Ormanın en renkli çiçeklerinin arasında, altın sarısı tüyleri ve ışıl ışıl kanatları olan minik bir bal arısı yaşardı. Adı Bıdık‘tı. Diğer arılar gibi çiçeklerden öz toplamayı, kovanı boyamayı ve dans ederek iletişim kurmayı çok severdi. Her sabah “Bugün hangi renk çiçeği bulsam acaba?” diye düşünerek uyanır sonra da rüzgârın kulağına fısıldadığı yönlere doğru uçardı.
Ancak Bıdık’ın bir sorunu vardı: Sürekli başkalarından yardım isterdi. “Tombiş Ayı, şu kayanın üstündeki çiçeğe nasıl çıkacağım?” ya da “Sincap Kiki bu dereyi geçmek için nasıl uçmalıyım?” gibi sorular sorardı.
Bir gün Gümüş Pınar denen hiç gitmediği bir bölgeye gitti. Etraf mor menekşelerle ve mavi kelebeklerle doluydu. Ansızın bir rüzgâr çıktı ve Bıdık’ı bilinmez bir yere savurdu. Artık kovandan çok uzaktaydı.
Ormanın Sınavları
Bıdık yaprakların üzerinde titreyerek dururken dikenli top gibi bir şey yuvarlanıp yanına geldi. Bu konuşan bir kirpiydi! Adı da Zıpır‘dı.
“Neden kendi kanatlarını kullanmıyorsun?” diye sordu Zıpır, “Bak ben dikenlerimle kendimi korurum. Sen de kanatlarını kullan!”
Bıdık kanatlarını hızla çırptı ve havalandı. Ama yine de düştü. Zıpır ona sihirli bir tohum verdi:
“Bunu toprağa göm, üstüne şarkı söyle. Ama unutma sadece kendi sesin işe yarar.” dedi.
Bıdık titreyerek bir şarkı mırıldandı:
Pır pır ederim,
Vız vız ederim,
Kendi gücümle yükselirim!
Tohum anında filizlendi ve dev bir ayçiçeği oldu! Bıdık yapraklarından tırmanarak yükseldi ve ufku gördü. “Demek kendi şarkım sihir yaratıyor!” diye sevindi.
Karanlık Mağara
Bıdık gecenin koynunda kaybolmuşken gözleri lamba gibi parlayan dev bir baykuş geldi. Bu, Puhu‘ydu.
“Uğultun ormanı titretiyor küçük arı!”*dedi Puhu, “Ama korkunu yenmezsen kovanını asla bulamazsın.”
Puhu onu Karanlık Mağara‘ya götürdü. İçerisi zifiri karanlıktı. Sadece Bıdık’ın karın bölgesindeki sarı çizgiler hafifçe parlıyordu.
“Işığın kendi içinde, unutma!” diye fısıldadı Puhu.
Bıdık kanatlarını hızla çırparak vızıltısını artırdı. Vücudundaki çizgiler altın rengi ışık saçmaya başladı! Mağaradaki ışıltılı taşlar bu ışığı yansıttı ve yol aydınlandı. “Demek kendi ışığım var!” diye haykırdı Bıdık.
Tilki Titi
Ertesi gün Bıdık bir çalının ardından hızlı adımlar duydu. Kurnaz bir tilki sakince sırıtıyordu. Adı Titi‘ydi.
“Ah, zavallı arı! Kovana dönmek için sana yardım lazım, değil mi? Gel seni götüreyim!”
Ama Bıdık Puhu’nun sözlerini hatırladı: “Kendi sezgilerine güven!”
“Teşekkürler tilki ama kendi yolumu bulmalıyım!” diye cevap verdi.
Tilki pençesini uzattığı anda Bıdık aniden iğnesini çıkardı. Tilki korkup kaçtı. Bıdık yanında taşıdığı küçük bal damlasını yalayarak enerji topladı ve “Kendi balım bana güç veriyor!” diye düşündü.
Kovana Dönüş
Bıdık üç gün boyunca ormanda cesurca ilerledi. Konuşan Ağaçlar ona yön gösterdi, Gülümseyen Mantarlar dinlenme yeri oldu. En sonunda tanıdık bir vızıltı duydu: Kovan!
Arılar Bıdık’ı görünce neşeyle dans etmeye başladı. O ise başından geçenleri anlattı:
“Artık biliyorum! Kendi kanatlarım uçmamı, kendi ışığım yolumu, kendi balım gücümü sağlıyor!” dedi.
Kraliçe Arı, Bıdık’ı alnından öptü ve herkese şöyle dedi:
“Bıdık bize en değerli dersi verdi: Kendi kendine yetmek en büyük hazinedir!“
O günden sonra ormanda her sabah bir şarkı yankılandı:
Pır pır ederim,
Vız vız ederim,
Kendi gücümle yükselirim!
Sevgili çocuklar belki bir gün siz de ormanda Bıdık’ın altın ışığını görürsünüz…
Öneri: Bu masala benzer masal okumak için Uyku Masalları sayfamızı inceleyebilirsiniz. Ayrıca sesli ve animasyonlu masal izlemek istiyorsanız YouTube Kanalımızı ziyaret edebilirsiniz.