Bir varmış, bir yokmuş, evvel zaman içinde kalbur saman içinde, küçük bir köyde Emre adında yalnız bir çocuk yaşarmış. Emre’nin anne ve babası çok çalıştıkları için Emre sık sık yalnız kalırmış.
5 Yaş Masalları ve 5 Yaş Hikayeleri
5 yaş eğitici hikayeler
5 yaşındaki çocukların meraklarını besleyecek ve gelişimlerine katkıda bulunacak 5 yaş eğitici masallar bu bölümde sizleri bekliyor. Bu yaş grubuna özel olarak hazırlanmış masallar, çocukların hem eğlenmesini hem de yeni şeyler öğrenmesini sağlıyor. Renkler, hayvanlar, doğa, arkadaşlık, paylaşma gibi temel kavramlar eğlenceli ve öğretici bir şekilde işleniyor. Her hikaye çocukların zihinsel gelişimlerine katkıda bulunurken aynı zamanda onların hayal gücünü harekete geçiriyor.
5 yaş uyku masalları oku
Bu masallar çocukların hem keyifli zaman geçirmelerine hem de uyku öncesi rahatlamalarına yardımcı olacak şekilde tasarlanmıştır. Hikayelerdeki yumuşak anlatım ve sevgi dolu karakterler çocukların huzurlu bir şekilde uykuya dalmalarını sağlarken aynı zamanda her seferinde yeni bir bilgi edinmelerine de imkan tanıyor. Hem öğretici hem de eğlenceli içerikleriyle bu masallar çocukların severek tekrar tekrar dinlemek isteyecekleri masallar haline gelecek.
Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, masmavi denizlerin en ışıltılı yerinde, Mercanlar Vadisi denilen büyülü bir yerde, Deniz Kızı Yosun adında bir deniz kızı yaşarmış.
Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, yedi dağın ardında, yedi derenin kıyısında yemyeşil bir orman varmış. Bu ormanda kuşlar ötüşür, dereler şırıldar, rüzgâr yapraklara ninniler fısıldarmış.
Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, gökyüzünün masmavi olduğu ve güneşin altın sarısı ışıklarıyla tarlaları boyadığı uzak diyarlarda bir çiftlik varmış. Bu çiftlikte her cins hayvan kardeşçe bir arada yaşarmış.
Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, yemyeşil ağaçların göğe yükseldiği, rengârenk kuşların cıvıldadığı, her türden hayvanın barış içinde yaşadığı bir ormanda bir deve kuşu yaşarmış. Adı Deve Kuşu Uzunboyun imiş.
Bir zamanlar uzak dağların eteğinde, gökyüzü her sabah maviye boyandığında horozların ötüşüyle uyanan bir çiftlik varmış. Etrafı yemyeşil çayırlarla, rengârenk çiçeklerle ve ışıl ışıl pırıldayan bir dereyle çevriliymiş.
Bir varmış bir yokmuş. Uçsuz bucaksız bir ormanın derinliklerinde, yemyeşil ağaçların göğe yükseldiği, kuşların sabah ezgileriyle güneşi selamladığı bir yerde, Günışığı adında altın renkli tüyleri olan genç bir geyik yaşarmış.
Bir zamanlar uzak diyarlarda yemyeşil ağaçlarla dolu, kuş cıvıltılarının hiç eksik olmadığı büyük bir ormanda Çizgican adında bir zebra yaşarmış. Vücusundaki beyaz çizgiler bulutlar gibi bembeyaz, siyah çizgiler ile yıldızlı bir gökyüzü kadar parlakmış.
Bir varmış bir yokmuş, yemyeşil dağların ardında, göğe uzanan ağaçlarıyla ün salmış Renkli Orman*isminde bir yer varmış. Bu orman yalnızca ağaçlardan, çiçeklerden ibaret değilmiş.
Bir zamanlar uzak bir köyde, fakir bir değirmenci yaşarmış. Bu değirmencinin üç oğlu varmış. Değirmenci bir gün yaşlanmış ve hastalanmış. Son nefesini vermeden önce oğullarını yanına çağırmış.
Uzak diyarların birinde, devasa ağaçlarla çevrili, pırıl pırıl suların maviliğe karıştığı Safir Gölü adında bir yer varmış. O kadar berrakmış ki suda yüzen balıkların yüzgeçleri, rüzgarın dokunuşuyla titreşen nilüfer yaprakları kadar net görülürmüş.
Bir zamanlar çok uzaklarda, yemyeşil dağların eteklerine kurulmuş minicik, sevimli bir köy varmış. Köylüler birbirini tanır, dostlukla yaşarmış. Ve işte bu köyde akıllı mı akıllı, meraklı mı meraklı, Duman adında köpek yaşarmış.
Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, yemyeşil ağaçların göğe uzandığı, kuşların sabah ezgileriyle gökyüzünü süslediği büyük ve görkemli bir orman varmış.
Bir varmış, bir yokmuş… Engin denizlerin ve uçsuz bucaksız maviliklerin derinliklerinde, adı efsanelerle anılan yaşlı bir balina yaşarmış. Ona Bilge Balina derlermiş çünkü denizin gördüğü en bilge ve en tecrübeli varlıkmış.
Bir zamanlar Rinnath Ormanı’nın en derin, en unutulmuş köşesinde, yaprakların arasında gizlenmiş tombul bir tırtıl yaşarmış. Adı Milo’ymuş. Günlerini yemyeşil yaprakları kemirerek, ağaçların dalları arasında huzurlu bir şekilde dolaşarak geçirirmiş.
Mistral Ormanı gün doğarken altın gibi ışıldayan yaprakları ve mavi pınarlarından akan berrak sularıyla bilinen büyülü bir yerdi. Unicorn Nova bu ormanın koruyucusuydu.
Bir zamanlar dünyanın haritalarda görünmeyen bir köşesinde, Mantar Ormanı adında büyülü bir yer vardı. Bu orman sıradan ağaçlar ve çalılarla değil, devasa mantarlar ve ışıldayan bitkilerle doluydu.
Bir varmış, bir yokmuş. Uzak mı uzak, yeşilliklerle dolu, mis gibi çiçek kokularının havada uçuştuğu bir çiftlik varmış. Bu çiftlikte inekler süt verir, tavuklar gurk gurk yumurtlar, koyunlar yumuşacık yünleriyle gezinir, atlar özgürce koşarmış.
Bir varmış, bir yokmuş. Yemyeşil çayırların uzandığı, rüzgârın tatlı tatlı estiği, sabahları horozların neşeyle öttüğü kocaman bir çiftlik varmış. Bu çiftlikte herkesin tanıdığı ama çok az kişinin sevdiği bir keçi yaşarmış. Adı Mızmız Keçi imiş.
Bir zamanlar upuzun ağaçların göğe uzandığı, mis gibi çiçeklerin kokusuyla dolup taşan bir orman vardı. Bu ormanda pek çok hayvan yaşardı ama en hareketlisi, en neşelisi ve en meraklısı küçük bir sincaptı. Adı da Sincap Fındık idi.
Uzak diyarların en yüksek dağlarından birinde, sert rüzgârların estiği, bulutların zirveye dokunduğu bir yerde Şahmur adında bir şahin yaşardı.
Günlerden bir gün, güneş ormanın yemyeşil ağaçlarının arasından süzülüp altın rengi ışıklarını saçarken koca bir fil yavrusu büyük kulaklarını sallayarak göletin kenarında oynuyordu.
Bir varmış, bir yokmuş… Uzak diyarların en yeşil, en güzel, en büyüleyici ormanlarından birinde, adı Kıvırcık olan dikenleri kıvrım kıvrım olan minik bir kirpi yaşarmış.
Bir varmış, bir yokmuş, evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, uzak diyarların birinde büyülü bir orman varmış. Gün ışığının ağaç yapraklarından süzüldüğü, rengârenk çiçeklerin mis kokular yaydığı bu ormanda neşeli mi neşeli, minicik bir serçe yaşarmış.