Bir varmış, bir yokmuş… Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, büyük ve güzel bir ormanın kıyısında yaşlı bir eşek varmış. Bu eşek, uzun yıllar boyunca sahibine hizmet etmiş, ağır yükler taşımış ama artık yaşlanmış, gücünü yitirmiş. Sahibi ise onu daha fazla beslemek istemediği için evden kovmuş. Zavallı eşek, çaresiz bir halde ormanda yürürken düşünmüş:
“Ne yapsam, ne etsem acaba? Bremen’e gidip orada müzisyen olsam, karnımı da doyururum!” demiş kendi kendine ve Bremen’e doğru yola çıkmış.
Eşeğin yolu uzunmuş ama moralini yüksek tutuyormuş. Bir süre sonra yolda yaşlı bir köpekle karşılaşmış. Köpek de çok bitkin görünüyormuş.
“Hayrola dostum, neyin var böyle?” diye sormuş eşek.
Köpek üzgün bir sesle cevap vermiş: “Yaşlandım, dişlerim döküldü, artık avlanamıyorum. Sahibim beni evden kovdu.”
Eşek hemen ona şöyle demiş: “Üzülme, ben Bremen’e gidiyorum, müzisyen olacağım. Gel sen de benimle gel, birlikte müzisyen oluruz!”
Köpek bu teklifi sevinçle kabul etmiş ve böylece ikisi birlikte yola koyulmuşlar.
Yol boyunca yürümüşler, yürümüşler… Derken bir süre sonra, bir duvarın üzerinde oturan yaşlı bir kedi görmüşler. Kedi de çok üzgünmüş.
“Eyvah, eyvah, ne oldu sana böyle?” diye sormuş eşek.
Kedi, içini çekerek anlatmış: “Artık fare yakalayamıyorum. Yaşlandım, gözlerim iyi görmüyor. Sahibim beni evden kovdu. Ne yapacağımı bilemiyorum.”
Eşek hemen ona da müzisyen olma hayalinden bahsetmiş. “Biz Bremen’e gidiyoruz, sen de gel, birlikte müzisyen oluruz!”
Kedi de bu teklifi kabul etmiş ve üç arkadaş neşe içinde yollarına devam etmişler.
Biraz daha yürüdükten sonra sabahın erken saatlerinde yüksek bir ağacın tepesinde bir horoz görmüşler. Horoz, canhıraş bir şekilde ötüyor, adeta yardım istiyormuş.
“Ne oldu sana horoz kardeş, neden böyle feryat ediyorsun?” diye sormuş eşek.
Horoz ağlamaklı bir sesle anlatmış: “Sahibim yarın beni kesip çorba yapacak! Çok korkuyorum!”
Eşek hemen ona da teklifte bulunmuş: “Biz Bremen’e gidiyoruz, orada müzisyen olacağız. Gel sen de bizimle gel, kimse seni kesemez!”
Horoz bu teklifi seve seve kabul etmiş ve dört arkadaş birlikte Bremen’e doğru yürümeye devam etmişler.
Akşam olmuş, hava kararmış. Dört kafadar çok yorulmuşlar ve geceyi geçirmek için bir yer aramaya başlamışlar. Derken, uzakta bir evin ışığını görmüşler. Eşek, köpek, kedi ve horoz büyük bir sevinçle o ışığa doğru yönelmişler. Eve yaklaştıklarında içeriden kahkahalar, şarkılar ve ziyafet sesleri geliyormuş. Ama bu evde kimler var dersiniz? Haydutlar!
Eşek pencereye doğru yaklaşmış ve içeri bakmış. İçeride bir grup haydut masanın etrafında toplanmış, büyük bir ziyafet çekiyormuş. Masada nefis yiyecekler varmış. Dört arkadaş çok acıkmışlar ama içeri girip bu yiyeceklerden faydalanmaya korkmuşlar.
Eşek bir plan yapmış: “Birlikte bu haydutları korkutup kaçırabiliriz!” demiş.
Bunun üzerine hepsi sırayla birbirlerinin üstüne çıkmışlar. Eşek en altta, onun üstünde köpek, köpeğin üstünde kedi ve en tepede horoz varmış. Bir anda hepsi birden bağırmaya başlamış: Eşek var gücüyle anırmış, köpek yüksek sesle havlamış, kedi tırmalayarak miyavlamış, horoz da kanatlarını çırparak bağırmış. Bu korkunç gürültü haydutları öylesine ürkütmüş ki, ne olup bittiğini anlamadan evi terk edip karanlık ormana doğru kaçmışlar.
Haydutlar kaçınca dört arkadaş hemen içeri girmişler. Masanın üzerindeki yemeklere büyük bir iştahla saldırmışlar. Karnı doyan herkes kendine bir köşe bulmuş ve rahatça uyumaya başlamış. Eşek ahırda, köpek kapının önünde, kedi sobanın yanında, horoz da tavanın kirişinde yerini almış.
Ama haydutlardan biri gece yarısı cesaretini toplayıp eve geri dönmeye karar vermiş. Yavaşça eve girmiş ama karanlıkta kediyi fark etmemiş. Kedi, bir anda haydudun yüzüne atlamış, tırmalamış. Panikle kaçan haydut, kapıdan çıkarken köpeğin ısırığına uğramış, eşek de bir tekmeyle onu uğurlamış. Horoz ise tavandan yüksek sesle ötüp iyice korkutmuş. Haydut, “Bu ev canavarlarla dolu!” diyerek hızla oradan kaçmış ve bir daha geri dönmeye cesaret edememiş.
Eşek, köpek, kedi ve horoz, haydutların kaçtığı bu evde kalmışlar ve artık Bremen’e gitmeye gerek duymamışlar. Çünkü orada, o evde huzurlu bir hayat sürmüşler ve hep birlikte mutlu yaşamışlar.
Gökten üç elma düşmüş: biri bu masalı anlatan benim başıma, biri masalı dinleyen senin başına, biri de hayalleri olan herkesin başına!
Öneriyoruz: Bu masala benzer klasik dümya masalları okumak için Klasik Masallar sayfamızı inceleyebilirsiniz.