Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, büyük şehirlerden birinde Meriç adında, hayal kurmayı çok seven bir çocuk yaşarmış. En sevdiği oyuncağı, doğum gününde hediye edilen, bembeyaz, pamuk gibi yumuşak tüylere sahip bir peluş tavşanmış.
Çocuk Masalları Oku
Her yaşa uygun çocuk masalları
Her yaş grubuna hitap eden eğlenceli ve öğretici çocuk masalları ile çocuklarınızın dünyasına renk katın! Çocuk masalları oku seçeneğiyle çocuğunuz hem keyifli vakit geçirecek hem de her masaldan yeni bir şeyler öğrenecek. İster kısa ister uzun olsun, çocuklar için masallar eğitici ve eğlenceli yönleriyle çocukların hayal gücünü beslerken onları değerli bilgilerle tanıştıracak.
Eğlenceli ve öğretici çocuk masalları
Çocuk masalları dinle seçeneğiyle çocuklarınızın sesli olarak dinleyebileceği bu masallar onların hayal dünyasını geliştirirken aynı zamanda yaşamla ilgili önemli dersler verir. Masalların her biri, sevgi, dostluk, cesaret ve sabır gibi değerleri vurgulayan içeriklerle özenle hazırlanmıştır. Çocuk masalı oku ve çocuğunuzla birlikte bu büyülü dünyanın kapılarını aralayın. Çocuklar için masal okumak hem onların zihinsel gelişimlerine katkıda bulunur hem de aranızdaki bağı güçlendirir.
Çocuk uyku masalları oku
Çocuk uyku masalları, çocukların yatmadan önce sakinleşmesine yardımcı olur. Çocuklara masallar okurken, onların hayal dünyası genişler ve uykuya daha kolay dalarlar. Bu eğitici uyku masalları, çocukların dinlenmesine ve gün içinde öğrendiklerini pekiştirmelerine yardımcı olur.
Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, yemyeşil ormanların birinde minicik bir yaprak perisi yaşarmış. Adı Yonca imiş. Saçları sonbaharda dökülen yapraklar gibi altın sarısı, elbisesi ise ilkbaharda açan taze yapraklar gibi yemyeşilmiş.
Bir varmış, bir yokmuş… Renklerin kendi aralarında konuştuğu, gökyüzünün masmavi olduğu, çiçeklerin yaprak yaprak gülümsediği güzel mi güzel bir diyar varmış. Bu diyara Renkler Diyarı denirmiş.
Bir zamanlar, yemyeşil ormanların ortasında, rengârenk çiçeklerle dolu bir vadi varmış. Bu vadide küçük ve çok meraklı bir kelebek yaşarmış. Adı Minik’miş.
Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, zamanın sükûnetle aktığı bir diyarda, Sessizay Ormanı’nın kenarında bir kulübe vardı. Bu kulübede adı pek çok kez unutulup tekrar hatırlanmış ama herkesin Bay Lior diye andığı yaşlı bir adam yaşardı.
Mistral Ormanı gün doğarken altın gibi ışıldayan yaprakları ve mavi pınarlarından akan berrak sularıyla bilinen büyülü bir yerdi. Unicorn Nova bu ormanın koruyucusuydu.
Bir zamanlar, uzak diyarlarda Benekli Orman adı verilen büyülü bir yer vardı. Burada yaşayan en ilginç yaratık şüphesiz ki Minik Moz idi. Uzun kolları, ince bacakları ve kocaman kulaklarıyla oldukça dikkat çekiyordu.
Güneşin ilk ışıkları, altın rengi kum tepelerinin üzerinden süzülerek kadim Kasra şehrini aydınlatıyordu. Şehir yüksek taş duvarları ile çölün ortasında bir inci gibi parlıyordu. Bu şehrin dar sokaklarında küçük Rafi diye bir çocuk yaşıyordu.
Uzak diyarların gökyüzünde, yıldızların en parlak ışığını taşıyan Parıldak adında sevimli bir yaratık yaşardı. O bir Yıldız Tozu Canavarıydı. Küçük, pofuduk ve tüyleri gece boyunca hafifçe parlayan bir varlık.
Bir zamanlar dünyanın haritalarda görünmeyen bir köşesinde, Mantar Ormanı adında büyülü bir yer vardı. Bu orman sıradan ağaçlar ve çalılarla değil, devasa mantarlar ve ışıldayan bitkilerle doluydu.
Uzaklarda, yemyeşil ormanların ve ışıltılı nehirlerin arasında, minik ama yürekli bir tavşan yaşardı. Adı Maviş olan bu tavşan tıpkı gökyüzündeki en parlak yıldız gibi etrafına umut ve cesaret saçardı.
Bir gün gökten mavi, pembe, mor renklerde yağmur yağmaya başlar. Her damlanın içinde eski zamanlara ait anılar saklıdır. Küçük bir çocuk, bu anıları keşfeder.
Bir çocuğun dileği, yanlışlıkla yanlış kişiye ulaşan bir dilek feneriyle havalanır. O yanlış kişi bu dileği yerine getirmek için çocuğu bulmaya çalışır.
Bir zamanlar uzak diyarlarda, her yaprağın bir nota, her rüzgârın bir melodi olduğu Şarkı Söyleyen Orman adında büyülü bir yer vardı. Burada ne ağaçlar fısıldar ne de hayvanlar normal konuşurdu.
Bir varmış, bir yokmuş. Uzak mı uzak, yeşilliklerle dolu, mis gibi çiçek kokularının havada uçuştuğu bir çiftlik varmış. Bu çiftlikte inekler süt verir, tavuklar gurk gurk yumurtlar, koyunlar yumuşacık yünleriyle gezinir, atlar özgürce koşarmış.
Bir varmış, bir yokmuş… Yeşilliklerin ortasında, büyük bir ormanın kıyısında, yıllardır kimsenin yaşamadığı eski bir köşk varmış. Rüzgâr estiğinde kapıları gıcırdar, pencereleri kendi kendine açılır kapanırmış.
Bir zamanlar ucu bucağı görünmeyen beyazlar içinde yer alan, parıldayan buz dağlarıyla çevrili, Buzlar Ülkesi isminde büyüleyici bir diyar vardı. Burada her sabah gökyüzünde inci gibi kar taneleri savrulur, geceleri ise kuzey ışıkları dans ederdi.
Yemyeşil bir ormandaki en yaşlı meşe ağacının kovuğunda, sol kanadında yıldızlara benzeyen parlak beyaz benekler olan bilge bir baykuş yaşardı. Adı Gölge’ydi. Kocaman, yuvarlak gözleri öyle keskindi ki karanlık gecede bile en küçük fareyi görebilirdi.
Bir varmış, bir yokmuş… Uzak mı uzak, derin mi derin, yemyeşil ağaçlarla kaplı bir ormanda Gece adında bir kurt yaşarmış. Adı gibi simsiyah, gözleri kömür gibi parlayan, hızlı mı hızlı ama oldukça aceleci ve sabırsız bir kurtmuş.
Bir zamanlar upuzun ağaçların göğe uzandığı, mis gibi çiçeklerin kokusuyla dolup taşan bir orman vardı. Bu ormanda pek çok hayvan yaşardı ama en hareketlisi, en neşelisi ve en meraklısı küçük bir sincaptı. Adı da Sincap Fındık idi.
Uzak diyarlarda, yemyeşil tepelerin arasına kurulmuş, cıvıl cıvıl bir çiftlik varmış. Bu çiftlikte herkesin sevdiği Mırmır isminde bir kedi yaşardı.
Bir zamanlar çiçeklerin mis kokular yaydığı, ırmakların şırıl şırıl aktığı, yemyeşil ağaçların gökyüzüne uzandığı büyülü bir orman vardı. Bu ormanda çeşit çeşit hayvan yaşardı.
Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, denizlerin maviye boyandığı, rüzgârların dalgalarla şarkılar söylediği bir balıkçı köyü varmış. Bu köy uçsuz bucaksız denizin kıyısında kurulmuş, denizle iç içe yaşayan insanların yurduymuş.
Bir zamanlar buz gibi dalgaların dans ettiği, ışıl ışıl parlayan engin bir denizin ortasında minik bir fok yaşardı. Bu sevimli fokun adı Fırt idi. Neden mi Fırt?