Bir zamanlar Rinnath Ormanı’nın en derin, en unutulmuş köşesinde, yaprakların arasında gizlenmiş tombul bir tırtıl yaşarmış. Adı Milo‘ymuş. Günlerini yemyeşil yaprakları kemirerek, ağaçların dalları arasında huzurlu bir şekilde dolaşarak geçirirmiş.
Ama bir gün içini garip bir his kaplamış. Sanki dünya yaprakların ötesinde bir şeyler fısıldıyormuş.
Bir sabah gökyüzü her zamankinden daha parlak görünmüş. Yaprakların üzerinde dans eden ışıklar, Milo’nun vücudunu sarıyormuş. İçinde bir kıpırtı hissetmiş. Derisi hafifçe titremiş, renkleri soluklaşmış ve sonra daha önce hiç olmadığı kadar parlak bir yeşile dönmüş. Şaşkınlıkla kendini incelemeye başlamış.
Günler geçtikçe yediği yapraklar ona enerji veriyormuş. Ama bu sadece bir enerji değilmiş; sanki içinde büyüyen bir değişim varmış. Her geçen gün daha da ağırlaştığını hissetmiş.
Karnında bir sıcaklık yayılmaya başlamış, minik ayakları artık onu taşımakta zorlanıyormuş. Milo içgüdülerine güvenerek ormanın en yüksek dalına tırmanmış.
Milo’nun Değişimi

Bir gece güçlü bir rüzgâr esmiş ve onu bir dalın üzerine sürüklemiş. Orada diğerlerinden farklı, pürüzsüz ve ipeksi bir dokuya sahip bir koza görmüş. Üzerinde dalgalanan desenler sanki canlıymış gibi hafifçe titreşiyormuş. Milo’nun içini bir huzur kaplamış.
Bir içgüdü onu bu kozanın içine girmeye yönlendirmiş. Kozanın içinde zaman kavramını yitirmiş. Önce karanlık ve sessizlik varmış, ama sonra her şey değişmeye başlamış. İçini saran sıcaklık ona güven veriyormuş.
Bazen kozanın içinde hafifçe titrediğini, vücudunun yavaş yavaş yeniden şekillendiğini hissediyormuş. Önce ayakları kaybolmuş. Bu onu ürkütmüş ama garip bir şekilde korkudan çok bir rahatlama hissetmiş.
Gövdesi yavaş yavaş esnemiş, küçülmüş, sonra sırtında bir gerginlik başlamış. İlk başta sadece hafif bir baskıymış ama günler geçtikçe daha da büyümüş.
Milo kozanın içinde bazen rüyalar görüyormuş. Rüyalarında gökyüzünü, uçan kuşları, esen rüzgârı hissediyormuş. Bazen de kendini bir hiçlik içinde süzülüyormuş gibi hissediyormuş. Vücudu tamamen değişiyormuş!
Eski haliyle yeni hali arasındaki farkı anlamak güçmüş, sanki iki farklı canlıymış. Kanatları ilk kez şekillendiğinde sırtında hafif bir kaşıntı hissetmiş, ama sonra bu kaşıntı derin bir sıcaklığa dönüşmüş. Kasları güçlenmiş, derisi incelmiş ve rüzgârın serinliği tenine farklı bir dokunuş katıyormuş.
Kozanın içinde zaman ilerledikçe Milo’nun bilinci de değişmeye başlamış. Eskiden sadece yapraklarla dolu dünyasını tanırken şimdi bambaşka bir varoluşun eşiğinde olduğunu hissediyormuş.
Karanlık bir gecede kozanın içindeki dar alan ona yetmemeye başlamış. Daha fazla hareket ettikçe içinde büyük bir güç uyanıyormuş. Derin bir nefes almış ve kozanın duvarlarını zorlamış. İnce kabuk çatırdamaya başlamış.
Önce küçük bir çatlak oluşmuş, ardından gün ışığı içeriye süzülmüş. Birkaç denemeden sonra kozanın duvarı tamamen açılmış ve Milo dışarı çıkmış. İşte o an, Milo’nun gözleri büyümüş.
Milo Kelebek Oluyor

Kanatları açıldığında gökyüzüne doğru hafif bir esinti yükselmiş. O, sıradan bir kelebek değilmiş.
Kanatları bir Kral Kelebeği‘nin kanatlarını andırıyormuş; turuncu, siyah ve beyaz desenlerle süslenmiş, güneş vurdukça parlayan zarif ve görkemli kanatlar…
Ama daha da önemlisi her kanat çırpışında etrafındaki dünyaya bir canlılık katıyormuş. Çiçekler daha parlak açıyor, ağaçların yaprakları nazikçe kıpırdanıyormuş.
Milo ilk kez kanatlarını çırptığında içini tarifsiz bir özgürlük duygusu kaplamış. Uçmayı öğrenmek biraz zaman almış ama gökyüzüne yükseldikçe daha güçlü hissetmiş.
Ormandaki diğer canlılar onun yeni halini hayranlıkla izlemişler. Artık sadece bir tırtıl değil doğanın en büyüleyici ve göz kamaştırıcı kelebeğiymiş. Ancak dönüşümü tamamlanmış olsa da Milo’nun içinde bir merak varmış. Artık sadece ormanın içinde süzülmekle yetinemezmiş. Daha uzakları görmek istiyormuş.
Cesaretini toplayarak daha önce hiç gitmediği yüksek zirvelere doğru kanat çırpmış. Ormanda daha önce hiç görmediği renklerde çiçekler açan bir vadi keşfetmiş. Burada hava daha yumuşakmış, rüzgâr ise tatlı bir melodi gibi uğulduyormuş.
Bu vadide Milo kendisi gibi dönüşüm geçirmiş başka kelebeklerle tanışmış. Onlar da bir zamanlar tırtılmış ama şimdi yeni hayatlarını keşfediyorlarmış. Onlardan biri parlak mavi kanatlarıyla dikkat çeken Liora‘ymış.
Liora, Milo’ya kelebeklerin sadece uçan güzellikler olmadığını, doğanın dengesini sağlamakta büyük bir rol oynadıklarını anlatmış. Çiçekleri döllemek yeni yaşamların filizlenmesine yardımcı olmak onların göreviymiş.
Milo ve Yeni Bir Başlangıç
Milo artık sadece bir kelebek değil doğanın büyük döngüsünün önemli bir parçasıymış. Liora ve diğerleriyle birlikte vadideki çiçekleri ziyaret ederek hayatın devamını sağlamış.
Uçtukça kendini daha güçlü, daha anlamlı hissetmiş. Artık bir tırtıl olduğunu bile hatırlamakta zorlanıyormuş. Ama bazen eski günleri düşünüp yapraklar arasında geçirdiği vakitleri hatırlıyor, hayatta her şeyin bir dönüşüm olduğunu anlıyormuş.
Ve böylece Milo her gün doğan güneşle birlikte yeni yolculuklara çıkmış. Gökyüzünde süzülürken ormanda onu izleyen minik tırtıllar belki de onun gibi bir gün kanat açmanın hayalini kuruyorlarmış.
Çünkü her son, aslında yeni bir başlangıçmış…
Öneri: Bu masala benzer masal okumak için Masal İzle sayfamızı inceleyebilirsiniz. Ayrıca sesli ve animasyonlu masal izlemek istiyorsanız YouTube Kanalımızı ziyaret edebilirsiniz.