Masal Dinle
Aşağıdaki bölümden masalı dinleyebilirsiniz.
Masal Oku
Bir varmış bir yokmuş. Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, gökyüzünde bulutların üstünde yaşayan küçük bir peri varmış. Bu perinin adı Şirin‘miş.
Şirin diğer periler gibi uçabiliyor, sihir yapabiliyor ve her sabah gökyüzünü rengârenk boyayabiliyormuş. Ama onu diğer perilerden ayıran çok özel bir özelliği daha varmış: Sihirli bir çift ayakkabı! Bu ayakkabılar onu istediği her yere ışık hızıyla götürebiliyor hatta bazen dans ettirirken ayaklarını hafifçe yerden kesebiliyormuş.
Bir gün Şirin gökyüzünde uçarken yer yüzüne inip insanları ziyaret etmeye karar vermiş. Rengârenk çiçeklerle dolu bir ormanın hemen yanında küçük bir köy varmış. Şirin bu köyü çok severmiş çünkü köyün her yanında birbirinden güzel çiçekler ve kuşlar varmış. Ormanın içindeki cıvıltılar, yaprakların hışırtısı ve derenin hafif sesi Şirin’in kalbini hep neşeyle doldururmuş.
Köyde gezinirken birden yere inip çiçeklerin arasında dans etmeye başlamış. Dans ederken o kadar mutluymuş ki zamanın nasıl geçtiğini fark edememiş. Bir süre sonra yorgun düşüp bir ağacın gölgesine oturmuş. Biraz dinlenirken ayaklarının üşüdüğünü hissetmiş ve o sırada ayakkabılarından birinin kaybolduğunu farketmiş!
Endişeyle etrafına bakınmış. “Ah… sihirli ayakkabımı kaybetmişim! Onsuz uçmam çok zor olacak!” demiş kendi kendine. Hemen ayağa kalkmış ve ayakkabısını aramaya başlamış. Çiçeklerin arasına, çalılıklara, dalların altına bakmış ama bir türlü bulamamış.
Bu sırada köydeki çocuklardan biri, Şirin’i ağacın altında endişeli bir şekilde dolanırken görmüş. Bu çocuk, köydeki herkesin çok sevdiği yaşlı terzinin torunu Zeynep‘miş. Zeynep neşeli ve yardımsever bir kızmış. Peri Şirin’in başının dertte olduğunu anlamış ve ona yaklaşmış.
“Merhaba! Bir şey mi kaybettin?” diye sormuş.
Şirin, başını hüzünle sallamış ve “Evet, sihirli ayakkabılarımdan birini kaybettim. Onsuz gökyüzüne dönemem. Ne yapacağımı bilmiyorum.” demiş.
Zeynep Şirin’e bakıp ona yardım etmeye karar vermiş. “Merak etme! Ben ve büyükbabam sana yardım edebiliriz. O çok iyi bir terzidir, belki sana yeni bir ayakkabı yapabilir.” demiş.
Şirin’in yüzüne hafif bir gülümseme yayılmış. “Gerçekten mi? Bana yeni bir ayakkabı yapabilir mi? Ama sihirli olması gerek…” diye karşılık vermiş.
Zeynep Şirin’in elini tutmuş ve “Büyükbabamın yaptığı şeyler sihir gibi güzeldir! Gel hemen ona gidelim.” demiş. Şirin’i büyükbabasının dükkanına götürmüş. Büyükbaba Ahmet köyün en iyi terzisiymiş ve herkes onu çok severmiş. Zeynep, büyükbabasına Şirin’in hikayesini anlatmış.
Büyükbaba Ahmet, Şirin’e bakarak gülümsemiş ve “Ah, sevgili peri, sihirli olmasa da çok güzel bir ayakkabı yapabilirim. Ama sihir ayakkabıda değil, senin içinde zaten!” demiş.
Şirin, büyükbabanın bu sözlerini duyunca rahatlamış. “Gerçekten mi? Teşekkür ederim! Ama sihir olmadan nasıl uçabilirim?” diye sormuş.
Büyükbaba Ahmet ağır adımlarla dikiş masasının başına geçmiş ve Şirin için rengarenk bir ayakkabı yapmaya başlamış. Masanın üzerinde duran kumaşlar, renkli ipler ve küçük düğmelerle harikalar yaratıyormuş. Şirin büyükbabanın ne kadar dikkatli çalıştığını görünce ona güvenmeye başlamış.
Bir süre sonra büyükbaba Ahmet, parıldayan ve zarif bir ayakkabı ortaya çıkarmış. Şirin ayakkabıyı eline almış ve hayranlıkla incelemiş.
“Çok güzel olmuş!” diye bağırmış Şirin. “Ama… Bu ayakkabı sihirli değil, değil mi?” demiş.
Büyükbaba Ahmet, Şirin’e göz kırparak “Sihir dediğin şey her zaman gözle görülmez. Belki de bu ayakkabı kalbinde taşıdığın sihirle birlikte çalışacaktır.” diye cevap vermiş.
Şirin, büyükbabanın sözleri üzerine ayakkabıyı giymiş. Ayakkabı tam da ona göreymiş! Zeynep ve büyükbaba Ahmet, peri Şirin’in biraz daha mutlu olduğunu fark etmişler. Şirin, ayakkabılarıyla birkaç adım atmış, ardından hafifçe zıplamış ve yavaş yavaş havalanmaya başlamış!
Şirin büyük bir şaşkınlıkla gökyüzüne doğru yükselmiş. “Gerçekten uçabiliyorum! Bu ayakkabılar da sihirliymiş!” diye sevinçle bağırmış.
Büyükbaba Ahmet ve Zeynep, Şirin’in bu mutluluğunu görünce gülümsemişler. Ahmet Dede ona göz kırpmış ve “Her şeyin bir parça sihri vardır, yeter ki inanmayı bil!” demiş.
Şirin yeni ayakkabılarıyla gökyüzüne doğru süzülürken kalbindeki sevgi ve inancın sihri harekete geçirdiğini anlamış. Sihir yalnızca sihirli eşyalarla değil, insanın içindeki iyilik ve sevgiyle de var oluyormuş.
Gökyüzünden aşağıya bakıp Zeynep ve büyükbaba Ahmet’e teşekkür etmiş. “Siz olmasaydınız, burada sıkışıp kalırdım. Bana yardım ettiğiniz için sonsuz teşekkürler! Siz de tıpkı benim gibi sihir dolusunuz!” demiş.
Ve o günden sonra Şirin, köydeki herkesi ziyaret etmeyi ve onlara küçük sihirli dokunuşlar yapmayı bir alışkanlık haline getirmiş. Her sabah gökyüzünü boyamadan önce köydeki insanlara yardım etmeyi görev edinmiş. Büyükbaba Ahmet’in ona verdiği ders ise kalbinde hep bir fısıltı olarak kalmış: Sihir, insanın içindedir; yardımseverlik ve sevgiyle büyür.
Gökten üç elma düşmüş: Biri bu güzel ayakkabıyı yapan Ahmet Dede’ye, biri ona inanan Zeynep’e, biri de sihrin gücünü keşfeden Şirin’e…
Öneri: Bu masala benzer masal okumak ve dinlemek için Sesli Masal Dinle sayfamızı inceleyebilirsiniz.
Bir başka ayakkabı masalı için Elif ve Sihirli Ayakkabılar masalını okuyabilirsiniz.