Bir zamanlar yemyeşil bir ormanın derinliklerinde yaşayan minik bir ateşböceği vardı. Adı Aris‘ti. Sadece geceleri ışıldayan parlak kanatlarıyla değil bitmek bilmeyen sorularıyla da tanınırdı. Ormandaki diğer ateşböcekleri onun her şeye olan merakını kimi zaman eğlenceli kimi zaman da yorucu bulurdu.
Aris sabah uyandığında hemen bir şeyler öğrenmek için etrafa koştururdu. Bir gün gökyüzüne bakıp “Bulutlar neden beyaz, sonra gri olur?” diye sorar, ertesi gün toprağı eşeleyip “Bu toprakta neden solucanlar yaşıyor?” derdi. Ama en çok ilgisini çeken şey yaşlı Kaplumbağa Kupi‘nin bir gün anlattığı hikayeydi:
“Gökkaya Tepesi’nde sihirli bir ışık var.” demişti Kupi. “Bu ışık her şeyi bilen bir bilge gibidir. Eğer bir sorun varsa yanıtını sana verir. Ama oraya gitmek cesaret ve kararlılık ister.”
Aris’in gözleri o anda parlamıştı. “Her şeyi bilen bir ışık mı?” diye haykırdı. “Onunla konuşmalıyım!”
Arkadaşlarının Şüpheleri
Aris ertesi sabah erkenden arkadaşlarıyla buluştu. Ateşböceği Mira, uğur böceği Tuni ve cırcır böceği Lino, Aris’in en yakın dostlarıydı.
“Gökkaya Tepesi’ne gitmeye karar verdim!” dedi Aris.
Mira gülerek “Aris o tepe çok uzak ve çok tehlikeli. Hem neden o kadar çok şey bilmek istiyorsun ki?” dedi.
Tuni ekledi: “Evet merak iyidir ama bu kadarı fazla değil mi?”
Aris kararlıydı. “Bilmediğim her şey beni daha çok meraklandırıyor. Eğer gitmezsem sorularımın cevabını asla öğrenemem!”
Lino kanatlarını çırparak “Sen gerçekten cesursun Aris. Ama biz seninle gelemeyiz. Orası bize göre değil.” dedi.
Aris, arkadaşlarına gülümsedi. “Tamam, o zaman. Siz burada kalın, ama döndüğümde size öğrendiğim her şeyi anlatacağım!”
Birinci Durak: Gürültücü Dere’nin Sırrı
Aris yolculuğunun ilk gününde Gürültücü Dere’ye ulaştı. Dere sularının çıkardığı güçlü seslerle tanınırdı. Ama Aris’i asıl şaşırtan derenin kıyısındaki çakıl taşlarının neden hep yuvarlak olduğuydu.
“Bu taşlar neden böyle?” diye kendi kendine sordu.
Tam o sırada derenin kenarından zıplayarak gelen bir kurbağa, Aris’in sorusunu duydu. “Meraklı ateşböceği, bu taşlar yıllarca akan suyun etkisiyle yuvarlaklaşır. Su sabırla onları şekillendirir.” dedi.
Aris bu cevabı duyunca mutlulukla ışıldadı. “Demek ki zaman ve sabır dünyayı şekillendirebilir!” diye düşündü. Bu küçük ders ona büyük bir keyif verdi.
İkinci Durak: Fısıldayan Ağaç ve Yaprakların Dansı
Ertesi gün Aris ormanın en yaşlı ağacına rastladı. Bu ağaca Fısıldayan Ağaç derlerdi çünkü dalları rüzgâr estiğinde hışırtılar çıkarırdı. Aris ağacın yanına uçup merakla sordu:
“Fısıldayan Ağaç neden bu kadar çok ses çıkarıyorsun? Yoksa rüzgârla konuşuyor musun?”
Yaşlı ağaç hafifçe sallandı ve cevap verdi: “Sevgili Aris ben konuşmuyorum. Ama rüzgâr dallarımı ve yapraklarımı hareket ettiriyor. Böylece bir melodi oluşuyor.”
Aris şaşkınlıkla gözlerini kırptı. “Yani rüzgâr ve ağaç birlikte çalışarak müzik yapıyor!” dedi. Bu fikir Aris’in hoşuna gitmişti. Merak ettikçe yeni dünyalar keşfediyordu.
Üçüncü Durak: Bilge Karınca ve Labirentler
Yolculuğunun üçüncü gününde karıncaların yaşadığı büyük bir tepeye rastladı. Yerden yukarı doğru uzanan bu karınca yuvası dev bir dağa benziyordu. Karıncaların her biri telaşla çalışıyor yuvalarına yiyecek taşıyordu.
Aris bir karıncaya yaklaşıp “Bu yuvanın içinde neler var? Neden hep aynı yolları kullanıyorsunuz?” diye sordu.
Bilge bir karınca antenlerini oynatarak cevap verdi: “Yuvamızın içinde karmaşık tüneller var. Ama biz birbirimize iş birliğiyle yardım ederiz ve yollarımızı unutmamak için koku izleri bırakırız.”
Aris hayranlıkla başını salladı. “Demek iş birliği ve düzen büyük işleri başarabiliyor!” diye düşündü.
Son Durak: Gökkaya Tepesi’nin Sihri
Uzun bir yolculuktan sonra Aris nihayet Gökkaya Tepesi’ne ulaştı. Tepenin zirvesinde parlak bir ışık saçan taş duruyordu. Bu taşın etrafı huzur dolu bir sessizlikle kaplıydı.
Ürkekçe yaklaşıp “Merhaba sihirli ışık. Ben Aris. Sana sorular sormaya geldim.” dedi.
Işık yumuşak bir sesle cevap verdi: “Hoş geldin meraklı ateşböceği. Bana ne sormak istersin?”
Aris bir an durakladı. Yolculuk boyunca öğrendiği her şeyi hatırladı. Sonunda en önemli sorusunu sordu: “Merak etmek neden bu kadar güzel bir şey?”
Işık, Aris’in sorusuna gülümsedi ve yanıt verdi: “Çünkü merak öğrenmenin kapısını açar. Her soru seni yeni bir yolculuğa çıkarır. Sen merak ettikçe büyürsün, öğrenirsin ve başkalarına ışık olursun. Merak seni diğerlerinden farklı kılan en değerli gücün.“
Dönüş ve Paylaşma
Aris sihirli ışığın sözleriyle dolup taştı. Ormana döndüğünde arkadaşlarını buldu ve onlara yolculuğunda öğrendiği her şeyi anlattı.
O günden sonra ormandaki herkes Aris gibi merak etmeye başladı. Çünkü artık biliyorlardı ki her soru yeni bir hikâyenin başlangıcıydı.
Aris ise hiçbir zaman merak etmekten vazgeçmedi. Her yeni soruda bir yolculuğun kapısını araladı ve ışığını hiç söndürmedi.
Öneri: Bu masala benzer masal okumak için Uyku Masalları sayfamızı inceleyebilirsiniz. Ayrıca sesli ve animasyonlu masal izlemek istiyorsanız YouTube Kanalımızı ziyaret edebilirsiniz.