Bir zamanlar yemyeşil bir vadinin kenarında, ayakları yere her zaman sağlam basan ama her fırsatta gökyüzüne merakla bakan bir deve kuşu yaşardı. Adı Dodo‘ydu. Diğer deve kuşları gibi değildi çünkü ne kadar hızlı koşarsa koşsun ya da ne kadar yükseğe zıplarsa zıplasın bir gün kanatlarıyla uçabileceğine inanıyordu.
Ancak bu hayalini paylaştığında arkadaşları bazen onunla dalga geçerdi. “Dodo, deve kuşları uçamaz ki! Bunu bilmelisin!” derlerdi. Dodo arkadaşlarının söylediklerine üzülse de kalbindeki bir his ona inanmayı asla bırakmamasını söylüyordu.
Bir sabah güneş henüz doğarken ve vadinin üzerindeki sis dağılmaya başlamışken Dodo bir karar verdi. O gün hayallerinin peşinden gitmek için cesaretini toplayacaktı. İlk olarak en yakın arkadaşı olan minik kaplumbağa Tostos‘un yanına gidip fikrini paylaştı. Tostos her zaman sakin ve bilge bir tavırla konuşurdu. Bu yüzden Dodo’ya “Belki de uçmak sandığından farklı bir şeydir Dodo. Ama denemekten korkma! Çünkü kendine inanırsan başarabilirsin.” dedi. Bu sözler Dodo’nun içini ısıtmıştı çünkü en azından birisi onu anlamıştı.
Uçmaya çalışmanın ilk adımı olarak kendine küçük bir hedef belirledi. Vadinin en yüksek tepesine tırmanacak ve oradan süzülebileceğini hayal edecekti. Yolda ilerlerken karşısına rengârenk tüyleriyle dikkat çeken, Pako adında neşeli bir papağan çıktı.
Pako sürekli şakalar yapan ve çevresindeki herkesi güldüren bir kuştu. Dodo’nun planını duyunca “Harika bir fikir, Dodo! Ama biliyor musun, uçmak sadece kanatlarla ilgili değil! Cesaretle ve doğru bir rüzgârı yakalamakla ilgili.” dedi. Pako’nun da katılmasıyla Dodo’nun yolculuğu daha eğlenceli bir hal aldı çünkü Pako sürekli hikâyeler anlatıyor ve şarkılar söylüyordu.
Vadinin derinliklerine doğru ilerlerken birden yollarını kesen büyük bir çalılık gördüler. Çalılık içinden geçmeyi imkânsız kılacak kadar sık ve dikenliydi. Tam o anda yanlarına ormanda yaşayan ve her şeyi tamir edebilecek kadar yetenekli bir kirpi olan Kiki geldi. Kiki, Dodo’nun kararlılığını duyduğunda “Senin azmine hayran kaldım Dodo. Bu çalılığı aşmanızda size yardımcı olacağım. Çünkü her büyük hayal küçük adımlarla gerçekleşir.” dedi ve dikenlerini kullanarak geçiş için bir yol açtı.
Yolculuklarının sonunda nihayet vadinin en yüksek tepesine vardılar. Burada Dodo’nun kalbi hem heyecanla hem de biraz korkuyla çarpmaya başladı. Gözlerini kapadı ve derin bir nefes aldı. Çünkü hayalini gerçekleştirmek için harekete geçmesi gerekiyordu.
Arkadaşlarının cesaretlendiren sesleriyle kanatlarını açarak tepeden aşağı doğru koşmaya başladı. Rüzgâr tüylerinin arasından geçerken bir anda kendini daha hafif hissetti! Gerçekten uçmuyordu ama rüzgârla süzülmenin nasıl bir şey olduğunu anlamıştı.
Dodo hayalini gerçekleştiremediğini düşünerek biraz üzülse de arkadaşları ona bunun büyük bir başarı olduğunu hatırlattı.
Pako, “Dodo sen cesaretinle hepimize ilham verdin. Asıl önemli olan budur!” dedi.
Kiki ise ekledi: “Uçmak, sandığından çok daha farklı şekillerde olabilir. Çünkü önemli olan kendi sınırlarını zorlaman ve kendine inanmandır.“
O günden sonra Dodo sadece hayalini değil kendi gücünü ve cesaretini de keşfetmiş oldu. Vadinin diğer hayvanları da onun hikâyesinden ilham alarak kendi hayallerini gerçekleştirmek için küçük ama cesur adımlar atmaya başladılar.
Ve böylece Dodo’nun hikâyesi vadide bir efsane haline geldi. Her gece yıldızların altında hayallere inanmanın ne kadar değerli olduğunu hatırlamak için anlatılmaya başlandı.
Tavsiye: Bu masala benzer masal okumak için 4 Yaş Masalları ve 5 Yaş Masalları sayfalarımızı inceleyebilirsiniz.