Bir zamanlar yemyeşil ağaçların göğe değdiği, neşeli kuşların dallarda şarkı söylediği, pınarların şırıl şırıl aktığı kocaman bir orman varmış. Bu ormanda herkesin adını bildiği ama huyunu pek çözemedikleri bir karga yaşarmış: Gak Guk Karga.
Uyku Masalları
Uyku getiren masallar oku ve dinle
Uyku masalları kategorimiz çocukların sakinleşmesine ve huzur içinde uykuya dalmalarına yardımcı olmak için özel olarak tasarlanmış masallar ile dolu! Çocukların rahatlamasına ve tatlı rüyalara geçiş yapmasına olanak tanıyan uyku öncesi masallar aynı zamanda onların zihinsel ve duygusal gelişimine katkıda bulunur. İster uyku masalları oku, ister uyku masalları dinle, tercih sizin.
Çocuk uyku masalları ile huzurlu uykular
Uyku getiren masallar, çocukların yavaş yavaş uykuya hazırlanmasını sağlarken aynı zamanda onları eğitici mesajlarla besler. Eğitici uyku masalları dinle seçeneği sayesinde çocuklar sadece rahatlamaz, aynı zamanda yeni bilgiler öğrenerek büyüme süreçlerine yardımcı olunur. Uyku getiren masallar oku ve çocuğunuzun keyifli bir şekilde uykuya geçiş yapmasına yardımcı ol.
Bebek uyku masalları oku
Bebekler için uyku masalları, yumuşak anlatımı ve huzur verici temalarıyla bebeklerin kolayca uykuya dalmalarını sağlar. Eğitici uyku masalları ile çocuğunuz hem öğrenir hem de huzur içinde uykuya geçer. Bebekler için kısa uyku masalları ve uzun uyku masalları seçenekleri ile her gece huzur dolu anlar yaratın. Uyku masalları dinle seçeneği sayesinde bebekler, sesli anlatımlarla masallarını dinleyerek uykuya dalabilirler.
Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, uzak mı uzak, vadilerin sisle dans ettiği, göklerin yıldız tozuyla parladığı bir diyarda Işıldayan Krallık isminde bir krallıkta daha on iki yaşındayken tahta oturmuş olan bir padişah varmış: Nivarşah.
Bir zamanlar uzak bir köyde, fakir bir değirmenci yaşarmış. Bu değirmencinin üç oğlu varmış. Değirmenci bir gün yaşlanmış ve hastalanmış. Son nefesini vermeden önce oğullarını yanına çağırmış.
Birzamanlar uzak mı uzak, yeşil mi yeşil, kuş cıvıltılarıyla uyanan, rüzgârın yapraklarla dans ettiği büyülü bir ormanın tam ortasında minicik ama kocaman hayaller kuran bir karınca yaşarmış. Bu karıncanın adı Karınca Kıpır’mış.
Ormanın derinliklerinde yemyeşil ağaçların gökyüzüne uzandığı, rengarenk çiçeklerin her yeri süslediği bir diyarda Toprak adında bir kaplumbağa yaşardı.
Uzak diyarların birinde, devasa ağaçlarla çevrili, pırıl pırıl suların maviliğe karıştığı Safir Gölü adında bir yer varmış. O kadar berrakmış ki suda yüzen balıkların yüzgeçleri, rüzgarın dokunuşuyla titreşen nilüfer yaprakları kadar net görülürmüş.
Uzak mı uzak diyarlarda, maviyle yeşilin sarmaş dolaş olduğu, gökyüzüne uzanan tepelerin eteklerinde gizlenmiş, yumuşacık bulutlara benzeyen otlarla kaplı bir çiftlik vardı.
Bir zamanlar, uzak mı uzak diyarlarda, ağaçların göğe kadar uzandığı, çiçeklerin konuştuğu, kuşların sabah ezgilerini rüzgara emanet ettiği bir ormanın tam kalbinde minicik bir kulübede yaşayan sevimli bir ayıcık varmış. Bu ayıcığın adı Topaç’mış.
Bir zamanlar yumuşak rüzgârların okşadığı, gökyüzünün suya yansıdığı durgun bir gölün kıyısında kocaman ve nazlı dallarıyla bir salkım söğüt ağacı yaşardı.
Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, yemyeşil ağaçların göğe uzandığı, kuşların sabah ezgileriyle gökyüzünü süslediği büyük ve görkemli bir orman varmış.
Bir varmış, bir yokmuş… Uçsuz bucaksız yemyeşil tepelerin ortasında cıvıl cıvıl bir çiftlik varmış. Bu çiftlikte atlar, inekler, koyunlar, keçiler, kazlar ve daha niceleri yaşarmış. Bunların içinde bir tane de küçük ve narin bir tavuk varmış.
Bir varmış, bir yokmuş… Renklerin kendi aralarında konuştuğu, gökyüzünün masmavi olduğu, çiçeklerin yaprak yaprak gülümsediği güzel mi güzel bir diyar varmış. Bu diyara Renkler Diyarı denirmiş.
Bir zamanlar, yemyeşil ormanların ortasında, rengârenk çiçeklerle dolu bir vadi varmış. Bu vadide küçük ve çok meraklı bir kelebek yaşarmış. Adı Minik’miş.
Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, zamanın sükûnetle aktığı bir diyarda, Sessizay Ormanı’nın kenarında bir kulübe vardı. Bu kulübede adı pek çok kez unutulup tekrar hatırlanmış ama herkesin Bay Lior diye andığı yaşlı bir adam yaşardı.
Mistral Ormanı gün doğarken altın gibi ışıldayan yaprakları ve mavi pınarlarından akan berrak sularıyla bilinen büyülü bir yerdi. Unicorn Nova bu ormanın koruyucusuydu.
Bir gün gökten mavi, pembe, mor renklerde yağmur yağmaya başlar. Her damlanın içinde eski zamanlara ait anılar saklıdır. Küçük bir çocuk, bu anıları keşfeder.
Bir çocuğun dileği, yanlışlıkla yanlış kişiye ulaşan bir dilek feneriyle havalanır. O yanlış kişi bu dileği yerine getirmek için çocuğu bulmaya çalışır.
Bir zamanlar uzak diyarlarda, her yaprağın bir nota, her rüzgârın bir melodi olduğu Şarkı Söyleyen Orman adında büyülü bir yer vardı. Burada ne ağaçlar fısıldar ne de hayvanlar normal konuşurdu.
Bir varmış, bir yokmuş… Uzak diyarlarda, şırıl şırıl akan derelerin arasında gizlenen, kuşların şarkılar söylediği, kelebeklerin dans ettiği, yemyeşil ağaçların gökyüzüne uzandığı bir orman varmış.
Bir zamanlar ucu bucağı görünmeyen beyazlar içinde yer alan, parıldayan buz dağlarıyla çevrili, Buzlar Ülkesi isminde büyüleyici bir diyar vardı. Burada her sabah gökyüzünde inci gibi kar taneleri savrulur, geceleri ise kuzey ışıkları dans ederdi.
Yemyeşil bir ormandaki en yaşlı meşe ağacının kovuğunda, sol kanadında yıldızlara benzeyen parlak beyaz benekler olan bilge bir baykuş yaşardı. Adı Gölge’ydi. Kocaman, yuvarlak gözleri öyle keskindi ki karanlık gecede bile en küçük fareyi görebilirdi.
Bir varmış, bir yokmuş… Uzak mı uzak, derin mi derin, yemyeşil ağaçlarla kaplı bir ormanda Gece adında bir kurt yaşarmış. Adı gibi simsiyah, gözleri kömür gibi parlayan, hızlı mı hızlı ama oldukça aceleci ve sabırsız bir kurtmuş.
Bir zamanlar upuzun ağaçların göğe uzandığı, mis gibi çiçeklerin kokusuyla dolup taşan bir orman vardı. Bu ormanda pek çok hayvan yaşardı ama en hareketlisi, en neşelisi ve en meraklısı küçük bir sincaptı. Adı da Sincap Fındık idi.
Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, denizlerin maviye boyandığı, rüzgârların dalgalarla şarkılar söylediği bir balıkçı köyü varmış. Bu köy uçsuz bucaksız denizin kıyısında kurulmuş, denizle iç içe yaşayan insanların yurduymuş.