Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, denizlerin maviye boyandığı, rüzgârların dalgalarla şarkılar söylediği bir balıkçı köyü varmış. Bu köy uçsuz bucaksız denizin kıyısında kurulmuş, denizle iç içe yaşayan insanların yurduymuş. Adı Denizışığı Köyü imiş. Burada herkes balıkçılıkla geçinir, sabahın ilk ışıklarıyla denize açılır, akşam olunca ağlarını çekip köy meydanında balıklarını satarmış.
Köyde annesiyle birlikte yaşayan küçük bir çocuk varmış. Adı Ali imiş. Babası yıllar önce büyük bir fırtınada denizde kaybolmuş, annesi de balık ağlarını tamir ederek geçimlerini sağlamaya çalışıyormuş. Ali her gün annesine yardım edermiş ancak en büyük hayali bir gün cesur bir balıkçı olup babasının izinden gitmekmiş. Ne var ki köydeki büyük balıkçılar onun küçücük bir çocuk olduğunu söyleyerek dalgalarla baş edemeyeceğini anlatırlarmış.

Bir gün Ali sabah erkenden sahile gitmiş. Denizin kıyısında durup ufka bakarak iç geçirmiş:
— “Ah, keşke ben de büyük balıkçılar gibi denize açılabilsem!”
Tam o sırada suyun içinde kocaman, parlak bir şeyin ışıldadığını görmüş. Merakla eğilip bakınca kumların arasında altın gibi parlayan bir pul olduğunu fark etmiş. Pul öyle bir ışık yayıyormuş ki sanki güneşin bir parçası kopmuş da denizin dibine düşmüş gibiymiş. Ali büyük bir heyecanla pulu eline almış ve incelerken birden denizden ince, fısıltı gibi bir ses yükselmiş:
— “Ali… O pulu bulduğun için artık kaderin değişti!”
Ali korkuyla etrafına bakınmış ama kimseyi görememiş. Tam o sırada denizin içinden rengârenk pulları olan bir balık çıkıvermiş. Ama bu sıradan bir balık değilmiş! Gözleri insan gibi parlıyor, yüzgeçleri suyun üstünde bir dans ediyormuş. Balık, Ali’ye bakarak konuşmaya başlamış:

— “Ben denizlerin sırrını bilen Altın Balık’ım. O bulduğun pul denizin kalbinin bir parçasıdır. Eğer onu doğru kullanırsan en büyük hayaline ulaşabilirsin. Ama unutma deniz her zaman cömerttir ama aynı zamanda adaletlidir. Eğer bu pulu bencilce kullanırsan onun sihri sonsuza kadar kaybolur!” demiş.
Ali şaşkınlık içinde sormuş:
— “Peki bu pul bana nasıl yardım edecek?”
Altın Balık bir an durup gülümsemiş:
— “Pul sana cesaret verecek ve denizi anlamanı sağlayacak. Eğer bir gece yarısı dolunay tam tepede parladığında pulu suya atarsan dileğin gerçekleşecek. Ama sadece kalbinin en derininden gelen bir dilek olmalı!” diye cevap vermiş.
Ali heyecanla pulu cebine koymuş ve hemen eve dönmüş. O gece yatağında döne döne uyuyamamış. Ne dileyebileceğini düşünmüş durmuş. Zengin olmak mı? Hayır. Güçlü olmak mı? Hayır. O sadece bir şey istiyormuş: Gerçek bir balıkçı olmak!

Ertesi gece ay gökyüzünde kocaman bir altın tepsi gibi parladığında Ali sahile gitmiş. Kalbini dinlemiş, gözlerini kapatmış ve pulu suya atarak dileğini fısıldamış:
— “Denizin dostu olmak, dalgalarla dostça yarışmak, babam gibi cesur bir balıkçı olmak istiyorum!”
O an deniz birden kabarmış, dalgalar bir şarkı gibi uğuldamış. Ali’nin ayaklarının altındaki kum titremiş ve suların arasından ışık gibi bir kayık yükselmiş. Küçük ama sağlam, deniz kabuğu gibi parlayan bu kayığın içine bir ağ konmuş ve kürekleri sanki sihirle parlıyormuş.
Ali heyecanla kayığa atlamış ve kürekleri tutmuş. O anda sanki yıllardır balıkçılık yapıyormuş gibi nasıl kürek çekeceğini, dalgalara nasıl karşı koyacağını, rüzgârı nasıl okuyacağını anlamış! Deniz artık onun arkadaşı olmuş.
Böylece Ali her sabah erkenden uyanıp kayığıyla denize açılmış ve en güzel balıkları tutmuş. Köyde herkes onun başarısına hayret etmiş. Ama o hiçbir zaman kendini beğenmemiş ve kibirlenmemiş. Hep denizin ona verdiği hediyeye şükretmiş ve her yakaladığı balığın bir kısmını ihtiyacı olanlarla paylaşmış.

Bir gün Ali yine denizde balık avlarken denizin yüzeyinde bir şeyin parladığını fark etmiş. Bu tam da ilk bulduğu Altın Pul gibi ışıldayan bir şeymiş. Kayığını yaklaştırıp elini uzatmış ve bir de ne görsün? Bu, babasının bir zamanlar taktığı madalyonmuş!
O an denizden yine bir ses yükselmiş:
— “Ali… Sen denizin dostu oldun. Babasının izinden yürüyen cesur bir balıkçı oldun. O artık seninle gurur duyuyor…”
Ali’nin gözleri dolmuş ama kalbi hiç olmadığı kadar huzurluymuş. Çünkü artık denizin ona sadece balık vermediğini aynı zamanda geçmişini, ailesini ve kendi gücünü de geri kazandırdığını anlamış. Ve işte o günden sonra Denizışığı Köyü’nde Ali’nin ismi en cesur balıkçı olarak anılmış. Altın Balık’ı bir daha gören olmamış ama köyde anlatılan efsaneye göre deniz birine hediyesini sunarsa ve o kişi eğer kalbini temiz tutarsa, asla kaybolmazmış…
Gökten üç elma düşmüş: biri bu masalı dinleyen çocukların başına, biri anlatanın başına, biri de denizin derinliklerindeki sırlara… 🌊✨
Öneri: Bu masala benzer masal okumak için Uyku Masalları ve Uzun Masallar sayfalarımızı inceleyebilirsiniz.