Yemyeşil bir ormandaki en yaşlı meşe ağacının kovuğunda, sol kanadında yıldızlara benzeyen parlak beyaz benekler olan bilge bir baykuş yaşardı. Adı Baykuş Gölge idi. Kocaman ve yuvarlak gözleri öyle keskindi ki karanlık gecede bile en küçük fareyi görebilirdi. Günlerini kitap okuyarak geçirir, geceleri ormanda uçar, çevreyi gözlemlerdi. Zor durumda kalan her hayvan ona danışırdı.
Gölge herkese sabırla yardım eder, bilgeliğini paylaşırdı. Ama ormanın derinliklerindeki Büyülü Göl’ün kıyısında yaşayan hayvanlar Gölge’nin yaşadığı meşe ağacından çok uzakta oldukları için onun yardımını alamıyorlardı.
Büyük Kuraklık Başlıyor

Günlerden bir gün orman alışılmadık bir sıcaklıkla kavrulmaya başladı. Güneş acımasızca parlıyor, toprak kuruyup çatlıyor, dereler ve göller kurumaya yüz tutuyordu. Gölge gece turuna çıktığında her yerin ne kadar kuruduğunu fark etti. En kötüsü ormanın derinliklerindeki Büyülü Göl‘ün seviyesinin çok düştüğünü uzaktan görebilmesiydi.
Ertesi gün ormanın çeşitli köşelerinden hayvanlar Gölge’nin yuvasına gelmeye başladılar. Hepsi de kuraklık hakkında endişeliydi. Küçük kurbağa Zıpzıp önemli bir haber getirdi:
“Büyülü Göl’ün kıyısında yaşayan hayvanlar çok zor durumda! Göl neredeyse kurudu. Kimse ne yapacağını bilmiyor!”
Sihirli Tüyün Gizemi

O gece Gölge uykuya dalarken rüyasında sol kanadındaki yıldız benekleri parlıyordu ve bir ses ona şöyle diyordu: “Bilgelik paylaşıldıkça çoğalır. Kanatlarındaki yıldızlar, ihtiyacı olanlara yardım etmek için var.”
Gölge uyandığında sol kanadından bir tüy çekti ve havaya üfledi. Tüy havada süzülerek uçmaya başladı ve Gölge’nin düşünceleri havada parlak harflerle belirmeye başladı. Sihirli tüy onun bilgeliğini aktarabiliyordu!
Arkadaşı yaşlı kaplumbağa Toprak‘ın önerisiyle bir haberci zinciri oluşturuldu. Sincap Fındık, tavşan Zıpır, kunduz Dişlek ve kurbağa Zıpzıp tüyü elden ele Büyülü Göl’e ulaştıracaktı.
Büyülü Göl’de Durum

Büyülü Göl’ün manzarası üzücüydü. Bir zamanlar berrak mavi suyla dolu olan göl, şimdi sadece ortada küçük bir su birikintisi kalmış büyük bir çamur düzlüğüne dönüşmüştü. Su kaplumbağaları, balıklar, su kuşları ve göl perisi Işıldak zor durumdaydı.
Kurbağa Zıpzıp göl sakinlerine yardım getirdiğinde sihirli tüy havaya yükseldi ve Gölge’nin tüm bilgilerini paylaşmaya başladı. Göl sakinleri bu bilgileri kullanarak su kanalları kazdı, çiğ damlalarını topladı ve su yosunlarıyla suyun buharlaşmasını önledi.
Göl sakinleri çalışırken ormanın derinliklerinden mavi pullu küçük bir ejderha yavrusu çıkageldi. Adı Mavi‘ydi. Mavi ejderhaların yağmur getirebildiğini söyledi. Göl sakinleri ve Mavi birlikte çalışarak, dans edip gökyüzüne mavi alevler üfleyerek bulutları çekmeyi başardılar. Kısa süre sonra bardaktan boşanırcasına yağmur yağdı ve Büyülü Göl yeniden dolmaya başladı.
Gölge’nin Yeni Anlayışı

Yağmur ormanın her yerine yağarken Gölge’nin kanadındaki diğer benekler de parlamaya başladı. Artık birçok sihirli tüye sahipti. Sincap Fındık’tan olayları öğrenen Gölge bilgeliğin paylaşıldıkça çoğaldığını anladı.
Yağmurdan sonra orman yeniden canlandı. Gölge artık sihirli tüylerini ormanın farklı bölgelerine gönderiyor ve tüm hayvanlara yardım ediyordu. Yaşlı meşe ağacındaki kovuğu Bilgelik Yuvası olarak anılmaya başlamıştı.
Bir gün Gölge ve Toprak sohbet ederken Toprak şöyle dedi: “Bilgelik bir hazine gibidir. Saklanırsa değerini yitirir, paylaşılırsa çoğalır.”
Gölge anlamıştı ki gerçek bilgelik, ihtiyacı olanı görmek ve bildiğini paylaşmakta yatıyordu. Orman büyük kuraklıktan sonra daha güçlü, daha birlik içinde olmuştu. Ve ne zaman bir hayvan “Başkaları için ne yapabilirim?” diye sormaya başlasa, omzunda küçük, beyaz bir yıldız benzeri benek beliriyordu. Bu, Gölge’nin bilgeliğinin ormanın her köşesine yayıldığının işaretiydi.
Öneri: Bu masala benzer masal okumak için 6 Yaş Masalları ve 7 Yaş Masalları sayfalarımızı inceleyebilirsiniz.