Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, büyük şehirlerden birinde Meriç adında, hayal kurmayı çok seven bir çocuk yaşarmış. En sevdiği oyuncağı, doğum gününde hediye edilen, bembeyaz, pamuk gibi yumuşak tüylere sahip bir peluş tavşanmış. Adı da Pofuduk‘muş.
Her yere Pofuduk’u da yanında götürürmüş. Uyurken yanına alır, yemek yerken ona da boş bir tabak koyar, hatta bazen konuşurken bile Pofuduk’un kulağına eğilip fısıldarmış. Bir gün Meriç’in ailesiyle birlikte trene binip büyükannesine gitmesi gerekmiş. İlk kez uzun bir tren yolculuğuna çıkacağı için çok heyecanlıymış. Minik sırt çantasına bir çift çorap, biraz atıştırmalık, bir de tabii ki Pofuduk’u yerleştirmiş.
Tren istasyonuna vardıklarında çok sevinçliymiş. Kocaman, buharlı trenin düdüğü öyle güçlü çalmış ki bir an kendini başka bir dünyada hissetmiş.
Vagonlarına yerleşmişler. Meriç pencere kenarına oturmuş, camdan dışarıyı izleyerek hayallere dalmış. Pofuduk’u da kucağında tutuyormuş. Derken gözkapakları ağırlaşmaya başladımış, annesi usulca üzerine bir şal örtmüş ve böylece Meriç uykuya dalmış…
Pofuduk Kayboluyor

Bir süre sonra tren hafifçe sarsılmış. Meriç uyanmış ve etrafa bakınmış. Ama Pofuduk’u bir türkü bulamamış! “Anne!” demiş telaşla, “Pofuduk nerede?!”
Annesi hemen dönüp bakmış; koltuk aralarına, çantaların altına bakmışlar ama ne yazık ki Pofuduk Tavşanı hiçbir yerde yokmuş.
“Belki tuvalete giderken bir yerde düşürdün,” demiş babası. “Hadi birlikte bakalım.”
Tüm vagonu dolaşmışlar, görevlilere sormuşlar. Ama Pofuduk’u bulamaışlar! Meriç’in gözleri dolmuş, kalbi sıkışmış.
“Hayır… Pofuduk gitmedi… O beni bırakmaz… Bir şey oldu!” diye mırıldanmış kendi kendine. Ailesi üzülmesin diye sesini fazla çıkarmamış ama içindeki ses ona başka bir şey söylüyormuş: “Aramaya devam et.”
Gizemli Vagon ve Gizli Kapı

Bir süre sonra tuvalete gidiyormuş gibi yaparak vagondan çıkmış. Tren ilerlemeye devam ederken arka vagonlara doğru yürümeye başlamış. En son vagonda eski ve süslü bir kapı dikkatini çekmiş. Üzerinde yazı bile yokmuş. Kapıyı açmış ve içeri girmiş.
İçerisi loşmuş; yerlerde tozlar, köşelerde eski bavullar varmış. Tam geri dönecekken bir ışık gözünü almış. Yerde küçük bir düğme parlıyormuş. Eğilmiş, parmağını tereddütle düğmenin üzerine koymuş ve… TIK!
Zemin titremiş, bir gıcırtı duyulmuş ve duvarlardan biri yavaşça aralanmış. Karşısına çıkan şey hayallerinden bile tuhafmış: Renkli balonlarla, dev oyuncaklarla, yürüyen pelüşlerle dolu, capcanlı bir dünya olan Oyuncaklar Dünyası!
Kaybolanlar Kulübü

Meriç içeri adım attığında hemen bir grup oyuncak dikkatini çekmiş. Bir robotun tek gözü kırık, bir kuklanın ipleri karışık, bir bebek ise saçsızmış. Üzgün görünüyorlarmış ama Meriç’i görünce sevinmişler.
“Yeni bir çocuk geldi!” demiş robot.
“Bizi görebilen nadir çocuklardansın.” demiş kukla.
Meriç hemen sormuş, “Pofuduk! Küçük beyaz bir tavşan! Onu gördünüz mü?”
Oyuncaklar birbirlerine bakmış. Küçük bir oyuncak tren konuşmuş: “Evet… Pofuduk buradaydı. Ama gitmek zorunda kaldı.”
“Nereye gitti?!”
“Kaçırıldı!” demiş robot kısık sesle. “Unutulmuşlar çetesine ait oyuncak korsanlar tarafından!”
Meriç’in gözleri kocaman açılmış! “Ne demek kaçırıldı? Neden?” diye sormuş sesi titreyerek.
Robot oyuncak bir süre yere baktıktan sonra “Çünkü Pofuduk çok özel. Kalbi hâlâ sevgiyle dolu. Unutulmuşlar Çetesi böyle oyuncakların peşindedir. Onları kendi saflarına katmak isterler. Sevgi oldu olmalr yüzünden onları değiştirmek isterler.” diye cevap vermiş.
Meriç’in kalbi sıkışmış! “Hayır! Pofuduk değişmez. O benim en yakın arkadaşım!” demiş.
Kukla, iplerini düzelterek “Belki öyle ama Çete onu Dönüşüm Kutusu‘na götürdü. Eğer içine girerse onu tanıyamazsın bile.” diye karşılık vermiş.
“Gitmemiz gerek!” demiş Meriç kararlı bir sesle. “Beni oraya götürün.”
Robot, kukla ve minik oyuncak tren başlarını sallamış:
“O zaman seni Gölge Raylar’a götürmeliyiz.”
Gölge Raylar

Gölge Raylar, Oyuncaklar Dünyası’nın kenarında, trenlerin asla geçmemesi gereken gizli bir hatmış. Ne yazık ki her ray karanlık düşüncelerle, unutulmuş hatıralarla beslenirmiş. Oraya yalnızca cesaretle ve sevgiyle ulaşılabilirmiş.
Meriç ve arkadaşları yola koyulduklarında önlerine ilk engel çıkmış: Şeker Rayları.
Burada zemin kaygan ve yer yer yapış yapışmış. Ayrıca konuşan şeker çubukları geçmelerine izin vermiyormuş.
“Kimse geçemez buradan!” diye bağırmış nane şekeri. “Geçmek için bir çocuk şarkısı söylemelisin!”
Meriç başlarda biraz utanmış. Ama sonra annesinin küçükken söylediği şarkılardan birini mırıldanmaya başlamış. Kukla kemanı çıkarmış, robot ritim tutmuş ve Meriç şarkı söylemeye başlamış. Ve şeker çubukları eriyerek yol açılmış!
Sonra oyuncak ormanına ulaşmışlar. Bu ormanda tüm ağaçlar dev oyuncak bloklardan oluşuyor ve yol sürekli değişiyormuş. Meriç en önde yürürken bir blok aniden kaymış ve altından bir yaratık çıkmış: Kırık Dişli Dinozor!
“Durun! Beni yenmeden geçemezsiniz!” diye hırlamış.
Ama Meriç korkmamış. Cebinden minik bir vida çıkarmış ve “Senin eksik dişlini tamamlayabilirim!” demiş.
Dinozor şaşırmış. “Gerçekten mi?.. Kimse bana böyle davranmamıştı!”
Meriç ona yardım etmiş, dişli yerine oturunca da dinozor sevinçten ağlamaya başlamış.
“Geçebilirsiniz ama dikkat edin, dönüşüm kutusu yakınlarda…” demiş.
Dönüşüm Kutusu

Nihayet Gölge Raylar’ın en ucuna vardıklarında kocaman bir kutu görmüşler. Üzerinde büyük harflerle “UNUTULMAYA YÜZ TUTMUŞLARIN SON DURAĞI” diye yazıyormuş.
Kapağı hafif aralıkmış. İçeriden de bir ışık süzülüyormuş.
Meriç içeri girdiğinde hemen Pofuduk’u görmüş ve koşup onu kucaklamış. Ama Pofuduk’un gözleri donukmuş. Hareket etmiyor ve yüzünde de bir ifade yer almıyormuş. O sırada bir ses duyulmuş.
“Geç kaldın çocuk. Artık o bizimle!”
Unutulmuşlar Çetesi’nin lideri olan paslı bir metal ayı ortaya çıkmış. Arkasında da diğer kararmış oyuncaklar varmış!
Ama bunların hiçbirisi Meriç’i korkutamamış. Pofuduk’un kalbine dokunmuş ve sessizce “Ben buradayım. Seni hiç unutmadım. Seni seviyorum Pofuduk.” diye fısıldamış.
O amda Pofuduk’un gözleri yavaşça canlanmış, kulakları kıpırdamış, vücudu titremeye başlamış ve sonra o tanıdık ses duyulmuş:
“Meriç?”
Pofuduk geri dönmüş!!
Bu ses üzerine unutulmuş oyuncaklar geri çekilmiş, ayı hayal kırıklığı ile yere oturmuş ve “Demek hâlâ seviliyorsun…O zaman sen artık bizimle olamazsın!” demiş.
Dönüş ve Son

Meriç, Pofuduk’u kucaklamış. Oyuncak tren raylarına geri dönerken arkadaşları onlara veda etmiş: “Bizi unutma!” demişler.
“Hayır,” demiş Meriç, “sizi kimse unutmamalı.”
Gizli kapıdan geri geçtiğinde tekrar eski vagona ulaşmış. Tren hâlâ ilerliyormuş ve her şey sessizmiş.
Annesi “Meriç? Uyandın mı?” diye seslenmiş.
Meriç başını kaldırmış. Kucağında Pofuduk varmış. Elinde ise Oyuncaklar Dünyası’ndan kalma minik bir düğme parlıyormuş.
O günden sonra Meriç oyuncaklarını asla yere atmamış. Onlara hep dikkatli davranmış ve onlarla oynadıktan sonra hep oyuncak kutusuna kaldırmış.