Bir varmış, bir yokmuş… Uzak diyarlarda, sadece dondurmalardan yapılmış sihirli bir şehir varmış. Bu şehrin adı, Dondurma Şehriymiş. Binalar, yollar, hatta ağaçlar bile dondurmaymış! Her yer rengarenk dondurma topları, külahlar ve lezzetli soslarla doluymuş. Şehrin tatlı sakinleri ise şekerden yapılmış canlılarmış.
Dondurma Şehri’nde çok sevilen iki arkadaş varmış: Çilek adında tatlı bir kız ve onun arkadaşı, Karamel adında minik bir tavşan. Bir gün Çilek ve Karamel şehirde gezintiye çıkmışlar. Dondurma sokakları, çilekli dondurmalardan yapılan pembe evler, erimiş çikolata şelaleleri ve diğer her şey göz alıcıymış.
Çilek,“Bu şehirde yaşamak gerçekten harika!” diye gülümsemiş. Karamel ise bir külahın tepesindeki fıstıklarla oynarken “Evet! Ama sanırım dondurmalar güneşte biraz erimeye başladı” demiş endişeyle. Güneş o kadar parlakmış ki dondurma şehrinde yavaş yavaş her şey erimeye başlamış.
Çilek ve Karamel hemen şehrin lideri olan Vanilya Kraliçesi‘nin yanına gitmişler. Vanilya Kraliçesi, beyaz dondurmadan yapılmış zarif bir tahtta oturuyormuş. Gözlerinde biraz hüzün ve yüzünde tatlı bir gülümseme varmış. “Güneş çok kuvvetli ve dondurma şehrimiz eriyor!” diye açıklamış kraliçe. “Bir çözüm bulmamız gerekiyor.”
Çilek ve Karamel düşünmeye başlamışlar. Karamel birden parlak bir fikir bulmuş: “Neden dev dondurma makineleri yapmıyoruz? Böylece sürekli yeni dondurmalar üretir ve şehrimizi kurtarırız!” Kraliçe bu fikri çok beğenmiş. Hemen şehrin dört bir yanına dev dondurma makineleri yerleştirilmiş. Ancak makineleri çalıştırmak için büyük bir soğutucu kristal gerekiyormuş ve bu kristal sadece Şeker Dağları‘nda bulunuyormuş.
Çilek ve Karamel hiç vakit kaybetmeden Şeker Dağları’na doğru yola çıkmışlar. Yolculuk uzun ve zorluymuş ama iki arkadaş birbirine destek olmuş. Yol boyunca karamelli şeker ağaçları ve gökkuşağı şekerlemelerinden oluşan patikalardan geçmişler. Nihayet Şeker Dağları’nın zirvesine ulaşmışlar ve orada büyük bir kristal parıldıyormuş. Tam kristali almaya çalışırlarken bir dondurma ejderhası belirivermiş! Ama bu ejderha korkutucu değilmiş, aksine kocaman bir dondurma külahından yapılmış ve gökyüzüne vanilya kokusu yayıyormuş.
Ejderha onlara gülümsemiş. “Merak etmeyin” demiş yumuşak bir sesle, “Kristali alabilirsiniz, ama bir şartım var. Herkese paylaşmayı öğretmeniz gerekiyor, çünkü dondurmalar paylaştıkça daha tatlı olur.”
Çilek ve Karamel bu şartı kabul etmiş. Kristali alıp şehre geri dönmüşler. Soğutucu kristal sayesinde dondurma makineleri çalışmaya başlamış ve eriyen dondurma şehri yeniden eski haline dönmüş. Herkes sokaklarda neşe içinde dondurmalarını paylaşmış hatta dondurma ejderhası bile şehre gelip dondurmalarından sunmuş.
O günden sonra Dondurma Şehri’nde her şey çok daha tatlı olmuş, çünkü herkes paylaşmanın ne kadar önemli olduğunu öğrenmiş. Çilek ve Karamel ise her maceradan sonra bir külah dondurma yemeyi asla unutmamış.
Gökten üç dondurma düşmüş, biri Çilek’in, biri Karamel’in, biri de senin olsun!
Tavsiye: Bu masala benzer masal okumak için 4 Yaş Masalları ve 5 Yaş Masalları sayfalarımızı inceleyebilirsiniz.