Bir varmış bir yokmuş… Okyanusların en derininde, mercanların arasında saklı, pırıl pırıl ve rengârenk bir koyda yaşayan minicik ama çok zeki bir mürekkep balığı varmış. Adı Miko‘ymuş. Kalbi en az renkli mürekkebi kadar büyük, düşleri ise deniz kabuklarının içindeki yankılar kadar sonsuzmuş.
Gündüzleri oyunlar oynar, geceleri ise denizin tılsımlı hikâyelerini yıldızlara fısıldarmış. En sevdiği şey dalgaların arasında sürüklenen yosunların üstünde uzanıp hayal kurmakmış. Herkes onu çok severmiş çünkü Miko her zaman başkalarına yardım etmeyi görev bilirmiş.
Parıldak Kayboluyor

Bir gün sabahın erken saatlerinde güneş henüz denizin üzerinden hafifçe gülümsüyorken Miko mercanların arasında yavaş yavaş süzülerek dolaşıyormuş. Tam o sırada deniz anası Juma hızla yanına gelmiş. Paniği yüzgeçlerinden belliymiş.
— “Miko! Miko!” diye bağırmış Juma, “Deniz yıldızı Parıldak kaybolmuş!”
Miko’nun minik kolları birden heyecandan titreşmiş.
— “Ne? Nasıl yani? Ne zaman kayboldu?” diye sormuş gözleri kocaman olmuş bir şekilde.
— “Dün gece gelgit çok kuvvetliydi. Parıldak sabah olduğunda yerinde yoktu. Her yerde aradık ama hiçbir iz bulamadık…”
Miko hemen düşünmeye başlamış. Parıldak çok sevdiği bir dostuymuş. Sessiz, narin ama onunla sohbet ederken bir yıldız gibi parlamayı bilen sevimli bir arkadaşıymış. Gözlerini kısarak uzaklara bakmış.
— “Belki de denizin çok daha ötelerine sürüklendi… Ama nerede olduğunu bilmeden nasıl bulacağız?”
Tam o sırada gözleri bir kenarda duran eski cam şişeye takılmış. İçinde bir zamanlar bir mektup varmış ama mektup çoktan çürümüş; şişe bomboşmuş. Miko bir anda gözlerini açmış:
— “Bir fikir buldum!” diye sevinçle bağırmış. “Eğer Parıldak’a ulaşamıyorsak belki o bize ulaşabilir.”
Juma kafasını hafifçe yana eğmiş.
— “Nasıl yani?”
— “Mektup yazacağım. Mürekkebimle. Duygularımı, sevgimi, umudumu içine katacağım. Sonra cam şişelere koyup akıntıya bırakacağım. Belki biri onu bulur. Belki Parıldak’ın kulağına ulaşır.”
Miko’nun Mektupları

O günden sonra Miko her sabah ve her akşam mektuplar yazmaya başlamış. Küçük deniz salyangozlarının kabuklarından yaptığı zarif kalemlerle mürekkebini kullanarak satır satır yazmış:
Sevgili Parıldak,
Nerede olduğunu bilmiyorum. Ama bilmeni isterim ki seni çok özlüyorum. Buradaki herkes seni özlüyor. Nerede olursan ol, yalnız değilsin.
Seni bekliyoruz. Miko.
Sonra mektubu dikkatlice cam şişeye koyar, üstünü minik bir yosun ipiyle bağlarmış. Ve derin bir nefes aldıktan sonra yavaşça akıntıya bırakırmış. Şişe bir süre kıpırdamadan durur ve sonra birden dalgalar onu yavaşça sürüklemeye başlarmış.
Günler geçmiş. Miko her gün aynı şeyi yapmış. Yeni mektuplar, yeni umutlar… Balık arkadaşları, deniz atları ve hatta huysuz yengeçler bile ona yardım etmeye başlamış. Kimisi cam şişe bulmuş, kimisi mektupları taşımış, kimisi dalgalara yön vermiş. Tüm okyanus bu iyilik hikâyesine ortak olmuş.
Bir sabah Miko mektubunu hazırlayıp son şişeyi de bırakmış. Sonra dalgaların arasında yorgun ama huzurlu bir şekilde yüzerek yosunlardan yapılmış yumuşacık yatağına uzanmış. Gözlerini kapatmış.
Tam o sırada, uzaklardan bir ses gelmiş.
— “Miko! Miiiikooo!”
Miko gözlerini açmış. Bu sesi tanıyormuş! Hızla yüzerek sese doğru gitmiş ve… İşte oradaymış! Yosunlara takılmış kabuklardan yapılmış bir salın üstünde, hafifçe sallanan deniz yıldızı PARILDAK!
— “Parıldaaaaak!” diye bağırmış Miko.
— “Miko! Beni buldular! Şişelerden biri bir yunus ailesine ulaşmış. Onlar da beni bulan kaplumbağa dostlarına vermiş. Kaplumbağa da beni geri getirdi!”
Miko’nun gözleri dolmuş. Sevinçten mürekkep baloncukları çıkarmış.
— “Sana ulaşır diye ummuştum. O kadar çok yazdım ki… Hepsine kalbimi koydum.”
Parıldak Miko’ya sarılmış.
— “Kalbin bana ulaştı Miko. Yol uzun ve zorluydu ama mektupların bana umut verdi. Her kelimede seni hissettim.”
Mutlu Son

O günden sonra Miko’nun mektup şişeleri okyanusta sadece kaybolanları değil, kalpleri de birbirine ulaştırır olmuş. Ne zaman biri umutsuzluğa kapılsa bir şişe bulurmuş suyun yüzeyinde. İçinde mürekkep balığı Miko’dan bir mesaj:
“Umut deniz gibidir. Ne kadar uzak olursa olsun, dalgalar seni doğru yere taşır.”
Ve o gece tüm deniz canlıları toplanmış. Mercanların arasında bir şölen kurulmuş. Miko ve Parıldak yan yana, yıldızların altında dans etmişler.
Rivayet odur ki eğer bir gün denizin kıyısında bir cam şişe bulursan, içini açmadan önce kalbini dinle. Belki de o mektup tam da sana yazılmıştır…
Ve masal burada biterken, deniz hâlâ dalgalarını fısıldar:
Gökten üç mürekkep damlası düşmüş: Biri Parıldak’ın yıldızına, biri Miko’nun kalbine, biri de bu masalı dinleyenin düşlerine…
SON
Öneri: Bu masala benzer masal okumak için Uyku Masalları ve Uzun Masallar sayfalarımızı inceleyebilirsiniz.