Bir varmış, bir yokmuş. Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, sonsuz yeşilliklerle kaplı, gökkuşağının her rengini içinde barındıran bir orman varmış. Bu orman, ağaçları o kadar uzun, gölleri o kadar berrakmış. Öyle ki içinde yaşayan her canlı doğanın sunduğu bu güzelliklerin tadını çıkarırmış.
İşte bu ormanda Fiko adında kocaman, güçlü ve bilge bir fil yaşarmış. Ormandaki tüm hayvanların dostuymuş; herkes onu güler yüzlü, yardımsever tavırlarıyla tanırmış.
Fiko’nun büyük gövdesi ve uzun hortumu ilk başta korkutucu görünse de aslında kalbi yumuşacık, herkesin yardımına koşan, sevgi dolu bir hayvanmış. Ormanın küçük hayvanları Fiko’nun sırtına binip onunla gezmeyi çok severmiş. Fiko onları sırtında taşırken neşe içinde şarkılar söyler, yol boyunca birbirlerine güzel hikayeler anlatırlarmış. O kadar büyük bir yüreği varmış ki kim zorda kalsa, kim yardıma muhtaç olsa Fiko hemen orada bitermiş.
Bir gün Fiko gölün kenarında dinlenirken uzaklardan hafif bir ağlama sesi duymuş. Hortumunu havaya kaldırıp etrafı dinlemiş. Ses, büyük ağaçların arasından geliyormuş. Sesin kaynağını bulmak için dikkatlice yürümüş ve ormanın derinliklerinde küçük bir ağacın dibinde oturan minik maymun Minnoş‘u görmüş. Minnoş gözyaşları içinde hıçkırarak ağlıyormuş.
“Ne oldu, Minnoş?” diye sormuş Fiko, yumuşak ve dostça bir sesle. “Neden böyle üzgünsün?”
Minnoş başını kaldırıp Fiko’ya bakmış. Gözleri kızarmış, yüzü üzüntüyle doluymuş. “En sevdiğim muzumu kaybettim, Fiko!” demiş hıçkırarak. “Dün ormanda koşarken elimden düştü ve bir daha bulamadım. Bütün ormanı aradım ama hiçbir yerde yok. O muzu çok seviyordum annem bana özel olarak vermişti!”
Fiko, Minnoş’un üzüntüsünü derinden hissetmiş. “Üzülme, Minnoş!” demiş nazikçe, “Sana yardım edeceğim. Birlikte muzunu bulacağız, merak etme.”
Fiko ve Minnoş ormanın derinliklerine doğru yürümeye başlamışlar. Fiko büyük gövdesine rağmen çok dikkatli yürüyormuş ve küçük hayvanları ezmemek için adımlarını özenle atıyormuş. Minnoş ise bir yandan gözleriyle ormanın dört bir yanını tarıyor, muzunu arıyormuş. Ormandaki kuşlar Fiko ve Minnoş’un yanından geçerken onları selamlıyor, neşeyle ötüşüyorlarmış. Ormanın derinlerinde yaşayan bir grup sincap, Fiko’yu görünce ona gülümsemiş ve ne aradıklarını sormuşlar.
“Minnoş’un kaybolan muzunu arıyoruz,” demiş Fiko. “Siz görebildiniz mi?”
Sincaplar başlarını iki yana sallamış. “Hayır, biz görmedik. Ama ormanın en yaşlısı Kapkap, her şeyi bilir. O belki bir şeyler görmüştür.” demişler.
Fiko ve Minnoş, Kapkap‘ı bulmak için yolculuklarına devam etmişler. Kaplumbağa Kapkap ormanın en yaşlı hayvanıymış. O kadar yaşlıymış ki yosun tutmuş bir kabuğu varmış ve yürürken yavaşça hareket edermiş. Ancak bir o kadar da bilgeymiş. Fiko ve Minnoş, Kapkap’ı bulduklarında sakin bir şekilde bir su birikintisinin yanında dinleniyormuş.
“Merhaba, Kapkap!” demiş Fiko neşeyle. “Minnoş’un muzunu kaybettik. Dün ormanda bir yerlerde düşürmüş. Acaba bir şey gördün mü?”
Kapkap yavaşça başını kaldırmış, gözlerini hafifçe kırpmış. “Dün akşam, yaramaz maymunlar ağacın tepesinde bir şeylerle oynuyordu. Belki muzun oradadır.” demiş yavaşça.
Minnoş’un yüzü umutla parlamış. “Hadi, Fiko! Hemen bakalım!” diye bağırmış.
Fiko ve Minnoş hızla Kapkap’ın gösterdiği yere gitmişler. Gerçekten de ağacın tepesinde yaramaz maymunlar birbirlerine muz fırlatıyorlarmış. Maymunların kahkahaları ormanın dört bir yanına yayılıyormuş. Minnoş muzunu tanımış ve hemen onlara seslenmiş: “Hey! O muz benim!”
Yaramaz maymunlar önce şaşırmış, sonra utanmışlar. “Biz sadece oyun oynuyorduk, Minnoş. Özür dileriz, muzunu geri vereceğiz.” demişler ve hemen muzunu ona geri vermişler.
Minnoş muzunu geri aldığı için çok mutlu olmuş. “Teşekkür ederim Fiko.” demiş sevinçle. “Sen olmasaydın, muzumu asla bulamazdım!”
Fiko, Minnoş’un mutluluğunu görünce gülümsemiş ve “Önemli değil Minnoş. İyi dostlar, zor zamanlarda birbirlerine yardım ederler. Senin için her zaman buradayım.” demiş.
Fiko, Minnoş’un muzunu bulmasına yardımcı olduktan sonra, ormanın başka bir köşesinde yardıma ihtiyacı olan hayvanları fark etmiş. Gökyüzünde uçan bir kuş ailesi, yuvaları yüksek bir dalda kalmış ve yavrularını yuvaya geri götüremiyormuş. Yavrular dalların arasında çaresizce çırpınıyorlarmış.
Fiko durumu fark etmiş ve hemen kuş ailesine yaklaşmış. Hortumunu dikkatlice uzatmış ve yavruları teker teker nazikçe yerden kaldırarak yuvalarına koymuş. Anne ve baba kuş, Fiko’ya büyük bir minnetle bakmışlar.
“Fiko sen gerçekten çok iyiliksever bir dostsun. Yavrularımızı kurtardığın için sonsuz teşekkürler.” demiş anne kuş, gözyaşlarını silerek.
Fiko içtenlikle gülümsemiş. “Siz de bir gün yardıma ihtiyacı olan birine yardım edersiniz. İyilik paylaşıldıkça büyür.“ demiş.
Fiko’nun bu iyilik dolu yüreği tüm ormana yayılmış. Herkes ondan öğrendiği iyilikle birbirine daha çok yardım etmeye başlamış. Bir gün ormandaki hayvanlar Fiko’ya teşekkür etmek için bir araya gelmişler. Fiko göl kenarında dinlenirken birden çevresinde toplanan hayvanları fark etmiş. Tavşanlar, kuşlar, sincaplar, maymunlar ve hatta Kapkap bile oradaymış.
Minnoş öne çıkmış ve konuşmaya başlamış: “Fiko sen bu ormandaki en iyi dostsun. Hepimize yardım ettin, iyiliğinle kalplerimizi ısıttın. Şimdi biz de sana bir iyilik yapmak istedik.”
Tüm hayvanlar Fiko’ya en güzel çiçeklerden oluşan bir taç getirmişler ve onu Fiko’nun başına koymuşlar. Fiko bu sürpriz karşısında duygulanmış ve koca gözlerinden bir damla yaş süzülmüş.
“Sizler benim en yakın dostlarımsınız!” demiş Fiko duygulu bir sesle. “Yaptığım iyiliklerin karşılığını almak hiç beklediğim bir şey değildi ama kalbimi sevgiyle doldurdunuz.”
O günden sonra Fiko ormanda daha büyük bir neşe ve mutlulukla yaşamış. Onun iyiliği yalnızca hayvanları mutlu etmekle kalmamış tüm ormanı iyilik ve dostluk dolu bir yer haline getirmiş.
Öneri: Bu masala benzer masal okumak için Hayvan Masalları ve Uyku Masalları sayfalarımızı inceleyebilirsiniz.