Ormanın derinliklerinde yemyeşil ağaçların gökyüzüne uzandığı, rengarenk çiçeklerin her yeri süslediği bir diyarda Toprak adında bir kaplumbağa yaşardı. Kabuğu diğer kaplumbağalarınki gibi tek renkli ve pürüzsüz değildi. Sanki bir sanatçının fırçasından çıkmış gibi karmaşık ve gizemli işaretler, kıvrımlar ve noktalara sahip bir kabuğu vardı.
Diğer kaplumbağalar bu ilginç desenlere pek anlam veremez hatta bazen alay ederlerdi. “Bakın bakın, Toprak’ın kabuğu sanki eski bir duvar yazısı gibi!” diye fısıldaşırlardı aralarında. Ama Toprak bu yorumlara pek aldırış etmez, kendi halinde, sakin ve düşünceli bir yaşam sürerdi.
Ormanın sessiz patikalarında yavaşça ilerlerken burnunu yere yakın tutarak etrafındaki her kokuyu almaya çalışır, keskin kulakları ile her sesi dikkatlice dinlerdi. Gözleri her zaman merakla etrafı tarar ve yeni şeyler keşfederdi. Yaşlı ağaçların gölgesinde dinlenmeyi, yaprakların arasından süzülen güneş ışığı huzmelerinde ısınmayı severdi. Ama en büyük keyfi ise ormanın derinliklerindeki küçük bir göletin kenarında oturup suyun yüzeyindeki yansımaları izlemekti.
Haritanın Keşfi

Bir öğle sonrası Toprak her zamanki gibi göletin kenarında oturmuş, kabuğundaki ilginç desenleri inceliyordu. Güneş tam tepedeydi ve ışığı kabuğundaki kıvrımların arasına düşerek onları daha da belirgin hale getiriyordu. Birden daha önce hiç fark etmediği bir şey fark etti: Kabuğundaki bazı çizgiler sanki belirli noktalara doğru yöneliyor, birbiriyle bağlantılar kuruyordu.
Dikkatini yoğunlaştırdıkça bu karmaşık desenin aslında bir tür haritaya benzediğini anlamaya başladı. Kalbi heyecanla çarptı. Acaba bu işaretler gerçekten bir harita mıydı? Ve eğer öyleyse nereyi gösteriyordu?
Merakına yenik düşen Toprak o günden sonra kabuğundaki işaretleri daha dikkatli inceledi. Günler ve haftalar boyunca kabuğundaki her bir çizgiyi, her bir noktayı hafızasına kazıdı. Yaşlı ağaçların altında, güneşli çayırlarda, hatta yağmurlu günlerde bile durup kabuğunu inceliyor, zihninde bu işaretleri ormanın farklı yerleriyle eşleştirmeye çalışıyordu.
Bilge Baykuş Gölge

Bir gün ormanın en yaşlı ve bilge baykuşu olan Gölge‘nin yuvasına gitmeye karar verdi. Gölge, ormanın tüm sırlarını bilir, her türlü gizemi çözebilirdi.
Uzun ve yorucu bir yolculuktan sonra Gölge’nin yaşadığı ağacın tepesindeki kovuğa ulaştı. Yaşlı baykuş bilge gözleriyle Toprak’ı süzdü ve onu dinledi. Toprak heyecanla kabuğundaki işaretleri ve bunların bir harita olabileceği düşüncesini anlattı.
Gölge, dikkatle Toprak’ın kabuğunu inceledi. Uzun bir süre sessiz kaldıktan sonra derin bir nefes alarak konuştu:
— “Sevgili Toprak, kabuğundaki bu işaretler gerçekten de bir harita. Çok eski zamanlardan kalma, kayıp bir hazinenin haritası bu!” dedi sesi hafifçe titreyerek.
Toprak’ın gözleri hayretle açıldı. Kayıp bir hazine mi? Kendi kabuğunda mı? Baykuş Gölge devam etti:
— “Bu hazine öyle altın ve mücevherle dolu bir sandık değil. Bu hazine, ormanın kalbinde saklanan, barışı ve uyumu temsil eden Yeşil Taş‘ın ta kendisi! Uzun zaman önce kötü kalpli bir yaratık bu taşı çalmış ve o zamandan beri ormanda huzursuzluk hüküm sürmüş.”
Gölge haritanın nasıl okunacağını Toprak’a anlattı. İşaretlerin yönleri, ağaçları, kayaların konumlarını ve hatta belirli yıldız kümelerini temsil ettiğini söyledi.
Tehlikeli Orman Yolları

Kaplumbağa Toprak, Yeşil Taş’ı bulmak için uzun ve tehlikeli bir yolculuğa çıkmaya karar verdi. Kabuğundaki harita ona yol gösterecekti. Ancak önünde bazı engeller vardı. İlk engel ise Hızlı Nehir‘di. Nehrin suları çok hızlı akıyordu ve karşıya geçmek imkansız gibi görünüyordu.
Nehrin kıyısına ulaşınca uzun süre düşündü. Sonunda nehrin yukarısında devrilmiş bir ağacın gövdesinin köprü oluşturduğunu fark etti. Yavaşça ve dikkatlice ağacın üzerinden geçerek nehrin diğer yakasına ulaşmayı başardı.
Yolculuğuna devam etti ve bir süre sonra Kurnaz Tilki ile karşılaştı. Tilki, kaplumbağanın kabuğundaki işaretleri görünce meraklandı ve ona nereye gittiğini sordu. Toprak iyi niyetle Yeşil Taş’ı aradığını anlattı. Kurnaz Tilki sahte bir gülümsemeyle ona yardım edebileceğini söyledi ve böylece birlikte yola koyuldular.
Ancak bir süre sonra Tilki Toprak’ı tenha bir yere götürdü ve kabuğundaki haritayı çalmaya çalıştı. Toprak tehlikeyi sezerek kabuğunun içine çekildi ve Tilki’nin saldırısından kurtuldu. Bu olay Toprak’a her zaman dikkatli olması ve herkese güvenmemesi gerektiğini öğretti.
Gizli Mağara ve Bilmeceler

Harita, Toprak’ı Karanlık Orman‘ın derinliklerine doğru yönlendiriyordu. Burası sık ağaçlar yüzünden güneş ışığının bile zorlukla sızdığı ürkütücü bir yerdi.
Toprak her adımını dikkatli atarak ilerledi. Bir süre sonra haritada belirtilen şekle benzeyen büyük bir kayanın önünde durdu. Kayanın üzerinde yine haritada gördüğü bir işaret vardı. İşareti dikkatlice incelediğinde kayanın yan tarafında gizli bir geçit olduğunu fark etti.
Geçitten içeri girdiğinde kendini loş ve nemli bir mağarada buldu. Mağaranın duvarlarında tıpkı kabuğundaki işaretlere benzeyen çizimler bulunuyordu. Mağaranın sonunda da iki tane konuşan heykel onu bekliyordu. Heykellerden biri sordu:
— “Benim adım geçmiş; geleceği gösteririm. Ben olmadan bugün olmaz. Ben neyim?”
Toprak biraz düşündü ve doğru cevabı buldu: “Hatıralar!”
Diğer heykel konuştu:
— “Benim adım sessizlik; en gürültülü anlarda bile varım. Cevabım olmadan hiçbir soru tamamlanamaz. Ben neyim?”
Toprak yine düşündü ve cevapladı: “Boşluk!”
Heykeller doğru cevapları duyunca geçit verdiler ve kaplumbağa mağaranın daha derinlerine doğru ilerledi.
Yeşil Taş’ın Işığı

Mağaranın en sonunda küçük bir platformun üzerinde parlak bir ışık yayan yeşil bir taş duruyordu: Yeşil Taş!
Toprak büyük bir sevinçle taşa doğru yavaşça ilerledi. Tam o sırada mağaranın karanlık bir köşesinden kötü kalpli bir yaratık ortaya çıktı. Bu, ormanın huzurunu kaçıran, kin ve nefret dolu bir gölge varlığıydı.
Yaratık, Yeşil Taş’ı Toprak’tan almaya çalıştı. Aralarında zorlu bir mücadele başladı. Her ne kadar Toprak yavaş olsa da çevik hareketleriyle yaratığın saldırılarından kaçındı. Sonunda aklını kullanarak yaratığı mağaranın girişindeki güneş ışığına doğru yönlendirdi. Güneş ışığına dayanamayan gölge varlık yavaş yavaş eriyerek yok oldu.
Toprak zafer kazanmıştı!
Yeşil Taş’ı dikkatlice platformdan aldı. Taşın yaydığı sıcak ve huzurlu ışık tüm mağarayı dolduruyordu. Taşı kabuğunun üzerine yerleştirdi. O anda kabuğundaki harita desenleri daha da parladı ve sanki canlandı.
Kaplumbağa Ormana Dönüyor

Toprak, Yeşil Taş ile birlikte nihayet ormana geri döndü. Taşı, baykuş Gölge’nin de yardımıyla eskiden bulunduğu kutsal yere yerleştirdi. O anda ormanda mucizevi bir değişim yaşandı. Solmuş çiçekler yeniden açtı, susuz kalmış topraklar canlandı, mutsuz hayvanların yüzleri yeniden gülmeye başladı. Ormana barış ve huzur geri döndü.
Toprak artık sadece ilginç desenleri olan bir kaplumbağa değil, aynı zamanda ormanın kahramanıydı. Diğer hayvanlar ona saygı duyuyor, bilgece tavsiyelerini almak için etrafında toplanıyordu.
Toprak hiçbir zaman kibrine yenik düşmedi. Herkese yardım etmeye devam etti ve kabuğundaki haritanın ona sadece bir hazineyi değil aynı zamanda cesareti, azmi ve dostluğun önemini de gösterdiğini hiçbir zaman unutmadı.
O günden sonra Toprak ve ormanın diğer sakinleri, Yeşil Taş’ın huzurlu ışığı altında mutlu ve uyumlu bir şekilde yaşamaya devam ettiler.
Toprak’ın hikayesi ormanda nesilden nesile anlatılan, yavaşlığın bazen en büyük erdem olabileceğini ve görünüşte sıradan olan şeylerin bile büyük sırları saklayabileceğini öğreten güzel bir masal olarak kaldı.
Öneri: Bu masala benzer masal okumak için 6 Yaş Masalları ve 7 Yaş Masalları sayfalarımızı inceleyebilirsiniz.