Bir zamanlar dev bir ormanın derinliklerinde Yuru adında küçük bir yarasa yaşardı. Diğer yarasalar akşam olunca havada süzüle süzüle uçarken Yuru yerden yalnızca birkaç santimetre havalanabiliyor ve sonra geri düşüyordu. Bu durum onu çok üzüyor ve “Ben neden diğer yarasalar gibi uçamıyorum?” diye düşünüyordu.
Bir gün ormanın en yaşlı canlısı olan Zeytin büyük bir ağaç gövdesinin üzerinde otururken Yuru onun yanına yaklaşarak “Ben neden uçamıyorum?” diye sordu.
Zeytin gür sakallı, büyük gözleri olan bilge bakışlarıyla herkesin saygı gösterdiği bir kuştu. Gülümseyerek “Her canlı kendi yeteneğini bulana kadar bir yolculuk yapar Yuru. Uçmak belki senin yeteneğin değil ama senin başka bir yeteneğin olabilir. Önemli olan onu keşfetmektir!” dedi.
Bu sözler Yuru’nun aklında uzun süre yankılandı. O günden sonra kendini yalnızca uçmaya odaklamak yerine diğer canlıları gözlemeye karar verdi. Belki de keşfedeceği bir yeteneği vardı!
Yuru ve Güzel Sözler
Bir akşam ormanın derinliklerinde yürürken bir grup kuşun sesini duydu. Kuşlar ağaç dallarında şarkı söylüyorlardı. Şarkı o kadar güzeldi ki Yuru bir süre sessizce dinledi. O esnada bir kuş Yuru’yu fark etti ve yanına gelerek “Merhaba, sen neden şarkı söylemiyorsun?” diye sordu.
Yuru “Ben uçamıyorum, şarkı söylemek de benim işim değil!” dedi üzgün bir şekilde.
Kuş cevap verdi: “Şarkı söylemek için uçmana gerek yok. Sadece kalbini dinlemelisin. Hepimiz bir şekilde yeteneklerimizi kullanarak bu dünyayı güzelleştiriyoruz.”
Yuru bir süre düşündü. O an fark etti ki belki de şarkı söylemek de bir yetenekti. Hemen ağzını açarak kendi melodisini söylemeye başladı. Şarkısı ormanın derinliklerinden duyulmaya başlandı ve kuşlar şarkıyı beğenerek ona katıldılar. Yuru bu sayede sesini kullanarak ormanı güzelleştirdiğini düşündü.
Yuru ve Gölgedeki Macera
Bir başka gün Yuru ormanın dışındaki büyük bir kayalığa gitmeye karar verdi. Kayaların arasına girdiğinde her şeyin çok karanlık olduğunu fark etti. Ancak sadece uçmaya odaklandığı için karanlıkta gezinmeyi de unutmuştu. Kendisini karanlıkta kaybolmuş gibi hissetti. Ama sonra bir ışık parlamaya başladı.
“Kim o?” dedi Yuru.
Işığın arkasından bir ses geldi: “Merhaba ben Kara, ormanın gece koruyucusuyum.”
Kara, büyük ve güçlü bir baykuştu. Yuru ona uçamadığını anlattığında gülümseyerek “Bazen insanlar sadece gözleriyle görmek isterler. Ama senin gözlerinin çok keskin. Karanlıkta en iyi seni görebilirim. Eğer bana rehberlik edersen kaybolmam.” dedi.
Yuru, Kara’ya rehberlik ederek kayalıklarda ilerlemeye başladı. Karanlıkta her bir adımı dikkatle atıyor, bir yere çarpmamak için öne eğiliyordu. Hızla ilerlerken Yuru fark etti ki uçmasından ziyade keskin gözleri ve dikkatli bakışları karanlıkta en iyi rehber olmasını sağlıyordu. Bu, Yuru’nun yeni bir yeteneği olduğunu anlamasına yardımcı oldu.
Yuru ve Gölge Oyunları
Yine neşeli bir gün Yuru, ormanın ortasındaki çok yaşlı bir ağacın altında dinlenirken birkaç tavşanın oyun oynadığını fark etti. Tavşanlar gölgelerle çeşitli figürler yapıyorlardı. Bu oyun çok eğlenceli görünüyordu. Yuru da onlara katılmak istedi ancak nasıl oynayacağını bilmiyordu.
Bir tavşan ona bakarak “Sen de bizimle oynamak ister misin?” dedi.
Yuru “Ama ben sadece bir yarasayım ve bu oyunun nasıl oynandığını bilmiyorum.” dedi.
Tavşan güldü ve “Yeteneklerin her zaman gözle görülebilir şeyler değildir. Gölgeleri, ışığın nasıl hareket ettiğini ve kanatlarının nasıl oynadını incele, o zaman sen de anlayabilirsin. İsterse birlikte bir oyun yaratabiliriz.” dedi.
Yuru, tavşanın önerisini kabul ederek denemeye başladı. Kanatlarını hareket ettirerek gölgeleri şekillendirmeyi ve figürler oluşturmayı öğrenmeye çalıştı. Yavaşça kanatlarının hareketiyle çok güzel gölge figürleri yapmayı başardı. Bu, Yuru’nun bir başka yeteneğini keşfetmesiydi. Gölgelerle oyun oynamayı öğrendiği gibi diğer canlılarla birlikte paylaşmanın ne kadar eğlenceli ve öğretici olduğunu fark etti.
Yuru ve Yeteneklerin Gerçek Anlamı
Zeytin bir gün Yuru’yu yanına çağırarak ona son bir şey anlatmak istedi. “Yuru,” dedi, “Bir zamanlar ben de senin gibi herkesin yaptığı şeyleri yapmak istedim. Ancak sonunda anladım ki her canlının kendi yolu vardır. Kimisi uçar, kimisi şarkı söyler, kimisi gölgeyle oynar, kimisi ise geceyi aydınlatır. Önemli olan yeteneklerinin ne olduğunu bulmak ve bunları dünyaya nasıl katabileceğini öğrenmektir.”
Yuru, Zeytin’in sözlerinden çok etkilendi. O artık uçmak yerine farklı yeteneklerini kullanmayı öğrenmişti. Gölge oyunları yapabiliyor, şarkı söyleyebiliyor ve karanlıkta yol gösterebiliyordu. Kendisini diğer yarasalara kıyasla eksik görmüyordu. Çünkü artık kendi yolunu bulmuştu ve bu yol ona hayatın gerçek güzelliklerini göstermişti.
Ve Zeytin’e şöyle dedi: “Beni farklı kılan şeyleri keşfettim. Artık uçmak yerine ormanın her köşesinde insanlara ya da diğer canlılara yardımcı olabileceğimi biliyorum.”
Zeytin gülümsedi ve “Bunu yapabiliyor olman senin gerçek yeteneğindir. Herkesin keşfedecek bir yeteneği vardır ve seninki de kalbinde gizlidir!” diye yanıtladı.
Tavsiye: Bu masala benzer masal okumak için Çocuk Masalları sayfamızı inceleyebilirsiniz. Yeni eklenen masal videolarından haberdar olmak için YouTube Kanalımızı takip edebilirsiniz.