Büyük ve hareketli bir şehirde, etrafı binalarla çevrili bir mahallede, Efe adında neşeli, meraklı ve yardımsever bir çocuk yaşarmış. Her sabah okula giderken şehrin kalabalık sokaklarında yürür, ağaçların altından geçerken kuşların şarkılarını dinler, marketlerin önünden geçerken tanıdığı insanlara gülümsermiş. Mahalledeki herkesle selamlaşan, herkesin sevdiği bir çocukmuş. Ama iyilik yapmanın sadece büyük şeyler olduğunda önemli olduğunu düşünürmüş.
Bir sabah güneş parıl parıl gökyüzünde parlar, kuşlar cıvıldarken Efe yine okul yoluna koyulmuş. Sokakları geçerken marketin önünde oturan Cemil amcayı görmüş. Cemil amca her zaman Efe’ye “Günaydın, Efe! Bugün de derslerinde başarılar!” der ve ona bir şeker verir, yüzünde sıcak bir gülümseme olurmuş. Ama o sabah yüzünde o alışıldık gülümseme yokmuş. Efe hemen durumu fark etmiş. Yaşlı adamın kaşları çatık, gözleri yorgunmuş ve elleriyle sırtını tutuyormuş.
Efe merakla yanına koşmuş. “Cemil amca neden üzgünsün? Neden böyle duruyorsun? Sana bir şey mi oldu?” diye sormuş.
Cemil amca iç çekerek gülümsemeye çalışmış. “Ah, Efe. Bugün işler pek yolunda gitmiyor. Markete büyük bir kutu gelmiş ama belim çok ağrıyor. Onu eve götüremiyorum, yaşlılık işte… Neyse, bir yolunu bulurum!” demiş. Sesi zayıf ve hüzünlüymüş.
Efe gözlerinde bir parıltıyla “Ben sana yardım ederim, Cemil amca!” demiş. Yaşlı adam önce şaşırmış ama sonra sevinmiş. Efe, kutuyu almak için Cemil amca ile birlikte marketin içine girmiş. Büyük kutuyu görünce biraz ürkmüş ama hemen kendini toparlamış. “Ben bunu taşırım!” demiş cesurca. Kutu ağırmış; Efe’nin kolları yorulmuş ama pes etmemiş. Adım adım ilerleyerek Cemil amcanın küçük evine kadar taşımış.
Efe’nin bu yardımı karşısında Cemil amcanın gözleri dolmuş bir şekilde ona teşekkür etmiş. “Bu küçük yaşta böyle yardımsever olmak büyük bir erdem Efe. İyilik, küçük ya da büyük olsun, her zaman değerlidir. Bu iyiliğini asla unutmayacağım.” demiş.
Efe’nin içi ısınıvermiş. O an yaptığı küçük bir iyiliğin bile bir insanı ne kadar mutlu edebileceğini anlamaya başlamış. Cemil amcanın teşekkürleri kulağında yankılanırken okula doğru yürümeye devam etmiş. Ama bu küçük iyilik yüzünden biraz geç kalmış. Sınıfa girdiğinde öğretmeni, “Efe, neden geç kaldın?” diye sormuş.
Efe, biraz çekinerek Cemil amcaya yardım ettiğini anlatmış. Öğretmeni, Efe’ye sevgi dolu bir bakış atmış. “Efe, yardımsever olmak her zaman önemli bir erdemdir. İnsanlara yardım etmek her zaman doğru olan şeydir. Küçük ya da büyük fark etmez, iyilik her zaman bir iz bırakır.” demiş. Bu sözler Efe’nin zihninde yankılanmış. Küçük bir iyiliğin ne kadar önemli olabileceğini fark etmiş.
O gün okulda arkadaşlarıyla bahçede oynarken en yakın arkadaşlarından biri olan Ela’nın sessizce bir köşede oturduğunu görmüş. Ela genelde oyunların neşeli lideriymiş ama o gün garip bir sessizlik içindeymiş. Efe hemen yanına gitmiş. “Ela, iyi misin? Neden oyun oynamıyorsun? Bir şey mi oldu?” diye sormuş.
Ela başını kaldırıp gözlerindeki hafif gözyaşlarını silmiş. “Bugün annem bana çok sevdiğim bir matara aldı. Ama ben onu okul yolunda kaybettim. Annem çok üzülecek. Ne yapacağımı bilmiyorum!” demiş, sesi titreyerek.
Efe Ela’nın bu haline çok üzülmüş. Matara onun için sadece bir su kabı değil annesiyle arasında özel bir bağmış. Ceplerini kontrol etmiş. O hafta sinemaya gitmek için biriktirdiği küçük parası cebindeymiş. İçinde bir an tereddüt etmiş, sinemaya gitmeyi çok istiyormuş ama Ela’nın mutsuzluğu onun için daha önemliymiş. Hemen kararını vermiş.
“Ela, üzülme. Ben sana yeni bir matara alabilirim. Param var. Hem sinemaya başka bir zaman da gidebilirim.” demiş Efe. Ela önce şaşırmış sonra gözleri sevinçle parlamış.
“Ama bu senin paran. Sinemaya gitmeyi çok istiyordun.” demiş.
Efe gülümseyerek başını sallamış. “Sinemaya başka zaman da giderim. Ama senin mutlu olman şimdi daha önemli.” demiş kararlılıkla. Öğle arasında kantine gitmiş ve Ela için en sevdiği renk olan mor bir matara almış. Ela’nın yüzünde kocaman bir gülümseme oluşmuş. “Teşekkür ederim Efe! Sen gerçekten çok iyi bir arkadaşsın.” demiş.
Efe o gün Ela’nın ne kadar mutlu olduğunu gördüğünde içini tarifsiz bir mutluluk kaplamış. Küçük bir iyiliğin Ela’nın tüm gününü nasıl değiştirdiğini görmüş.
Bir hafta sonra okulda büyük bir etkinlik düzenlenmiş. Öğrenciler takımlar halinde yarışmalar yapacakmış. Efe ve Ela aynı takımdaymış. Efe’nin takımı yarışa çok istekli hazırlanmış. Yarışın başladığı gün herkes çok heyecanlıymış. Ancak yarış başlamadan hemen önce Efe’nin ayakkabısının bağı çözülmüş ve ayağı kayarak yere düşmüş. Diğer çocuklar hızla koşmaya başlamış ama Efe yere oturakalmış. Ayağı acıyormuş ve bir türlü kalkamıyormuş.
Tam o sırada Ela kalabalığın arasından sıyrılarak geri dönmüş. Koşmayı bırakıp Efe’nin yanına gelmiş. “Efe, kalk! Yarışı bırakmayacağız! Ben sana yardım edeceğim.” demiş. Efe’ye elini uzatmış. Efe, Ela’nın elini tutarak yavaşça ayağa kalkmış. Ayakkabısının bağı bağlanmış ve birlikte yeniden koşmaya başlamışlar. Efe arkadaşının bu yardımı sayesinde yarışı tamamlamış. Sonunda kazandıklarında Ela’ya dönüp gülümsemiş ve “Sen de bana iyilik yaptın. Küçük bir yardım bile bazen büyük fark yaratıyor!” demiş.
Efe o gün küçük iyiliklerin birbirini nasıl etkilediğini ve insanların hayatlarında nasıl büyük farklar yarattığını çok daha iyi anlamış. Küçük bir yardım bazen bir dostluk köprüsü kurabilir ya da bir gülümseme yaratabilir. Ve bu iyilikler geri döner ve hayatı daha da güzelleştirir.
Öneri: Bu hikayeye benzer hikaye okumak için 5 Yaş Hikayeleri ve 6 Yaş Hikayeleri sayfalarımızı inceleyebilirsiniz.