Bir zamanlar geniş bir ormanla çevrili, yemyeşil çayırların ve sakin bir gölün bulunduğu huzurlu bir diyarda zarif bir balıkçıl kuşu yaşardı. Gölge adındaki bu balıkçıl kuşu uzun bacakları ve keskin gagasıyla gölde yaşayan balıkları avlamada çok yetenekliydi. Ancak Gölge çok sabırsızdı. Günler geçtikçe avlanmak için beklemek ona sıkıcı ve yorucu gelmeye başlamıştı.
“Bu kadar beklemek zorunda mıyım?” diye mırıldandı bir gün gölün kenarında dururken. “Balıklar hemen yanıma gelseler her şey ne kadar kolay olurdu! Neden hep bu kadar sabretmek zorundayım?”
O sırada gölün kenarında duran yaşlı bir kurbağa Gölge’nin sözlerini duydu. Derin bir iç çekti ve yavaşça konuştu:
“Sevgili Gölge sabır hiç kimse için kolay değildir ama çok değerlidir. Eğer istersen sana Sabır Adası’nın sırrını anlatabilirim. Orada sabrın gerçek anlamını öğrenebilirsin.”
Sabır Adası’na Yolculuk
“Sabır Adası mı?” dedi Gölge, merakla. “Orası nerede? Nasıl gidebilirim?”
Yaşlı kurbağa gülümsedi. “Sabır Adası’na ulaşmak kolay değil Gölge. Ama eğer gerçekten öğrenmek istersen yolculuğa çıkmalısın. İlk durak gölün kıyısındaki söğüt ağacı olacak.”
Gölge hemen kanatlarını çırptı ve heyecanla havalandı. Sabır Adası’na ulaşmak için sabırsızlanıyordu. Fakat yol boyunca uçarken birçok kez “Neden bu kadar uzun sürüyor?” diye söylenmeye başladı.
Sonunda gölün kenarındaki Söğüt Ağacı’nın yanına ulaştı. Uzun dallarını suya sarkıtmış, bilge bir görünüme sahip olan söğüt ağacı, Gölge’yi sakin bir sesle karşıladı:
“Hoş geldin Gölge. Ama Sabır Adası’na ulaşmadan önce üç hikaye dinlemelisin. İlk hikaye benden.”
Söğüt Ağacı’nın Hikayesi
Söğüt Ağacı yavaşça dallarını sallayarak anlatmaya başladı:
“Bir zamanlar ben de küçücük bir fidandım. Rüzgar her estiğinde savrulur,dum ve köklerim toprağın içinde tutunamazdı. Zayıftım ve kırılgandım. Ama sabırlıydım. Her gün köklerim biraz daha derine indi, dallarım biraz daha uzadı. Yıllar geçti ve rüzgarın karşısında dimdik duracak kadar güçlü bir ağaç oldum. Şimdi dallarımda kuşlar yuva yapıyor, köklerimle göle hayat veriyorum. Eğer sabretmeseydim bu kadar güçlü bir ağaç olamazdım.”
Söğüt Ağacı’nın hikayesi Gölge’yi derin düşüncelere sevk etti. Belki de sabretmek büyümek ve güçlenmek için gerekliydi.
Söğüt Ağacı Gölge’ye ikinci hikaye için gölün diğer tarafındaki balıkçı kurbağaya gitmesini söyledi. “Kurbağa sabrın bir başka yönünü sana gösterebilir.” dedi.
Balıkçı Kurbağanın Dersi
Gölge söğüt ağacından aldığı bu yeni ipucuyla hemen gölün diğer tarafına uçtu. Orada bir nilüfer yaprağının üzerinde oturan balıkçı kurbağayı buldu. Kurbağa suyun yüzeyinde gezinen gölgeleri izliyor arada sırada ani bir hareketle bir böcek yakalıyordu.
“Merhaba,” dedi Gölge. “Sabır hakkında bir şeyler öğrenmeye geldim.”
Balıkçı kurbağa dikkatini Gölge’ye çevirdi ve gülümsedi. “O zaman sana bir oyun teklif ediyorum. Bakalım suyun üzerinde gölgeleri izleyerek ne kadar sabırlı olabileceksin.”
Gölge oyunu kabul etti. Ancak birkaç dakika geçmeden sıkılmaya başladı. “Bu çok uzun sürüyor!” dedi. “Hiçbir şey olmuyor.”
Kurbağa sabırla beklemeye devam etti. Tam Gölge pes etmek üzereyken kurbağa aniden hareket etti ve büyük bir balık yakaladı. Gölge şaşkınlıkla izledi.
Kurbağa sakin bir şekilde açıklama yaptı: “Sabır doğru zaman gelene kadar beklemeyi bilmektir. Eğer acele edersen fırsatları kaçırırsın. Sabırsız olmak bazen büyük ödülleri gözden kaçırmana neden olur.”
Sabır Adası’nın Bekçisi Gümüş Martı
Kurbağanın hikayesinden etkilenen Gölge üçüncü hikaye için gölün ortasındaki küçük bir adaya doğru yola çıktı. Bu ada Sabır Adası’nın bekçisi olan Gümüş Martı’nın yaşadığı yerdi.
Gümüş Martı adanın yüksek bir kayalığında oturmuş gökyüzünü izliyordu. Gölge’yi görünce gülümsedi ve konuşmaya başladı:
“Sabır Adası’na hoş geldin Gölge. Buraya kadar geldin ama şimdi son bir hikayeyi dinlemeden gitmene izin veremem. Bu hikaye benim yavrumla ilgili.”
Martı başını hafifçe yana eğerek devam etti:
“Yıllar önce sabırsız bir yavru martım vardı. Uçmayı bir an önce öğrenmek istiyordu. Kanatları yeterince güçlü olmadığı için her denemesinde yere düşüyordu. Her seferinde daha çok üzülüyordu. Ona sabırlı olmayı ve her gün biraz daha çalışmayı öğrettim. Zamanla kanatları güçlendi ve artık gökyüzünde süzülen en güçlü martılardan biri oldu.”
Gümüş Martı’nın hikayesi Gölge’nin kalbinde derin bir yer buldu. Sabırlı olmanın sadece beklemek değil büyümek, öğrenmek ve gelişmek için bir yolculuk olduğunu anladı.
Gölge’nin Dönüşümü
Gölge Sabır Adası’ndan ayrılırken içinde bir huzur hissetti. Artık sabırsız bir balıkçıl kuşu değil sabrın gerçek değerini öğrenmiş bir yolcuydu. Gölüne döndüğünde avlanırken eskisi gibi acele etmiyordu. Daha az yoruluyor ve daha çok balık yakalıyordu.
Gölge’nin bu değişimi göldeki diğer hayvanlara da ilham oldu. Söğüt Ağacı, Balıkçı Kurbağa ve Gümüş Martı’nın hikayeleri dilden dile dolaştı. Herkes sabrın büyüsüyle tanıştı.
Tavsiye: Bu masala benzer masal okumak için 6 Yaş Masalları ve 7 Yaş Masalları sayfalarımızı inceleyebilirsiniz.