Bir zamanlar Melodi Diyarı adında, müzikle dolu bir krallık varmış. Bu diyarda her şey müzikle ilgiliymiş. Ağaçlar rüzgârla sallanırken yapraklarından tatlı bir melodi çıkar, nehirler akarken suyun şırıltısı şarkılar söyler, kuşlar ise sabahları en güzel nağmeleriyle uyanırmış. Bu diyarda yaşayan herkes müziği severmiş ama kimse Müzik Prensesi kadar sevemezmiş.
Müzik Prensesi adını hak eden bir prensesmiş. Saçları altın teller gibi ışıldarken, gözleri derin bir deniz gibi huzur doluymuş. En büyük tutkusu müzik yapmak ve krallığına huzur getirmekmiş. Prensesin sesi öyle güzelmiş ki onu duyan herkesin kalbi yumuşar, ruhu dinlenirmiş.
Her sabah, prenses sarayın bahçesinde büyük, altın bir arpın başına oturur ve ince parmaklarıyla telleri titretmeye başlarmış. Arpın tellerinden çıkan notalar bütün krallığa yayılır ve insanlar bu büyülü melodilerle güne başlarmış. Müzik Prensesi’nin çaldığı her şarkı sabahın ilk ışıkları kadar taze ve umut doluymuş.
Ancak bir gün Müzik Prensesi’nin içinde bir hüzün belirmiş. Melodi Diyarı’nda herkes mutlu görünse de prenses fark etmiş ki halkın müziğe olan ilgisi giderek azalıyormuş. İnsanlar işlerine dalmış, melodileri duymamaya başlamışlar. Prenses ne kadar güzel şarkılar söylese de eski coşkuyu yakalayamıyormuş.
Bir gece prenses rüyasında yaşlı bir müzisyenle karşılaşmış. Yaşlı müzisyen ona şöyle demiş: “Sevgili prenses, müziğin gücü sadece notalarda değil, insanların kalplerine dokunmasında saklıdır. Melodilerinle onların içindeki duyguları uyandırmalısın.” Prenses bu sözlerle uyanmış ve derin düşüncelere dalmış.
Ertesi sabah yeni bir plan yapmaya karar vermiş. Halkı sarayın büyük salonuna davet etmiş ve orada onlara özel bir konser vereceğini söylemiş. Salon rengârenk çiçeklerle ve parıldayan mumlarla süslenmiş. Herkes merakla toplanmış ve prensesin ne yapacağını beklemiş.
Prenses sahneye çıkmış ve elindeki arpı hafifçe çalmaya başlamış. Ancak bu sefer melodiler farklıymış. Prenses insanların günlük hayatta yaşadıkları duyguları anlatan şarkılar çalmış. İlk önce bir çocuğun mutluluğunu anlatan neşeli bir melodiyle başlamış. Ardından bir annenin sevgisini anlatan huzur dolu bir şarkı çalmış. Derken yaşlı bir adamın hatıralarını anlatan hüzünlü bir melodi duyulmuş.
Halk prensesin çaldığı bu şarkıları dinlerken gözyaşlarını tutamamış. Herkes kendi hayatından bir parça bulmuş bu melodilerde. Prensesin müziği insanların kalplerine dokunmuş ve onların unutulan duygularını uyandırmış.
O günden sonra Melodi Diyarı’nda her şey değişmiş. İnsanlar tekrar müziğe sarılmış ve her gün prensesin şarkılarıyla uyanmış. Artık sadece işlerine dalmak yerine, hayatın melodilerini dinlemeye de başlamışlar. Prensesin konseri krallıkta bir gelenek haline gelmiş ve her ayın sonunda büyük bir müzik festivali düzenlenmiş.
Müzik Prensesi halkının müzikle tekrar barıştığını gördükçe kalbi sevinçle dolmuş. Artık sadece notaları değil insanları da anlamış. Ve Müzik Prensesi’nin melodileri, Melodi Diyarı’nda sonsuz bir huzur ve mutluluk kaynağı olmuş.
Tavsiye: Benzer bir prenses masalı olan Prenses Lora ve Gökyüzü Çiçeği Masalı‘nı okuyabilir veya izleyebilirsiniz.