ve Uyku Masalları sayfalarımızı inceleyebilirsiniz.