Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, yemyeşil ağaçlarla bezeli, kuş cıvıltılarının eksik olmadığı, huzur dolu bir ormanda Zürafa Zimba adında bir zürafa yaşarmış. Diğer hayvanlar gibi sadece ot peşinde koşmaz; merakı ve zekâsıyla da tanınırmış. Her sabah boynunu bulutlara kadar uzatır ormanda olup biteni gözlemlemeyi çok severmiş.
Günlerden bir gün sabah güneşi yaprakların arasından süzülüp toprağı ısıtmaya başlamışken ormanın içinde bir koşuşturma duymuş. Meraklanıp sesin geldiği yöne doğru uzun adımlarla ilerlemiş. Ağacın dibinde ağlayan minik bir sincapla karşılaşmış.
— “Ne oldu sana minik dostum? Neden gözlerinden yaşlar süzülüyor?” diye sormuş Zimba, boynunu eğerek.
Sincap hıçkırıklarla:
— “Kış için sakladığım tüm cevizler kaybolmuş! Dün buradaydılar, bugün tek bir tanesi bile kalmamış. Aç kalacağım diye çok korkuyorum!” demiş.
Zimba, sincabın üzüntüsünü görünce hemen harekete geçmeye karar vermiş. Dedektif şapkasını takmış ve kararlı bir şekilde:
— “Üzülme dostum! Bu işi çözmek Zürafa Zimba’ya düşer!” demiş.
İpuçlarının Peşinde

Zimba ormanın dört bir yanını adım adım dolaşmaya başlamış. Gözleri yerde, kulakları tetikte, burnu havada… Her ayrıntıya dikkat ediyormuş. Dalların arasından süzülen güneş ışığı yaprakların üzerinde dans ederken dikkatlice ilerlemiş. Toprağın üzerinde minik patilerle yapılmış ayak izlerini fark etmiş. İzler tazeymiş; belli ki çok eski değillermiş.
— “Hımm… Bu ayak izleri sincaba ait değil. Daha büyük ama kuş tırnağı gibi! İlginç!” demiş kendi kendine.
Biraz ileride bazı ağaçların kabuklarında ince ince çizikler gözüne çarpmış. Düzensizmiş ama belirgin çiziklermiş ve tırnakla yapılmış gibi duruyormuş.
— “Bu çizikler bir tırnağın işi olmalı.” diye mırıldanmış. “Ama kimin tırnağı? Sincap bu kadar yükseğe tırmanmaz.”
Yoluna devam ederken güneşin ışığı yüksek dallardan birinde metal gibi parlayan bir şeyin üstünde yansımış. Uzun boynunun avantajını kullanarak başını yukarı kaldırmış, yaprakların arasını dikkatle incelemiş. Orada, bir dalın arasına sıkışmış parlak kabuklu bir ceviz duruyormuş.
— “Demek ki izler doğru yere götürüyor beni. Kimin aklına gelir ki bu kadar yükseğe ceviz saklamak? Bu işi bilen biri yapmış.” demiş.
Cevizin orada olması Zimba’ya doğru yolda olduğunu göstermiş. Ayak izlerini ve izleri takip etmeye devam etmiş. Kimi zaman yosunların üzerinde ezilmiş yerler, kimi zaman çalılara takılmış tüyler görmüş.
İzler Zimba’yı ormanın kenarındaki büyük, karanlık bir mağaraya doğru götürmüş. Mağaranın önünde durup kulak kabartmış. İçeriden neşeli sesler, kanat çırpışları ve gülüşmeler geliyormuş. O anda gözleri parlamış.
— “Sanırım cevizlerin sırrı burada gizli. Bakalım içerde kim var?” demiş kendi kendine.
Cevizlerin Gizemli Mağarası

Mağaranın karanlık ağzında durup gözlerini kısarak içeriye bakmış. İçeride birkaç karga neşe içinde kahkahalar atarak cevizlerle oynuyormuş. Cevizleri teker teker dizmişler, kimiyle yuvarlama oynuyor, kimini ise mağaranın duvarlarına fırlatıp yeniden havada yakalıyorlarmış. Kahkahalar mağaranın taş duvarlarında yankılanıyormuş.
Zimba başını hafifçe eğip içeri adım atmış. Uzun gövdesiyle gölge gibi belirdiğinde kargalar bir anda susuvermiş. Üçü birden dönüp ona bakmış. Gözlerinde hem şaşkınlık hem de biraz çekingenlik varmış.
— “Selam kargalar! Bu neşeli oyun da nedir böyle?” demiş Zimba, sesini yumuşatarak ama ciddiyetini de koruyarak.
Kargalardan biri, tüyleri hafif kabarık, cırtlak sesli olanı öne çıkmış.
— “Ha ha! Merhaba Zimba! Bu bizim yeni oyunumuz. Ceviz topladık, saklambaç oynuyoruz onlarla!” demiş, neşesinden bir şey kaybetmemeye çalışarak.
Zimba kaşlarını hafifçe çatmış, gözlerini ceviz yığınlarına çevirmiş.
— “Ama o cevizler minik sincabın. Kış için topladığı yiyecekler… Hepsi bir gecede yok olmuş. Şimdi ne yapacağını bilemiyor, çok üzgün!” demiş.
Kargalar birbirlerine bakmış. Bir sessizlik çökmüş mağaraya. Sonra içlerinden biri, en genç olanı, kanatlarını yana indirip başını eğmiş.
— “Biz sadece oyun oynuyorduk. Kötü bir niyetimiz yoktu. Eğlenmek istedik ama düşünemedik!” demiş, pişman bir sesle.
Zimba bir an sessiz kalmış ve sonra başını sallamış.
— “Amacınız eğlenmek olabilir ama başkasının emeğini habersizce almak doğru değil. Herkesin bu ormanda yaşamak için bir nedeni var. Sincabınki de cevizleriydi. Sizinki eğlence olabilir ama onunki hayatta kalmak!” demiş, sesi hem yumuşak hem de öğüt vericiymiş.
Kargalar, Zimba’nın sözlerinden sonra başlarını öne eğmiş. Kalplerine bir mahcubiyet çökmüş.
Affedilen Hata

Kargalar, Zimba’nın sözlerinden sonra başlarını öne eğmiş ve yere bakmışlar. İçlerinden mahcubiyetle bir “Haklısın!” fısıltısı yükselmiş. Ardından hiç vakit kaybetmeden, oyuna çevirdikleri cevizleri toplamak için harekete geçmişler. Her biri birer birer cevizleri gagalarıyla alıp Zimba’nın önüne taşımış. Mağaranın köşelerinden, taşların altından, yüksek raflara benzer çıkıntılardan cevizler toplanmış.
— “Bu cevizler sincabınsa derhal geri verelim. Özür de dileriz elbette.” demiş en yaşlı karga, yumuşak ve pişman bir ses tonuyla.
Zimba memnuniyetle gülümsemiş, gözlerinde tatlı bir ışıltı belirmiş.
— “İşte şimdi oldu! Hatalı olmak önemli değil, önemli olan hatadan dönmek. Anlayışlı davranmak ormanda dostlukları güçlendirir!” demiş.
Kargalar cevizleri dikkatlice Zimba’nın sırtına yerleştirmesine yardım etmiş. Son ceviz de yerleşince hep birlikte sincabın yuvasına doğru yola koyulmuşlar. Yol boyunca dallar arasında uçarak Zimba’ya eşlik etmişler, kimi zaman mahcup bakışlarla, kimi zaman içten gülümsemelerle.
Sincabın yuvasına vardıklarında minik hayvan gözlerine inanamamış. Cevizleri görünce sevinçten havalara zıplamış, kuyruğu sevinçle kıvrılmış.
— “Zimba! Gerçekten harikasın! Ormanın en iyi dedektifi sensin!” demiş coşkuyla.
Kargalar da öne çıkıp başlarını eğerek özür dilemiş. İçlerinden biri:
— “Gerçekten üzgünüz, bir daha böyle düşüncesizlik yapmayacağız!” demiş.
Sincap onları dikkatle dinlemiş, sonra gülümsemiş.
— “Özür dilemek cesaret ister. Bir daha başkalarının eşyalarıyla izinsiz oyun oynamayın, olur mu?” demiş sevecenlikle.
Ve böylece ormanda bir sorun daha dostlukla, anlayışla ve iş birliğiyle çözülmüş.
Ormanın Dedektifi

O günden sonra ormanda Zürafa Zimba’nın ünü dilden dile dolaşmış. Sincabın cevizlerini bulduğu o olay, küçükten büyüğe herkesin dilindeymiş. Ne zaman bir sorun çıksa, bir eşya kaybolsa ya da bir anlaşmazlık yaşansa hayvanlar ilk olarak Zimba’ya danışır olmuş.
— “Zimba’ya soralım, o mutlaka bir yolunu bulur!” ya da “Zimba geldi mi? İşte şimdi içimiz rahat!” dermiş hayvanlar.
Uzun boynu, keskin zekâsı ve sevecen kalbi sayesinde ormanın gözbebeği olmuş. Yalnızca olayları çözmesiyle değil, herkesi sabırla dinlemesi ve kimseyi yargılamadan yaklaşmasıyla da gönülleri fethetmiş. Hayvanlar her zorluğun üstesinden birlikte gelmenin, konuşmanın ve birbirini anlamanın ne kadar değerli olduğunu öğrenmiş.
Böylece ormanda barış, anlayış ve güven rüzgârı esmeye başlamış. Ve Zimba bu rüzgârın en güzel sesi olmuş.
SON
Sevgili çocuklar,
Bu masalda gördüğünüz gibi bir sorunla karşılaştığımızda hemen üzülmek ya da kızmak yerine, sabırla düşünmek ve dikkatle bakmak çok önemlidir. Zürafa Zimba ipuçlarını sabırla takip etti, kimseyi kırmadan konuştu ve sonunda her şey yoluna girdi.
Bazen yanlışlıkla başkalarının eşyalarını alabilir ya da hata yapabiliriz. Ama hatamızı fark edip özür dilersek her şey düzelir. Affetmek de en az özür dilemek kadar güzel bir davranıştır.
Tavsiye: Bu masala benzer masal okumak için 7 Yaş Masalları ve Uzun Masallar sayfalarımızı inceleyebilirsiniz.